İş cinayeti salgını
Maliyet hesabıyla alınmayan tedbirler, şirket idarecilerinin ilgisizliği, sendikanın etkisiz kalması, aşırı iş yükü ve cezaların çok hafif oluşu pandemi koşullarıyla birleşince iş cinayetleri artıyor.
Mehmet Fidan, Can Sünmez, Erkan Engin, Kadir Özdemir (soldan sağa) | Fotoğraflar: Evrensel
Turan KARA
İzmir
Tedbirsizlik ve cezasızlıkla birleşen pandemi koşullarındaki “yeni normal”e uygun çalışma, iş cinayetlerini de salgına çeviriyor. Üçü demir çelik fabrikalarında olmak üzere peş peşe dört işçinin öldüğü Menemen’de işçilerin anlattıkları benzer: Maliyet hesabıyla alınmayan tedbirler, şirket idarecilerinin ilgisizliği, sendikanın etkisiz kalması, aşırı iş yükü ve cezaların çok hafif oluşu pandemi koşullarıyla birleşince iş cinayetleri artıyor.
İzmir Bakırçay bölgesinde demir çelik ve petro-kimya tekelleri gibi ağır sanayi bölgesinde iş cinayetleri durmadan artıyor. Çalışma Bakanlığı kadar, belediye başkanları, yerel idareciler de bu durumu görmezden geliyor. 180 bin kişinin yaşadığı ve en az 20 bin işçinin ağır sanayi işçisinin olduğu kasabada bir ayda 4 genç işçi toprağa verildi. Ekim ayı başından bu yana iş cinayetinde yaşamını yitiren, HABAŞ, Özkanlar Demir Çelik ve gemi sökümden 20’li yaşlarında 3 işçi Emiralem Mezarlığı'nda yan yana gömüldü.
BASİT İHMALLER
En son 25 Ekim günü İzmir Demir Çelik fabrikası orta profil haddenisi bölümünde 3.5-4 tonluk demir kütüklerin fırına verildiği alanda can veren Mehmet Fidan ise Menemen mezarlığında toprağa verildi. 24 yaşındaki elektrik bakım işçisinin cenazesine aile ve akrabalarının yanında İzmir Demir Çelik’ten mesai arkadaşları ve HABAŞ işçisi olan babasının HABAŞ’tan mesai arkadaşları da katıldı.
10 gün önce de HABAŞ demir çelik fabrikasında yaşanan iş cinayetinde Kadir Özdemir baca temizliği için çıktığı çatıdan düşerek can vermişti. Her iki iş cinayetinde de işçiler basit ihmaller ve işyeri idarecilerinin vurdumduymazlığına dikkat çekiyor. Özkanlar Demir Çelik işçisi Erkan Engin’in öldüğü iş cinayetinde soruşturma sürerken fabrika olağan koşullarda çalışmaya devam ediyor. Gemi söküm işçisi Can Sünmez de benzer koşullarda can vermişti.
İŞÇİLER UYARDI AMA GERİ DÖNÜŞ YAPILMADI
Mehmet Fidan’ın arkadaşlarının aktardığına göre iş cinayetinin yaşandığı profil haddehanesinde işçiler idareyi uyarmış. “Kütüğün fırına verdiği yerde kütüğün geri düşmesini engellemek için tampon olması lazım ama yok. Çünkü bu tamponlar kırılmış. Arkadaşlar bunu yaptırın diye bildirmişler idarecilere. Ama onlar ciddiye almamışlar” diyen işçiler ihmale dikkat çekiyor.
ÇALIŞMA ZORBALIĞI
Bir işçi, “Fırına kütük besleyen platform var, burada bir ariza çıkmış, ne olduğu mühim değil. Gece boyu çalışıp sabah sekizde çıkacak olan vardiyada amiri paydosa yakı vakitte Mehmet’i gönderiyor arızaya bakması için. Mehmet de aşağıya postona iniyor, bel hizasında bir çukur. Oradayken platform geriye doğru hareket ediyor ve kütük sırtına çarpıyor” diyerek ölümün nasıl yaşandığını aktardı. İşçi işyerindeki “rutin” olayı örtme biçimini ise şöyle anlatıyor: “Adamı neden tek başına gönderdin diye amirini suçlayacaklar. Ama şirket ceza almayacak, sendika ses çıkarmayacak, çalışma zorbalığı değişmeyecek ve bu ölümler sürecek.”
İzmir Demir Çelik fabrikasında savcılık bilirkişi incelemesi başlatırken, ölüme sebep olan iş cinayetinden dolayı kimse göz altında bile alınmadı.
HABAŞ Demir Çelik kazasından sonra sorumlu idareciler göz altına alındı ve duruşma zamanı beklenirken serbest bırakıldı. Bu sürede bilirkişi ise incelemesini sürdürüyor. Kadir Özdemir'in aşağı düşmesi olayında, üzerine bastığı sac levha ile aşağıya düştüğü, bu levhanın çatıda sabit bir şekilde kaynaklı gerektiği, korunma önlemlerinin yeterli olup olmadığı da şaibeli konular.
SANKİ SENDİKASIZ İŞYERİ GİBİ
Hem İDÇ’de hem de HABAŞ’ta yetkili sendika Türk Metal’in İzmir Şubesi ise sessizliğini koruyor. Bu sessizlik fabrikada önlemlerin yeterince alınmaması ve çalışma koşullarının işçilerin hayatı pahasına sürdürülmesinin engellenmemesi konularında da devam ediyor. Sendika temsilcileri ve yetkilileri gerekenleri yapma konusunda ellerinden geleni yaptıklarını savunsalar da işyerindeki koşulların düzenlenmesinde bir etkileri bulunmuyor.Fabrikada çalışma koşulları, salgın ve hastalık durumu onun işçiler üzerinde yarattığı baskı öyle bir noktaya gelmiş durumda ki, işçiler çareyi CİMER’e yazarak çözme gayretine girişmiş. Sendikasız işyerlerinde işçilerin kullandığı yönteme başvurmak zorunda kalan işçilerin Türk Metal’e eleştirileri şöyle: “Sendikayı yönetiminin kale aldığı yok. O kadar pasifize olmuşlar ki biz bir sorundan bahsettiğimizde de ‘nasıl olsa değiştiremeyiz’ diye mi görmezden ve duymazdan geliyorlar. Hem salgınla hem de aşırı çalışmayla boğuşuyoruz. Fabrikada korona bulaşmış insan sayısının haddi hesabı belli değil. Bize de bulaşacak mı, kimler hasta bilemiyoruz. Hasta olup karantinaya ayrılanların yerini dolduracak kimse olmayınca kalanlar daha çok çalışarak açık kapatmaya çalışıyoruz. Durum vahim ama sendikacıları ortalarda görmüyoruz. Sanki sendikasız işyeri gibi. Artık insanlar çaresizlikten jandarmaya, CİMER’e şikayet ediyor. Onlarda gelip incelemede bulunuyor, fotoğraf çekiyor, denetleme oluyor ama yine değişen pek bir şey olmuyor. Sendika sorunların peşine düşüp takip etmiyor.”