İzmir'den bir metal işçisi yazdı: Korkmak değil ekmek kavgamıza sahip çıkmak gerek
"Bizleri ölüme terk edenlere karşı bugün kaybedecek hiçbir şeyimiz yok diyerek yan yana, omuz omuza birlikte mücadele etmeliyiz.”
Fotoğraf: Pixabay
Pınarbaşı’dan bir metal işçisi
İzmir
Gün geçtikçe artan hayat pahalılığı yetmezmiş gibi yıl sonuna doğru ücretlerden yapılan gelir vergisi kesintileri hayatımızı zor bir sürece sokuyor. Her geçen gün çarşı pazar fiyatları artmakta ve aldığımız temel gıda ürünlerini artık azalta azalta almaktayız. Dün çarşıda, pazarda aldığımız kiloluk sebze meyveleri bugünlerde 500-750 gram ya da tane tane alır duruma geldik. Bırakın pazar arabasını doldurmayı, elimize 3-4 torba bile zor alır hale geliyoruz. Temel gıda ürünlerini azaltarak evet kendi sağlımızı belki tehlikeye atıyoruz fakat hiç almamaktansa en azından proteini vitamini azıcık da olsa kenarından alabilmek için uğraşıyoruz.
Eylül ayı itibarı ile aldığımız ikinci altı aylık zam geldiği gibi buhar oldu. Enflasyona dayalı sözleşmeye boğun eğmeyeceğiz diyen Türk Metal yöneticileri bugün yüz binlerce metal işçisi ile birlikte ailelerini enflasyona ve vergilere ezdirdiler. Aldığımız zam ile birlikte ücretlerde yaşanan erimelere yüzde 27’lik vergi dilimi eklenince ücretlerde zam oranının nerdeyse 3 katı erime yaşanıyor. Artan hayat pahalılığı ile yüzde 27’lik vergi dilimi geldi. İşçiler daha ne kadar kemer sıkmaya devam edecek? Sıkacak ne kemer kaldı ne de cep!
Krizi yaratanlar bugün bırakın kemer sıkmayı teşvik üstüne teşvik, vergilerden muafiyet alırken bu yetmezmiş gibi patronlara grev yasağı kıyağı yapılıyor. Bugün yürüyen maden işçilerinin engellenmesi ve soda işçilerin grevlerinin yasaklanması Türkiye işçi sınıfına yapılmış planlı topyekün saldırıdır. Önümüzdeki dönemlerde birçok iş kolunda TİS süreci var. Tüm bu süreçlere işçilere gözdağı vermeye çalışan hükümet ve patronlara karşı “Gerekirse greve gideriz” demagojisi yapan sendikalar basın açıklaması dışına çıkamıyor. İşsizlik Fonu’nun yağmalanmasına, kıdem tazminatına göz dikilmesine, grev yasaklamalarına, işçi mücadelelerine yapılan sert müdahalelere, işsizliğe, esnek çalışmaya, işçiye “Günlük 39 TL ile geçinin” denmesine, fabrikalarda korona kamplarına ve ölümlerine karşı sendikalar sert tepki göstermeli ve gerekirse değil üretimde en alttan ileri işçilerden grev komiteleri kurarak işe başlanmalı ve acilen genel grev fiilen uygulanmalı. Şov adına yapılan basın açıklamaları, televizyon ya da gazete röportajları, evet sendikacıları kurtarabilir, onlara yeni dönemde rant sağlayacak yeni mevzilere yol açabilir, fakat biz işçileri kurtaramaz!
Ekonomik kriz ve pandeminin yaratmış olduğu buhran işçilerin, emekçilerin ceplerini küçültürken, patronlar kârlarına kâr katarak yola devam ediyor. Fabrikalarda üretim artarken aynı zamanda korona da artmaya devam ediyor. Çarklar durmadan üretime devam ediyor ve işçiler ölüme terk ediliyor. Bizleri ölüme terk edenlere karşı bugün kaybedecek hiçbir şeyimiz yok diyerek yan yana, omuz omuza birlikte mücadele etmeliyiz. Bugün korkmak değil ekmek kavgamıza sahip çıkmak gerek. “Emek senin umut senin korku ne? Yeter ki elin ellere kavuşsun” diyerek mücadeleyi büyütmeliyiz.