25 Ekim 2020 00:40

Gebze’den bir işçi: Bir gün mutlaka

"Velhasıl bugünü kurtarabilirsek, yarınlarda kurabiliriz umudu. Yaşamın özü bizim için direnmek, ezilmişliğe bir dur diyebilmektir, bir meydan okuma!"

Gebze’den bir işçi: Bir gün mutlaka

Fotoğraf: Evrensel

Gebze’den bir işçi

Yüreğinin sesini kısanları, sessizce çığlık atanları, ekmek kavgası için ter dökenleri, bir kap-bir lokma için tüketilen yaşamları siz hiç duydunuz mu ya da duymak istediniz mi?

Bizim için bir şafak vakti ezan sesiyle birlikte başlar, fabrikalarda emeğin amansız ekmek kavgası. Sabahın ilk ışıklarıyla başlayan kavga gecenin zifiri karanlığında bile sürer gider. Zemheri üşümüşlüğünde ezilmişliğimizin açtığı yaralar derinlerdedir, derdimizin dermanı hekim de değildir. Bitmek bilmeyen bir isyanda çabalayan yorgunluklarımız, çatlamış ellerimiz, yaşamak alın çizgilerimizdeki bir umut gibidir. Madenlerde, inşaatlarda, demir çelik fabrikalarında, merdiven altı atölyelerde, kamyon kasalarına doldurulmuş tarım işçilerinin yaşamlarında, sömürü düzeni sürüp gitsin diye kan kardeşimizdir işçi cinayetleri.

Yağmurlaşan alın terimiz kanla birleşerek doldurur patronun kasasını, alın terimiz sular seller olup da kasaya akarken, patronun kasası da kasa ha, dolmak bilmez. Yukarıdaki fotoğrafa baktığınızda 3 fabrika işçisi, en genci 57 yaşında, Cengo 59, Mustafa Abi 63 yaşında hâlâ çalışıyorlar. İçinizden diyebilirsiniz amma paragöz işçilermiş bu yaşta bile çalışıyorlar diye. Demeyin! Ben size bir şey söyleyeyim mi, çok yakında böyle giderse fabrikalarda 25 yaş altı genç, 50 yaş üstü yaşlı işçileri çok daha fazla göreceksiniz, esnek, kuralsız ve güvencesiz çalışırken, buna bir şey deyin...

Gencecikken çökmüş yüzlerimizde bugünden yarına bir gayrettir umut, zahmetli ve çetin bir kavgada “Yıkılmadım ayaktayım” der gibidir hayatlarımız. Başımız dik, onurlu bir yorgunluğun izlerini taşır akşam evlere dönerken bedenlerimiz. Çapaklı gözlerimiz uyku yorgunluğunda, hayatımız boyunca yatak keyfi, bize göre keyifsizdir be kardeş. Uyku tadında aceleyle içilen bir bardak çay, yenilen bir parça ekmekle kanaat edilen doygunluk ve fabrikaya yetişme telaşı. Ne yapalım bizim yazgımızdır dercesine aceleci hazırlıklar, yüzlerimizde belirgin bir tedirginlik ve endişe. Ya işten atılırsam! İşte o zaman imdada da yetişir sarma cigara, cigaram karanfilli... Hani hayatlarımızın belki de özeti dik rampalarda patinaj çeken geçim derdi. Paylaşmanın güzelleştirdiği dayanışma, ara sıra darılmacalar, üzelim dostluklar, keyifli bir bardak demli çay. Oy cigaram karanfilli yar!

Fabrikalarda, atölyelerde, tarlalarda her şeye rağmen yaşama umutla bakan on binlerce kadınlı-erkekli aslan yürekliler. Delikanlısı yakışıklı mı yakışıklı, güzeli güzeller güzeli ve helal lokma boğazımızda keyifli bir lezzet. Velhasıl bugünü kurtarabilirsek, yarınlarda kurabiliriz umudu. Yaşamın özü bizim için direnmek, ezilmişliğe bir dur diyebilmektir, bir meydan okuma!

Bir yanımız yoruldu artık, bunca acıdan, kederden ve zulümden, ama bir yanımız hâlâ bileniyor ve büyütüyor öfkesini bir gün mutlaka diyerek. Hep beraber, hep birlikte.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

İşçiye, düşman hukuku

İşçiye, düşman hukuku

Patronların yüzde 30 zam dayatmasına karşı yayılan grevleri engellemek için adeta düşman hukuku uygulanıyor: Besleme basın devreye sokuldu, valilik eylemleri yasakladı, e-devletten sendika üyeliği engellendi, işçilerin önüne polis-jandarma barikatı çekildi, gözaltılarla gözdağı verildi… Hiçbirinden sonuç alınamayınca ‘suç icadı’yla BİRTEK-SEN Başkanı Mehmet Türkmen tutuklandı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
16 Şubat 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et