14 Ekim 2020 02:00

Menü büyüdükçe hayaller küçülüyor

"Hep bir yarışın içindeyiz çalıştığım yerde de adeta bir robot muamelesi görüyorum, ‘büyük boy menü ister misiniz?’ sorusunu rüyalarımda bile görüyorum."

Fotoğraf:Marcel Heil/Unsplash

Paylaş

Güzin DOĞRU

Bursa

Geçim sıkıntısının gün geçtikçe artması, eğitimin her geçen gün daha pahalı hale gelmesi eğitim almayı bir ayrıcalığa dönüştürürken okumak isteyen gençleri de çalışmak zorunda bırakıyor. Pandemi koşullarında hali hazırda var olan genç işsizliğin daha da artmasıyla, en asgari ihtiyaçlarımızı karşılayabilmek ve eğitimimize devam etmek için iş arayan üniversiteli gençlerin sayısı daha da arttı. Bizler de var olan koşullarda gelecek kaygısını en ağır biçimleriyle tekrar tekrar yaşayan arkadaşımızla bir araya geldik.   

Üniversiteye girdiğimizde hayallerimiz vardı, ilk önce hayallerimizi hatırladık. Hepimiz ilk yıllarda yüksek lisans, nitelikli bir eğitim, kültür ve sanatla içi içe olan bir üniversiteli olabilmeyi hayal etmiştik. Şu an geldiğimiz koşullarda ise okul kitaplarımızı alabilmek ve harç ücretlerimizi ödeyebilmek için hayallerimizi bir kenara koyup çalışmaya başladık. Hayallerini bir kenara koyan hem okuyup hem çalışmak zorunda olan binlerce genç arasından bir fast food işçisi arkadaşımızla konuşuyoruz. Tam zamanlı çalışan arkadaşımız online eğitim dolayısıyla yarı zamanlı çalışmak istediğini fakat asgari ücretin bile yetmediği bu koşullarda yarı zamanlı çalıştığında aldığı ücretin hiç yetemeyeceğini söylüyor. Mecburen bir süre sonra tam zamanlıya geri döneceğini fakat o zaman da eğitiminden geri kalacağı için çıkış yolu bulamadığını eklerken “ya çalışırım ya okurum gibi bir şansım yok hem okuyup hem çalışmak zorundayım, ama nasıl?​” diye ekliyor.

“Asgari ücretle geçinebiliyor musun” diye sorduğumuzda “Ailemden destek alamıyorum, bu koşullarda geçinmek çok zor. Okulların açılmasıyla birlikte masraflar da artmaya başladı bu dönem aldığım ders kitaplarının sayısı fazla ve fiyatı da çok yüksek, sadece bu kitapların masrafları bile aldığım ücretin yarısını eritiyor” diye belirtiyor. Geriye kalan paranın ise faturalar ve kiraya gittiğini neredeyse elinde hiçbir şey kalmadığını ekliyor. “Geçenlerde markette domatesin fiyatı 8 lira olduğu için 4 domates aldım artık evde yemek yapmak bile ‘daha maliyetli” diyen arkadaşımızın bu sözü üstüne aklımıza, hepimizin hafızasında yer eden o replik geliyor “Ya benim canım geçen akşam meyve suyu istedi, alamadım ya” bu komik ama bir o kadar can alıcı replik biz üniversiteli gençlerin her gün karşılaştığı bir durumu koyuyor karşımıza; canımızın istediği ve alamadığımız şeyler artık en temel ihtiyaçlarımız haline geldi.

İNSAN OLDUĞUMU UNUTUYORUM

Bütün bu kaygılar içerisinde sadece ekonomik anlamda yıkıma uğramakla kalmıyoruz. Bütün bir sosyal hayattan izole oluyor, hem tüketirken hem üretirken köleleşiyoruz. Arkadaşımız da sadece yaşayabilmek için okumak ve çalışmak zorunda olduğunu ve bütün yaşamını da bunun üzerine kurduğunu söylüyor. En son ne zaman film izlediğini hatırlamadığını söyleyen arkadaşımız “Hep bir yarışın içindeyiz çalıştığım yerde de adeta bir robot muamelesi görüyorum, ‘büyük boy menü ister misiniz?​’ sorusunu rüyalarımda bile görüyorum” diyor.  Bütün bu hayat mücadelesi içerisinde kendisine zaman ayıramayan, geleceği ile ilgili endişe duyan, arkadaşımız bir çıkmazın içerisinde olduğunu söylüyor. Okuması için çalışması gerekiyor ama çalıştığı için okuyamıyor. Bu çıkmazın içerisinde biz gençleri kaplayan umutsuzluk sarmalı çoğu genç için çareyi yurt dışına gitmekte olduğunu düşündürüyor. Konuşurken bu konuda “geleceksizlik” kaygısını sürekli hissettiğimizi fakat “imkanım olsa yurt dışına giderim” sözünün bir karşılığının olmadığını düşünüyoruz. O imkanları da kendi çıkarları için biz gençlerin geleceğini harcayan sermaye gruplarının yaratmayacaklarını bunun yaratıcısının yine bizler olacağımızı biliyoruz.

Çalışanlara hayatlarında tek görevleri iş yerleriymiş gibi davranılmasından konuşuyoruz. Özel planlarının, sosyal hayatlarının yok sayıldığını anlatırken “mesaiye kaldığımı iş çıkış saatimden on dakika önce öğreniyorum, o gün bir planımın olması umurlarında değil” diyor. Çalışma saatlerinin de sürekli bir belirsizlik içinde olması yüzünden sosyal çevresinden de yavaş yavaş uzaklaştığını dile getiriyor. “Bazen insan olduğumuzu unutuyorlar, fiziksel bir rahatsızlığım vardı, çalışma yerimin o günlük değişmesini talep ettim hiçbir şekilde umursamadılar o acıyla çalışmaya devam ettim” diyen arkadaşımız “bazen bizlere de insan olduğumuzu unutturuyorlar” diye ekliyor.

BEN GİDERİM BAŞKASI GELİR

Son olarak bağışıklığımızın güçlü olması gereken şu günlerde beslenme koşullarını soruyoruz. Biliyoruz ki fast food çalışanlarının genellikle molaları çok kısa olur ya çalıştıkları yerlerde yemek yerler ya da çevre fast food zincirlerinden yemek zorunda kalırlar. Arkadaşımız gün geçtikçe bu şekilde beslenmekte zorlandığını dile getiriyor. “Bütün bu koşullarda çalışmak istemesem veya sağlığım bozulsa bile ben giderim başkası gelir çünkü bekleyen milyonlarca işsiz var onlarda bunun farkındalar” diye ekleyerek bitiriyor.

ÖNCEKİ HABER

CHP, sahte içki ölümlerinin araştırılması için önerge verdi

SONRAKİ HABER

Mustafa Şentop’tan Berberoğlu'nun TBMM'ye dönmesi çağrısına olumsuz yanıt

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa