İsveç’te Şili’deki protestolarla dayanışma gösterisi
İsveç’in başkenti Stockholm’de, Şili'de geçtiğimiz yıl başlayan ve aylarca süren protestoların yıl dönümünde bir dayanışma eylemi düzenlendi.
Fotoğraf: Murat Kuseyri/Evrensel
Murat KUSEYRİ
Stockholm
Şili’de geçtiğimiz yıl 18 Ekim’de metro zamlarına karşı başlatılan eylemlerin 1. yıl dönümünde sokaklara çıkan eylemcilerle dayanışma amacıyla İsveç’in başkenti Stockholm’de bir dayanışma eylemi düzenlendi.
Şili Halkıyla Dayanışma Komitesi’nin çağrısı üzerine il merkezindeki Sergelstorg Meydanı’nda bir araya gelen ve çoğunluğunu Şilililerin oluşturduğu Latin Amerikalılar, meydanı ABD emperyalizmi, Şili hükümeti ve Latin Amerika ülkelerindeki diktatörleri kınayan pankart, dövizlerle donattı.
Maupuçe ve diğer yerli halkları temsil eden pankartlar taşıyan eylemciler, Şili Devlet Başkanı Sebastian Pinera’nın ve eylemcilere saldıran polis ve jandarmaların yargı karşısına çıkarılmasını talep eden sloganlar attı.
Şili Halkıyla Dayanışma Komitesi adına bir konuşma yapan Vania Ramirez Leon, Pinera’nın halka saldırmak için dış güçleri bahane ettiğini ve halk hareketlerini suçladığını belirtti. Şili halkının büyük bir çoğunluğunun mevcut sistem ve hükümete karşı olduğunu söyleyen Leon, “Şili değişmek zorunda. Halkın büyük bir kısmı adalet istiyor” dedi.
Leon, İsveç Hükümetine meşru talepleri için meydanlara çıkan göstericilere saldıran Pinera hükümetini kınaması çağrısı yaptı.
ŞİLİ’DE ARTIK DEĞİŞİM ZAMANI
Sol Parti Milletvekili Lorena Delgado Varas, “Şili’de halk yoruldu, yerli halklar da yoruldu. Eşitsizlikten ve iklim değişikliklerinin yol açtığı sonuçlardan bıktı. Öğrenciler geleceklerinin olmamasından yoruldu. Kadınlar ataerkil sistemden yoruldu” dedikten sonra Şili’de artık değişim zamanının geldiğine vurgu yaptı.
Latin Amerikalı müzik grupları ve İsveçli sanatçı Jan Björklund, adaletsizliklere karşı meydanlara çıkan eylemcilere destek vermek için Ispanyolca, İsveçce ve İngilizce marş ve şarkılar söyledi. Şili halkıyla dayanışmanın süreceği mesajları verdi.
Eylemin örgütlenmesine öncülük yapanlardan Alido Sergio Romero, Evrensel’e konuştu. 1970’li yıllarda faşist cunta dönemiyle günümüz Şili’si arasında benzerlikler olduğunu, hükümetin tıpkı cunta yıllarında olduğu gibi halka saldırdığını, baskı yaptığını, muhalifleri cezaevine attığını ve katlettiğini söyledi.
Eşitsizlik ve adaletsizliklerden bıkan gençler ve halkın geçtiğimiz yılın 18 Ekim günü meydanlara çıkmaya başladığını hatırlatan Romero, “En az 2 milyon kişi insan onuruna yaraşır bir yaşam talebiyle meydanlara çıktı. Polisin tüm saldırılarına rağmen halk gösterileri yapmayı sürdürüyor. Biz İsveç Hükümeti’nin Şili devletinin halka yönelik baskılarını kınamasını talep ediyoruz. Hükümet Şili ile çok iyi ticaret ortağı ama baskılara karşı da sesini çıkartmalı” dedi.
461 KİŞİ GÖZLERİNDEN SAKATLANDI
Gösteriler sırasında polisin saldırıları sonucu 461 eylemcinin gözlerinden yaralandığını söyleyen Romero, ”Filistin ile İsrail arasında meydana gelen çatışmalarda bile bu kadar çok insan sakat kalmadı. Bu Şili’de nasıl bir hükümetin olduğunu gösteriyor” ifadeleriyle hükümetin saldırılarına tepki gösterdi.
25 Ekim günü Şili’de yeni anayasa için halk oylaması yapılacağını hatırlatan Romero, referandum hakkındaki görüşlerini şöyle özetledi:
“Halk sandığa giderek diktatör Pinochet döneminden kalma anayasa ya da yeni bir anayasa için oy kullanacak. Tüm kamuoyu yoklamaları yeni bir anayasa isteyenlerin zafer kazanacaklarını gösteriyor. Ancak bu oylama sonucu gerici güçler yenilgiye uğramayacak. Tüm iktidar, polis, ekomomi her şey onların ellerinde. Ne yazık ki sol güçler çok parçalı ve bir araya gelemiyor. Gerici güçler bundan faydalanıyor” şeklinde konuştu.
HÜKÜMET TAVİZ VERMEK ZORUNDA KALDI
Alberto Munez, gençler ve halkın sistemi değiştirmek için meydanlara çıktıklarını belirterek “Eylemciler diktatör döneminden kalma anayasanın değişitirilmesini istiyor. Hükümet ve burjuva partileri baskılar sonucu taviz vermek ve halk oylamasına gitmek zorunda kaldı. Partiler yeni anayasa üzerinde uzlaştı ama halkın gerçek taleplerine yer vermediler” dedi.
Şili’deki halkın dünyanın dört bir yanında uluslararası dayanışmanın sürdüğünü bilmesinin önemine değinen Munez, ”Şu anda sadece Şili’de değil dünyanın pek çok ülkesinde mücadele sürüyor. Halk büyük sermaye gruplarının dünyayı biçimlendirdiğini biliyor ve artık bunu kabul etmiyor. Bu nedenle dünyanın her tarafındaki halk hareketlerini desteklemek önemli” ifadeleriyle uluslararası dayanışmanın önemine vurgu yaptı.