Her şeyi üreten biz, düşük ücretle çalışan biz, hain ilan edilen biz
“Biz olmasak zenginler de zengin olmaz, her şeyi var edenler işçiler. Bak biz iskelet yapıyoruz, yani kanepe koltuk iskeletleri. Biz olmazsak onlar üretebilir mi?"
Fotoğraf: Pxhere
Adnan KARATAŞ
Mesut BAYLAV
Adana
Adana’nın Yüreğir ilçesinde Ceyhan karayolu üzerinde Anadolu Efes bira fabrikasını geçtikten sonra hemen sağ tarafta bulunan Mobilyacılar Sitesi girişinde belli markaların mobilya satış mağazaları bulunurken içeriye doğru ilerledikçe o mobilya mağazalarına gelen ürünlerin her aşamasının yapıldığı atölyeler yer alıyor. Öğlen molasında gittiğimiz sitede işçileri doğal olarak yemek yerken ve dinlenirken görüyoruz. Küçük büfeler bu tarz sitelerin en uğrak noktaları oluyor.
ŞİMDİ NEYSE DE YA EVLENİRSEK?
Üç genç işçinin olduğu bir masaya oturuyoruz. Hal hatır faslından sonra nerede çalıştıklarını sorduğumuzda üçü de tam çaprazdaki tekstil atölyesini gösteriyor. Yaşları 18-21 arası değişen genç işçiler bulunduğumuz mahalleye görece daha uzak bir mahalleden servisle işe gidip geliyorlar. Üçünün düşüncesi de “Zaten servis olmasa burada çalışmayız” oluyor. Haftanın beş günü günde on saat çalışan üç genç işçi arkadaşımıza yazının daha anlaşılır olması açısından A, B, ve C isimlerini koyuyoruz.
Ortalama 200 işçinin çalıştığı konfeksiyon Zara markasına pantolon üretiyor. Hepsinin sigortası var, asgari ücret ve üstü ücret alıyorlar. İçlerinden A ve B aldıkları ücretin yaşamak için yeterli olmadığını düşünse de C ücretin iyi olduğunu ve geçinebildiğini söylüyor. A, kendisinin hafta sonları da pazarda babasının yanında çalıştığını söylüyor. Hepsi de yaşamlarından verdiği örneklerin ardından şurada ortaklaşıyorlar: “Şimdi bir şekilde yaşamımızı sürdürürüz ama ilerde evlenecek olsak bu maaş bize yetmez.”
“VATANDAŞ AÇKEN 530 MİLYONA KÖPRÜ YAPILIYOR”
Konu ekonomiye gelirken memlekette herkesin borçlu olduğunu, bir bankayı başka bir banka ile kapattıklarını söylüyor B. Ardından işçi C, “Dolar olmuş 8 TL. Ekonomi ve Maliye Bakanı uçuyoruz diyor, herhalde kendilerini rüyalarında uçarken görüyorlar” diyor. B, araya giriyor: “Vatandaş açken bunlar 530 milyon liraya köprü yapıyorlar Adana’da.”* A ise, “Zengin daha da zenginleşiyor fakir daha da fakirleşiyor” diyor. Memleketin gidişatına dair bir diğer ortaklaştıkları nokta “Biz ne desek boş” oluyor. Bu düşüncelerini konuşanın, eleştirenin hain ilan edilmesi ile de birleştiriyorlar. İşçi B, “Seçim yapıyorlar, yaptıkları seçim sonucunu bile tanımıyorlar. Belediyelere kayyumlar atıyorlar. Çünkü korkuyorlar, bakıyorsun cumhurbaşkanı ne derse o oluyor” diyor.
“TÜRKİYE’NİN MÜDAHALE ETMESİ YANLIŞ”
Ermenistan ile Azerbaycan arasında başlayan savaşa dair de konuşan B, “Bence Azeriler haklı ama Türkiye’nin müdahale olması yanlış, gereksiz.” Ardından oraları da Suriye gibi yapmaya çalışıyorlar diyor içlerinden biri. Savaşlara dair düşüncelerimizi, hedeflenenleri konuşuyoruz. Türkiye’nin ve diğer ülkelerin oraya savaşı kışkırtan müdahalelerde bulunmamaları konusunda masada hemfikir oluyoruz.
İşçi C, Kovid-19’a yakalanıp atlatanlardan. Hafif atlatmış hastalığı. Pandemi sürecinde çalıştıkları konfeksiyona kumaşlar İspanya’dan geldiği ve İspanya’da üretime ara verildiği için kendilerinin de bir süre çalışmadığını ve ücretsiz izne çıkarıldıklarını söylüyorlar. “Çalışsan virüse yakalanacaksın çalışmazsan açlık belası var” diyor B. İşten arda kalan zamanlarda işçi A’nın pazar tezgahı koşuşturmacası olduğunu söylemiştik. Diğer iki arkadaş da genel olarak Playstation oynayarak vakit geçirdiklerini söylüyor. İkisi de birbirini yendiğini söylüyor, hangisi doğru öğrenemedik… Öğlen molası bittiği için ayrılıyoruz.
“BİZ OLMAZSAK ZENGİNLER ZENGİN OLAMAZ”
Ardından yolda yürürken Rojhat’ı görüyoruz. 13 yaşında olduğunu açık öğretimden liseye başladığını söylüyor. Sitede amcasının yeri olan iskelet atölyesinde çalışıyor. Pandemi sürecinde eğitim uzaktan olunca çalışmaya başlamış. Üniversite okumak istediğini olmazsa polis olmak istediğini belirtiyor. “Ama polisler bağımsız olmalı, eğer halk eylem yaparsa polis halka saldırmamalı. Halk niye eylem yapar demek ki memnun değil” diye ekliyor. Sabah 8 akşam 18 arası çalışan Rojhat haftalık 240 TL aldığını söylüyor. Evinin, iş yerine 10 dakikalık yürüme mesafesinde olduğunu söyleyen Rojhat işten sonra eve gidince oturup ders çalıştığını anlatıyor. 13 yaşındaki Rojhat ülkenin kötüye gittiğini bunun sebebinin de hükümetten kaynaklandığını ifade ediyor: “Maliye Bakanı ekonomi çok iyi diyor, aynı şekilde Sağlık Bakanı gerçek vakayı söylemiyor. Yerel yönetimlerde de durum aynı, birbirlerinden farkları pek yok.” Nasıl bir ülkede yaşamak istediğini sorduğumuzda ilk olarak önceliğin halk olduğu, adaletin gerçek anlamda sağlandığı bir ülkede yaşamak istediğini belirtirken “Bu ülke sadece zenginler için olmasın, herkes için olsun. Biz olmasak zenginler de zengin olmaz, her şeyi var edenler işçiler. Bak biz iskelet yapıyoruz, yani kanepe koltuk iskeletleri. Biz olmazsak onlar üretebilir mi?” diye soruyor.
*Bahsedilen köprü bir dönem önceki MHP’li belediye tarafından Devlet Bahçeli adı ile inşası başlatılan ve borçlardan dolayı CHP’li belediye tarafından yapımına devam edilmeyen ardından yapımının Ulaştırma Bakanlığı tarafından devralındığı köprü. Son değişikliklerden sonra adı 15 Temmuz Şehitler Köprüsü oldu. Son birkaç hafta içerisinde Adana’nın dört bir yanına asılan pankartlarda 530 milyon liraya yapıldığı vurgusu öne çıkarıldı.