Sudan, İsrail ile normalleşme yolunda
Arap coğrafyasının gündeminde geçen hafta Sudan'daki İsrail ile normalleşme tartışmaları ve Lübnan'daki hükümet kurma çalışmaları vardı.
Fotoğraf: Mahmoud Hjaj/AA
Ali KARADAŞ
Kays ABBAS
Geçen hafta Sudan ve Lübnan önemli siyasi gelişmelere tanıklık etti. Önce Sudan’dan başlayalım. Halk hareketi sonucu 30 yıllık Ömer Beşir iktidarının devrildiği ve askerler ile sivillerden oluşan geçici bir hükümetle yönetilen Sudan’da bir süreden beri İsrail’le normalleşme tartışmaları gündemde. ABD, var olan borçlarının silinmesi için İsrail’le normalleşmesini şart koşuyor.
İsrail’le normalleşmeye ülke içinden de çeşitli kesimler destek veriyor. Sudanlı İş Adamı Abu al Kasım, Bartam Üniversitesi hocaları, işçiler, çiftçiler, sanatçılar, sporcular ve bazı tarikatların takipçilerinden oluşan bir ekiple önümüzdeki ay İsrail’i ziyaret edecek. Bartam, ziyaretin amacıyla ilgili olarak “Sıradan Sudanlılar ile İsrail arasında İslami, solcu veya Arap milliyetçilerinin yarattığı psikolojik bir engel olduğunu ve bu psikolojik engelin kaldırılması gerektiğini” söyledi. İsrail’le normalleşmeyi savunan çevrelerin en büyük gerekçesi ise, böylesi bir adımın ekonomik sorunları çözeceği.
Rai al Youm’un başyazısında ise, “İsrailliler, kendileriyle ilişkilerini normalleştiren tüm ülkelere aşağılama ve rezalet dışında bir şey vermediler. Ürdün, Mısır ve Filistin Ulusal Otoritesinin sefil ekonomik koşulları bu konudaki en büyük örnektir” denildi.
LÜBNAN’DA YENİ HÜKÜMETE DOĞRU
Başkent Beyrut’ta geçen ağustos ayında 160 kişinin ölümüne neden olan patlamanın ardından eleştirilerin odağında olan Başbakan Hassan Diyab liderliğindeki hükümet istifa etmişti. O zamandan bu yana yeni hükümet kurma çalışmaları devam ediyor.
Ülkedeki siyasi tablo özetle şöyle: Hizbullah son dönemde Müstakbel Hareketi Lideri Eski Başbakan Saad Hariri ile yakınlaşmış ve onun başbakanlığı konusunda uzlaşmış durumda. Hariri’ye Dürzi Lider Velid Canbolat ve Meclis Başkanı Nebih Berri de destek veriyor. Siyasi gözlemcilerin yorumu, kurulması planlanan bu hükümetin Fransa’nın girişimiyle gerçekleştiği yönünde.
Buna karşılık Cumhurbaşkanı Mişel Aun, Özgür Yurtsever Hareketin lideri olan damadının hükümette güçlü bir pozisyonda yer alması için manevralarını sürdürüyor. En son hükümet kurmakla ilgili istişareleri erteleme konusunda karar almıştı. Ancak değerlendirmeler bu kararın Lübnan siyasi hayatında bir karşılığı olmadığı yönünde.
Al Modon gazetesinden Münir el Rebi, kaleme aldığı makale ile Lübnan siyasi sahnesinin fotoğrafını çekti. El Rebi, ABD’nin Lübnan denklemini etkileme çabalarına dikkat çekerken Fransa’nın desteklediği Saad Hariri başbakanlığında bir hükümetin önümüzdeki hafta kurulmasının kuvvetle muhtemel olduğu yorumuna yer verdi. “Amerikan planına karşı Fransızlar, Hariri hükümeti üzerinde fikir birliği sağlama girişimlerine devam ediyorlar” ifadelerini kullandı.
İSRAİL AŞAĞILAMA DIŞINDA BİR ŞEY VERMEZ
Rai al Youm
Başyazı
Sudan’da aniden sahneye çıkan Sudanlı İş Adamı Ebu el-Kasım Bartam’ın arkasında kimin durduğunu bilmiyoruz. Önümüzdeki ayın başlarında İsrail işgal devletine Sudan yelpazesinin farklı renklerinden 40 kişilik bir gezi düzenleyeceğini açıkladı. Kendi ifadelerine göre inandığı ve çabaladığı normalleşmenin başlangıcı olarak güven bariyerini kırmak için bu geziyi düzenleyecek. İsrail’in ve lobilerinin Batı ekonomisi üzerindeki etkileri nedeniyle Sudan için Batı yatırımının ufkunu açacak.
Son anketler, vatanseverlik mirasına, Arap ve İslami onura sahip Sudan halkının yalnızca yüzde 13’ünün işgal devletiyle normalleşmeyi desteklediğini teyit etti. Yüzde 79’dan fazlası buna karşı çıkıyor ve bunu ciddi bir günah, daha doğrusu “büyük günahların annesi” olarak görüyor.
Bu gerçeği pekiştiren, Sudan halkı arasında önemli bir dini konuma sahip saygın bir kurum olan ve üst düzey alimlerin de yer aldığı Sudan İslami Fıkıh Akademisinin, işgalci devlet olan “İsrail” ile normalleşmeyi reddeden 50 üyesinden 40’ının huzurunda “fetva” çıkarmasıdır. İslami Fıkıh Akademisi Yüksek Acil Durum Komitesi Genel Sekreteri Sayın Adel Hassan Hamza’nın, AFP’ye verdiği demece göre bu, Sudan hükümeti için bağlayıcı bir fetvadır.
Kesin olan, askeri bir darbeyle iktidara gelen Korgeneral Abdülfettah Burhan liderliğindeki Askeri Şûranın, normalleşmeye iten yapı olduğu. O, Sudan’ı Yemen savaşına karıştıran ve masum Yemenli kardeşleri öldürmek için 15 bin asker gönderen kişidir. Kurban askerler karşılığında elde ettiği şey, komutanlarının cebine girenlerdir.
Bu ayın başında Sudan’ın fiili hükümdarı Korgeneral Burhan’ın Yardımcısı Korgeneral Muhammed Hamdan Dagalo İşgalci güçle diplomatik ilişkiler kurmaya verdiği desteği teyit etti. “Çünkü İsrail gelişmiş bir ülke ve tüm dünya onunla birlikte duruyor... Ve gelişmemiz için ona ihtiyacımız var” dedi.
ABD Başkanı Donald Trump, Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve BAE, Bahreyn ve Suudi Arabistan gibi normalleşmiş veya normalleşmek üzere olan bazı Arap ülkeleri aracılığıyla “barış anlaşması” nı imzalamaları için Sudan’a şiddetli baskı uyguluyor.
Bakan Pompeo, birkaç hafta önce Hartum’a yaptığı ziyarette, skandal ve aşağılayıcı bir şantaj yaparak Sudan’ı terörizm listesinden çıkarmanın ve yaptırımları kaldırmanın, İsrail ile normalleşmeye bağlı olduğunu ifade etti.
Sudan otoretesinde sivil kanadı temsil eden Sudan Başbakanı Sayın Abdullah Hamdok ve bakanlıktaki meslektaşları bu Amerikan-İsrail şantajına direniyorlar. Bu şekilde ordunun acele etmesini engellediler. Ancak askeri ve manevi onurunu Amerika’ya ve Benyamin Netanyahu’ya satan askeri teşkilat karşısında bu şerefli kararlılığın ne kadar süreceğini bilmiyoruz.
Sudan’ın gerçek sorunu Batı yatırımlarının ve sermayesinin yokluğuyla sınırlı değil, otuz yıldan fazla bir süredir iktidara hakim olan darbecilerin iktidarından kaynaklanan yozlaşmadır. İsrailliler, kendileriyle ilişkilerini normalleştiren tüm ülkelere aşağılama ve rezalet dışında bir şey vermediler. Ürdün, Mısır ve Filistin Ulusal Otoritesinin sefil ekonomik koşulları bu konudaki en büyük örnektir.
SUDAN: ZOR YOLUYLA NORMALLEŞMEYİ HIZLANDIRMA
Al Kuds al Arabi
Başyazı
İsrail’in “I24” kanalı ve “Jerusalem Post” Sudan’ın yakında normalleşmeye hazır olduğunu ifade ettikten sonra, Egemenlik Konseyinden bir kaynak bunu yalanlamıştı. ABD bir anlaşmaya varmak için Sudan’a ültimatom verdikten sonra iki “yüksek rütbeli” Sudan hükümeti kaynağı, Amerikan CNN kanalına, Sudan kabinesinin İsrail ile ilişkileri normalleştirip normalleştirmeyeceğine karar vermek için toplandığını doğruladı.
Bu haber, ABD Başkanı Donald Trump yönetiminin Sudan Hükümeti için sindirme ve terör yöntemini kullanmaya karar verdiğini gösteriyor. Böylece, Sudanlıların Sudan’ın borçlarını hafifletmeyi öneren havuç politikasını sorgulamasının ardından, süreç sopa politikası ile değiştirildi.
Amerikan retoriği, Sudan askeri ve siyasi seçkinleri arasında bir tür bölünmeye yol açtı. Orgeneral Abdulfettah Burhan başkanlığındaki ordu ve yardımcısı Muhammed Hamdan Dagalo normalleşmeye istekliler. Bu arada siviller, geçiş hükümetinin bu büyüklükte bir konuda siyasi olarak karar vermeye yetkili olmadığını söyleyerek sorumluluklarını uzaklaştırmaya çalıştı. Kendilerini normalleştirmeye hevesli olan bazı iş adamları, siyasetçiler ve medya profesyonellerinin ordunun imdadına yetişmesi doğaldı. Bir Amerikan uyarısına ihtiyaç duymadan, hatta borçları azaltma vaadinde bulunmadan, İsrail ile normalleşmenin daha acil göründüğünü savundular. Bu seçkinlerin güdüleri tüm Sudanlıların çıkarlarıyla uyuşmuyor. Amerika ve İsrail’in çıkarlarını savunmaya hazırlar. İş adamı Bartam, “İslami, solcu veya Arap milliyetçisi düşüncenin sahiplerinin yarattığı psikolojik engeli aşmak” gibi komik bir iddiaya sahip. Normalleşmeyi hızlandırma politikası sahiplerinin Sudan vatandaşlarını yaptıklarına ikna etmek için ortaya attığı temel tez, ciddi bir krizden muzdarip Sudan ekonomisinin sorunlarını normalleştirmenin çözüm yolu olduğu konusunda kandırmaktır. Onlar için normalleşme, Sudan’a Batı yatırım fonlarına açacak ve bunun yolu da İsrail’in onayını almaktan geçiyor. Bartam, bu ülkenin vatandaşlarının “Avrupa ve ABD’de yani Batı ekonomisi üzerinde büyük etkileri olduğunu söylüyor. Dünyadaki milyarderleri, İsrail ile normalleşme duruşuna minnettarlığın bir ifadesi olarak ekonomiyi kurtarmak için ülkesine topluca gelmeye ikna etmeye çalışıyor.
Bartam bu “düşüncenin”, daha önce eski Cumhurbaşkanı Enver Sedat’ın İsrail’e gittiğini ve ünlü Camp David Anlaşmalarına yol açan müzakere sürecini başlattığı Mısır gibi Arap ülkelerinin yetkilileri tarafından öne sürüldüğünü görmezden geliyor. Sedat, “açılım” fikrini savunanlardan biriydi ve bu “açılım” Mısırlıları 2011’de devrime götürdü. 2013’te askeri darbe ve karşı devrime de yol açtı. Onlarca yıldır devrimlerini gerçekleştirmek için savaşan Sudanlılar, kendilerini Mısır’da meydana gelen siyasi çıkmaza ve ekonomik bozulmaya götürecek bir yol arayışındaysa, o zaman neden isyan ettiler?
HİZBULLAH, HARİRİ’Yİ BASSİL’E KARŞI TUTUYOR... AUN İSTİFA İLE TEHDİT EDİYOR
Münir el Rebi
al Modon
ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı David Schenker’in son ziyaretinin içeriği, önceki ziyaretinin içeriğinden farklı. Daha önce ayrılırken, Lübnan’ın sınır çizgisi görüşmelerini kabul etmesi durumunda geri dönmeye ve siyasi güçlerle görüşmeye hazır olduğunu söyledi.
Lübnan ödün verdi, müzakereler başladı, Schenker geri döndü ve çeşitli siyasi güçlerle önceki üslubundan farklı bir tonda görüşmeler yaptı. Bu sefer sivil toplum aktivistleri ile görüşmedi, görüşmeleri politikacılarla sınırlıydı. Tehdit etmedi ve yaptırımlardan bahsetmedi. Daha önce yaptığı gibi Hizbullah’tan söz etmedi. Yani, doğrudan Amerikan pozisyonlarında bir şeyler değişti. Aun ile yaptığı görüşmede Schenker, yolsuzlukla mücadele çabalarını ve reformları başarmakla ilgilenen üretken bir hükümet kurma konusundaki çalışmalarını övdü. Patrik al-Rai ile görüşmesine gelince, reformları uygulamakla da ilgilenen tarafsız ve şeffaf bir hükümetten sözetti. ABD reformları prensip olarak Fransız reformlarından farklıdır.
Ancak Schenker’in pozisyonu kasıtlı olarak kamufle ediliyor. Aun’un duruşuna övgü, istişareleri ertelemesini desteklemesi ve Hariri ile Hizbullah arasındaki anlaşmaya giden yolu kesmesi için mi? Yoksa övgü sadece Aun’un Lübnan’ın sınırları belirleme konusundaki tutumundan ve Hizbullah ile anlaşmazlığının ortaya çıkmasından mı kaynaklanıyordu?
YENİ BİR DÖRTLÜ İTTİFAK MI?
Lübnanlı, Hizbullah’ın koşullarına bağlı. Hizbullah; Cebran Bassil’in pozisyonundan ve onun istişarelerin ertelenmesi talebinden bağımsız olarak Saad Hariri ile ilişkilerini güçlendirdi. Hariri ile Hizbullah, Nebih Berri ve Velid Canbolat arasındaki anlaşma, Müstakbel Hareketinin Başı Saad Hariri’ye, üstesinden gelinemeyecek bir oldubittiyle kendini dayatmak için büyük bir şemsiye sağlar. Şu ana kadar elde edilen verilere göre Hariri adaylığından çekilmeyecek ve Bassil’e de tutumundan ödün vermeyecek. Aun’un istişareleri erteleyemeyeceğine ve bu nedenle Hariri’nin önümüzdeki hafta başkan olarak atanacağına dair bir inanç var.
KAFA KARIŞIKLIĞI
Başlıca Hıristiyan partiler garip bir durumda. Gelen bilgiler, Cebran’ın hatırı için İstişareleri ertelemeyi reddetme açısından Aun’u destekleyen hareket içindeki büyük bölünmelerden ve farklı parlamento görüşlerinden bahsediyor. Cebran Bassil’i kurtarmanın artık mümkün olmadığını söyleyenler var. Bunun birçok örneğini veriyorlar. Bunlar arasında Tümgeneral Abbas İbrahim’in ABD’ye ziyareti ve Bassil’in Amerikalı yetkililerle ilişkisini birbirine bağlayan kötü durum var. İbrahim’in Amerika ziyaretinin, Amerikan vatandaşlarını Suriye’den çıkarma ve ülkelerine seyahatlerini güvence altına alma konusundaki önceki çalışmalarıyla bir ilgisi olduğu biliniyor. Özellikle Schenker, Beyrut ziyareti boyunca daha önce yaptığı gibi yaptırımlardan bahsetmediği için ABD ile Şii ilişkileri açısından boyutları olmaması zordur. Öte yandan Lübnan Kuvvetleri, Hariri ile büyük anlaşmazlığa rağmen farklı pozisyonlara başvuruyor. Ancak kuvvetlerin pozisyonu, Babsil ve Aun tarafından kullanılan kartın aksine, Hariri’yi durdurma alanında kullanmayı reddettiğini gösteriyor.
AUN’UN İSTİFASI MI?
Amerikan planına karşı Fransızlar, Hariri hükümeti üzerinde fikir birliği sağlama girişimlerine devam ediyorlar. Onunla Bassil arasındaki iletişim hattındalar; birincisi, teslim olmaya istekli değil, ikincisi, sızanlara göre bir şey beklemiyor ve konumu ne olursa olsun değişmeyecek. Aun, Hariri’den memnun değil. Hizbullah, Nebih Berri ve Süleyman Franci’nin konumu nedeniyle hayata geçiremediği İş Adamı Cavad Adra başbakanlığın tek renkli bir hükümet istiyor. Taktik ve pazarlık yöntemlerinden biri de istifa tehdidini kullanmaktır. Bu, sorunu bir yerden başka bir yere aktaracak. Böylece sorun artık hükümetle değil, bir bütün olarak yapıyı kapsamış olacaktır. Kaynaklar, Aun’un istifa etme tehdidinin müttefiklerine şantajından başka bir şey olmadığını iddia ediyor. Başkan Bassil için istifa etmeyi düşünüp düşünmediği sorulduğunda, ona bağlı kaynaklar reddetmek için acele ettiler ve bunun olamayacağını onayladılar.
AMERİKAN SAKİNLİĞİ
Amerikalılar; baskı veya yaptırımlarla, onları tehdit ederek veya ayartmalar sunarak tüm tarafları bastırmak istiyor. Buradan hedefe ulaşmak olan çoklu Amerikan pozisyonlarını anlamak mümkün. Schenker’in tehditlerinin olmaması ABD için bir rota değişikliği anlamına gelmiyor, ancak gerektiğinde onlara geri dönmek mümkün olabilir. Bu, Basil veya başkalarıyla olan ilişkiler için de geçerlidir. ABD seçimlerinden sonrasına kadar bu yolda hiçbir şey değişmeyecek.