Aliyev, Türk F-16'ların çatışmalara katıldığı iddialarını reddetti
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Türk F-16'larının çatışmalarda kullanıldığı iddiaları için, "Tatbikat için oradaydılar, çatışmalara katılmadılar" dedi.
Fotoğraf: DHA
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Habertürk'te verdiği röportajda Türk F-16'larının çatışmalarda kullanıldığı iddiaları için, "Tatbikat için oradaydılar, Çatışmalara katılmadılar" dedi.
Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Habertürk’ten Çetiner Çetin'e özel bir röportaj verdi. Aliyev, Türkiye’ye ait F-16’ların çatışmalara girdiğine yönelik iddialara “Tatbikat için oradaydılar, Çatışmalara katılmadılar” diye yanıt verdi.
"TÜRKİYE BU MESELEDE BİZİ NET BİR ŞEKİLDE DESTEKLEDİ"
Aliyev’in açıklamalarından satır başları şöyle:
"Türkiye bu meselede her zaman olduğu gibi bizi açık ve net bir şekilde destekledi. Sevgili Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamaları kardeşliğimizin göstergesiydi. Pakistan Başbakanı büyük dayanışma göstererek olumlu açıklamalar yapmıştır.
Ben daha önce demiştim. Bizim amacımız işgal altındaki topraklara kendi vatandaşlarımızı yerleştirmektir.
Ateşkesin amacı askeri karşı durmayı politik çözüme yöneltmek olmuştur. Diploması yoluyla çözüm bulunsun, Ermenistan işgal ettiği topraklardan çekilsin. Azerbaycan vatandaşları oraya dönsün ve barış ortamı oluşsun.
Ama görünüyor ki, Ermenistan'ın planları tam başkadır. Onlar zannediyorlar bu ateşkesle askeri yenilgilerini kapatır ve zaman kazanarak yeni askeri takviyeleri artırarak Azerbaycan'a karşı saldırıları devam ettirebilirler.
Ama onlar yanıldılar. Ben demiştim eğer Ermenistan olumlu tavır göstermese pişman olacak diye ve haklıydım. Hayır, takvim verilmemişti, biz de çok ısrar etmemiştik, çünkü Moskova antlaşmasındaki maddeler bizi tatmin etti.
Moskova görüşmesinin bu kadar uzun sürmesinin sebebi bizi tatmin etmeyecek maddelerin anlaşmadan çıkarılmasıydı. Bizim Dışişleri Bakanımız oraya giderken ona teklifler sunuldu, tabii olarak benimle irtibat kuruldu ve bizim şartlarımızı demiştim. Ve o şartların dışında herhangi bir şey imkansızdı. O yüzden durumu dikkate alarak tutumumuzu biraz hafiflettik.
Madrid anlaşması bu toprakların Azerbaycan‘a geri verilmesini onaylıyor. İkili görüşmeler aynen kalmalıdır. Yani, Ermenistan ve Azerbaycan görüşmeler yapacak. Herhangi bir sözde Karabağ delegesinin bu görüşmelere katılması söz konusu değil.
"HİÇBİR DEVLET KARABAĞ'IN BAĞIMSIZLIĞINI TANIMAZ"
Ben inanmıyorum hiçbir devlet Karabağ’ın bağımsızlığını tanımaz. Çünkü biz o ülkeyle hemen bütün diplomatik ilişkilerimizi keseriz. Ermenistan'ın bu çabaları sadece iç kamuoyuna yöneliktir. Binaenaleyh bizim barıştan sonra tutumumuzda herhangi bir değişiklik yok. Ve bizim tutumumuz uluslararası kurallara dayanıyor.
İlk aşamada Ermenistan ordusu işgal ettikleri arazilerden çıksın, öncelikle 5 ilçe, sonra da 2 ilçe boşaltılsın. Dağlık Karabağ’ı Şuşa ve diğer önceden Azerbaycanlıların yaşadığı bölgelere geri dönmeler başlasın ve Karabağ görüşmeleri devam etsin. Karabağ’da yaşayan Ermenilerle bizim bir sorunumuz yok, Azerbaycan çok milletli devlettir.
Gürcistan’da 200 bin Azerbaycanlı ve 200 bin Ermeni yaşıyor. Bazı köylerde onlar beraber yaşıyorlar. Ve onlar arasında herhangi bir sorun yaşanmıyor. Benim burda dediğim sözler halkım tarafından kabul görüp destekleniyor. Ben aynı zamanda Karabağ‘da yaşayan Ermeniler’e sesleniyorum. Azerbaycan halkı onları düşman olarak görmüyor. Azerbaycan halkı da kendi tarihi topraklarında yaşamak istiyor. Buna hakları var. Onlar da biz de yaşayalım. Ama bizi kovup kendilerinin yaşamaları hakkaniyetli değil. Buna hiçbir zaman biz razı olamayız. Her bir savaş barışla sonuçlanıyor ve biz savaştan sonraki aşamaya bakmalıyız. Düşünüyorum ki, 2 taraftan da güçlü siyasi irade olursa ve uluslararası kurumlar bize yardımcı olursa buna ulaşmak mümkündür.
Onlar şimdiki Azerbaycan'ı 90'lı yılların Azerbaycan'ı zannediyorlar. O Azerbaycan yok artık. Tarihte kaldı. Bugün bambaşka bir ülke. Yeni nesil yetişiyor. Yeni bağımsızlık koşulları ışığında güçlü, manevi ve vatansever insanlar yetişiyor. Aynı zamanda yaşlı nesil de bambaşka bir dünya görüşüne sahip.
"BİZİM İZNİMİZ OLMADAN BARIŞ GÜCÜ KABUL EDİLEMEZ"
Önce şunu belirteyim ki, barış güçlerinin terkibi ve bölgeye gönderilişi her iki ülkenin, Ermenistan ve Azerbaycan'ın onayı esasında olmalı. Yani hangi ülkeler orada bulunacak. Eğer herhangi bir ülke itiraz ederse o zaman, tabii ki, bu gerçekleşmeyecek. İkinci mesele bundan ibaret ki, bugün barış güçleri derken Azerbaycan toprakları söz konusu – herkes şunu anlamalı. Bağımsız Azerbaycan toprakları, söz konusu. Ve bizim iznimiz olmaksızın her hangi ülke kendi barış güçlerini bizim toprağımıza gönderemez.
Müzakere konusu olan temel presiplerde barış güçlerinin gönderilişi en son aşamada göz önünde bulunduruluyor. İlk önce az önce söylediğim meseleler çözülmeli. Toprakların boşaltılması, mültecilerin kendi topraklarına dönmesi, ulaştırma meseleleri, sınırların açılması, sonrasında ticaret, ondan sonra barış güçlerinin getirilmesi istisna değil. Ancak bu geçen 30 sene boyunca müzakere sürecinde olumlu sonuca yaklaşamadığımızı da göz önünnde bulundurursak, bu konular hiç müzakerede olunmadı.
İşte o nedenle bu meseleye ilişkin herhangi bir tez ve istek olabilir. Ancak Azerbaycan'ın razılığı olmaksızın bu mümkün değil.
"TÜRKİYE OLMAZSA BU MESELE ÇÖZÜLEMEZ"
Diğer meseleye gelince; Minsk grubunun çalışmaları ile ilgili ben bir kaç defa söylemişimdir ki, Minsk grubu, 1992 yılında oluşturuldu. O zaman hangı esaslar buna neden oldu – biz, bunu bilmiyoruz. Orada öyle ülkeler bulunuyor ki, bu bölge ile ilgilenmiyorlar. Bu bölgede onların herhangi bir çıkarları da yok. Etkisi de yok. Eğer biz bu çatışmanın çözülmesini istiyorsak; ki, istiyoruz. Minsk grubu'nda öyle ülkeler olmalı ki, onlar geçek hayatta bu barışın sağlanmasına hizmet etsinler
Esas olan şu ki; Türkiye bu masada olsun. Ve zaten var. Çünkü Karabağ konusuna ilişkin aziz kardeşim saygılı Recep Tayyip Erdoğan, ve sayın Putin'le defalarca görüştük, konuştuk. Artık uzun yıllardır, 10 seneden fazladır, Türkiye-Rusya gündeminde dayanan bir mesele. Benim de bundan haberim vardı. Hem Türkiye Cumhurbaşkanı, hem Rusya Cumhurbaşkanı konuya ilişkin bana söylemişler. İşte, zaten Türkiye var. Şimdiyse daha çok var. Daha büyük hacimde, daha büyük ölçekte. Ve bugün Türkiye Dışişleri Bakanı sayın Mevlüt Çavuşoğlu, sayın Lavrov'la görüşüyor. Türkiye Savunma Bakanı sayın Rus Savunma Bakanı Şoygu ile görüşüyor, konuşuyorlar. Kim diyebilir ki, Türkiye yok. Türkiye yoksa, ne için konuşuyorsunuz? Türkiye var ve biz de elimizden geleni yapacağız ki, bundan sonra da olsun.
Türkiye olmazsa, bu mesele çözülemez. Bunu herkes anlamalı. Konunun formal tarafına gelince; Minsk grubu da kalabilir. Zaten, 30 sene boyunca 1 sonuca varamadı. Olabilir. Ancak ne kadar çabuk bu mesele çözülürse, o kadar çabuk Minsk grubuna gerek kalmayacak.
"TÜRK F-16'LARI SAVAŞA KATILMADI"
Türk F-16'larına ilişkin konuya ben artık söyleşi yaptım. Türk F16'ları buradalar. Uçaklar tadkikat zamanı gelmişlerdi. Onun sonrasındakı ermeni saldırılarından sonra burada kaldılar. Ama onlar yerde duruyorlar. Havada değil. Ve onlardan hiçbirisi bu savaşa katılmamış. Türkiye'den hiçbir insan bu savaşa katılmamış. Yabancı insanlar konusu da yalan. Bu bize atılmış çamur. İftiradır. Bir tek bile kanıt gösteremiyorlar. Sadece olarak Fransa ve Rusya'dan benzeri açıklamalar yapıldı. Delil yok. Bizim istihbarata hiçbir bilgi verilmiyor. Ben size diyebilirim ki, bizim istihbaratımız bize itham yağdırılan ülkelerle iletişimde olmuşlar. Somut delil istedik, veremediler.
İddialar var ki, Türkiye Azerbaycan'a askeri yardım yapmış. Biliyorsunuz; Türkiye, bizim kardeşimiz ve bizim bu ilişkilerimiz büyük denemelerden yüzünün akı ile çıkmış. Biz Türkiye'den askeri teknik alıyoruz. Ancak biz diğer ülkelerden de alıyoruz; Rusya, İsrail, İran, Ukrayna, Doğu Avrupa ülkelerinden. Türkiye'nin gelişmiş askeri sanayi kompleksi var. Neden almayalım?
"BORU HATLARINA SALDIRININ YANITI ÇOK AĞIR OLUR"
Sovyet yasalarını göz önünde bulunduruyoruz. Çünkü Ermenistan boru hattına yaklaşmak ve oraları kontrol altına almak istiyorlardı. Zaten bu nedenden dolayı, onlar bizim topraklarımıza girmişler. Yeni toprakları işgal etmek istiyorlar. Ancak bunun acı sonuçlarını yaşadılar. Boru hatlarına yönelik tüm meselelerle ilgili 2006 yılından beri bir istisna olmakla, bir tane bile Azerbaycan arazisinde sorun olmamış.
Eğer Ermenistan, bu gibi boru hatlarını sıradan çıkarmak planlarını hayata geçirmek isterse; yanıtı çok ağır olacak. Biz, konuyla ilgili uyarımızı yapmışızdır. 2021 yılında TANAP üzerinden gaz almaya başlayacak Avrupa ülkeleri de, Ermenistan'ı uyarmalılar. Çünkü TANAP yalnızca bizim projemiz değil. TANAP'ın başka paydaşları var. TAP'ın Avrupalı paydaşları var. Ve Avrupa'nın enerji güvenliği için müstesna önem arz eden bir proje. İşte bu nedenden dolayı hepimiz bu projeye herhangi zarar değmemesi için ilgili olmalıyız.
2005 yılında onlar Azerbaycan'da bunu yapmak istediler. Turuncu devrim. Ama ben durdum onların karşısında. Kendilerini kovdum buralardan ve sonrasında Soros vakıflarını da kapattım. Diğer Sivil Toplum Örgütlerini de buradan reddettim. Söyledim ki, biz, kendimiz bileriz. Gidin, başka yerlerde devrim yapın. Ama onlar Ermenistan'da oturdu. Sivil Toplum Örgütlerince oraya paralı askerler getirildi. İnsanlar yetiştirildi. Ve bugün Paşinyan takımının yüzde 90'ı Soros, Transparency İnternational, Amnesty İnternational (Uluslararası Af Örgütü), Human Rights Watch (Insan Hakları Gözetleme) ve bunlar gibi çirkin teşkilatların temsilcileri. İşte bu sebepten. Ben son günlerde Rus televizyon kanallarından birine demeç verdiğimde, bugün bizim amacımız Paşinyan'a sorun oluşturmak değil. Onun ne kadar uzun sürece görevde kalması bir o kadar da iyidir bizim için. Anlıyorsunuz ne diyorum.
"TÜRKİYE-AZERBAYCAN BİRLİĞİ DAHA MÜHİM OLACAK"
Bugün Türkiye, bölgede ve yeni coğrafyada çok önemli istikrar verici role sahip. Ve aziz kardeşim, Erdoğan'ın bu çatışmaların ilk saatlerinden verdiği destek istikrarı korudu. Bazıları belki bunu anlayamıyor. Eğer o sözler olmazsaydı, Erdoğan “Azerbaycan, yalnız değildir, Türkiye Azerbaycan'ın yanındadır” demeseydi, belki de burada işler karışabilirdi. Belki de başka kimse burada bulanık suda balık tutmaya çalışacaktı. Bu bölgede biz yeni bir strateji, vizyon oluşturmalıyız. Stratejik bakış oluşturmalıyız. Artık bununla ilgili düşünmeye başlıyoruz. Ancak olaylara önlemek istemiyoruz. Bu iş bitsin, çözek. Topraklarımıza kavuşak. Ondan sonra Azerbaycan'ın yeni dönemi başlanacak. Sanırım, Türkiye ve Azerbaycan'ın gücü daha da mühim olacak. (HABER MERKEZİ)