28 Ekim 2020 09:15

Ateşi yılmadan taşımaya adanmış bir ömür 

İşte dünyada bazı insanları tarif etmek için iyi bir dost, mücadeleci bir insan demek yetmez. Hele ki Raul Marco’yu anlatmak için bu kelimelerin ötesine geçmek gerekir. 

Raul Marco [Fotoğraf: PCE (m-l)], CIPOML bayrakları (Fotoğraf: Evrensel)

Paylaş

“Zor zamanlar güçlü insanlar yetiştirir” derler. İspanya İç Savaşı’nın bittiği 1936 yılı da bu söze birinin doğumuyla tanıklık edecekti: Raul Marco. Cumhuriyetçi güçler Franco faşizmine karşı yenildiğinde doğmuştu. Birçok kişi infaz edilmiş, sürülmüş, birçok kişiye de işkence edilmişti. Ama dinamikler bazen darbelere direnir ya, İspanya’nın mücadeleci insanları da direnip yer altına çekilmişti. Marco da küçük burjuva bir ailenin çocuğuydu ancak yaşayacağı mücadele o kadar küçük olmayacaktı. 14-16 yaşlarında yer altı mücadelesine başlamasıyla fabrikaya girmesi de bir oldu. 20’li yaşlarının ortalarında ise Avrupa’daki göçmen İspanyalı işçiler arasında mücadele yürütmeye başladı. Onları örgütledi, partinin yurtiçi ve yurtdışı faaliyetleri arasında bilgi akışı sağladı. O mücadeleyi sürdürse de herkes onun gibi değildi. 

İDEOLOJİK SAPMAYA KARŞI 

1950’li yılların sonlarına doğru İspanya Komünist Partisi (İKP) içerisinde uzlaşmacı bir eğilim ortaya çıktı. Çıkmasına çıktı ancak komünistler için faşizmle uzlaşma diye bir seçenek yoktu. Bir yanda bunlar yaşanırken diğer yanda ise Kruşçev dönemiyle Sovyetler Birliği’nde revizyonizm kendini göstermeye başladı. Bu o dönemin devrimcileri açısından kafa karışıklığı yaratabilecek bir durumdu. Parti, revizyonizme kayıyordu. Tehlike çanları çalıyordu. Bir yanda Cezayir bağımsızlık mücadelesi veriyordu ancak parti destek açıklaması yapmadı. Yine de Marco Cezayirlilerle irtibattaydı çünkü enternasyonalizm bunu gerektirirdi. Tabii partinin bu gidişatı hakkında endişelenen sadece Marco değildi, onun gibi birçok komünist de bu durumdan rahatsızdı. Böylece parti içerisinde hücreler kurmaya başladılar. Marco, hücreler bir yana Merkez Komite’de de (MK) mücadele veriyordu. Partinin ideolojik sapışını eleştirirken eleştirilerini Devlet ve Devrim’e dayanarak yaptı ama anlamadılar. Çünkü kendisinin de dediği gibi “Partinin ideolojik donanımı, şekillenmesi son derece zayıftı. Kitlesel bir partiydi, son derece özverili militanlara sahipti ama ideolojik yönden neredeyse hiç diyebileceğimiz bir geriliğe sahipti.” Parti bir konferansta bunları konuşmayı kabul etti ancak Marco’nun yoldaşlarının hepsini konferans sonucunda görevden aldılar, kendisi de daha fazla kalmadan ayrıldı. 

YENİNİN İNŞASI  

Artık onlar için yeni bir parti inşa etmenin vaktiydi. Hemen örgütlendiler ve gazete çıkardılar. Ardından işçi, aydın ve öğrencilerin kurduğu gruplarla bir araya geldiler. Latin Amerika’daki gruplarla da iletişim sağladılar. Nihayetinde İspanya Komünist Partisi/Marksist-Leninist’i (İKP-ML) kurdular. İdeolojik zayıflık İKP’yi saptıran önemli bir unsurdu. Bu yüzden İKP-ML’de Marco ve yoldaşları öncelikle partiyi sapmalardan temizleyerek sağlam bir adım attılar. İspanya’ya yayılmaya başlamışlardı. Aynı zamanda İtalya ve Kolombiya’da farklı uluslardan yoldaşların parti kurmalarına yardım ediyorlardı. Bir yol ayrımı daha yaşanacaktı. Revizyonizmin tehlikesinin farkında olanlar SSCB’ye yakın değildi. Ancak dönemin kafa karıştırıcı meselelerinden biri de “Arnavutluk mu? Çin mi?​” sorusuydu. İlk Çin’e yöneliş olsa da birkaç yıl içinde nihai karar Arnavutluk yani Marksist-Leninist teorinin yılmaz savunucusu Enver Hoca oldu.  

İKP-ML öncesi, İspanya’da işçi hareketi kızgındı ve en önemlisi bu hareket içerisinde anti-faşist bir ruh taşıyordu. Çokça işçi grevleri yaşanıyordu ve bunlara yüzbinlerce işçi katılıyordu. İşçiler kendilerini baskılayan dikey sendikal dayatmaya karşı çıkıyorlardı. Bunun sayesinde İKP parti işçi komitelerine dayanan OSO adında bir sendika oluşturmuştu. Ancak bu değerli yapı İKP gibi işçi sınıfı mücadelesine ihanet eden bir partiye bırakılamazdı. Zamanla İKP-ML OSO içerisinde söz sahibi oldu. Olsa da dönemim koşulları sadece bununla yetinilemezdi. Franco faşizmi tüm zor aygıtlarıyla saldırıyor; eylemleri, grevleri kana buluyordu. Siyasi haklarından yoksun olan halk, muhalif bir siyaset yapmak için doğal olarak savunmaya ihtiyaç duyuyordu. Antifaşist ve antiemperyalist bir cephe kurulması gerekiyordu. Böylece FRAP kuruldu. İspanya’nın ezilen ulusları için de bir umut oldu çünkü halka karşı değil halk düşmanlarına karşı olan bir yapıydı. 

FAŞİZMİN YIKILIŞI VE İHANET 

Franco’nun ölümünden sonra faşist rejim gerilemeye başladı ve iktidarda daha fazla kalamadı. Bazı siyasi ve sendikal haklar kazanıldı. Yıllarca baskılanmış bir halkın bir yay gibi fırlaması ihtimali vardı. Bu burjuvaziyi, sosyal demokratları ve revizyonistleri korkutuyordu. Bu süre içinde faşistlerin huyuna giderek burjuva demokrasisini inşa etmeye çalıştılar. İKP-ML, zor da olsa legalleşti ve yeni dönem koşullarına uymadığı için FRAP lağvedildi. 1980’lerin sonunda Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecinde olması ve Arnavutluk’taki gerileme de ideolojik tartışmalara yol açtı. Görüş ayrılıkları yaşanıyor ancak dile getirilmiyordu. Marco dile getirilmesi için çabaladı. Bazen düşmanın boynuzları olmaz, Marco ve yoldaşları da böyle ihanete uğradılar. Parti içerisinde diğer örgütlerden bilgiler yanlış aktarıldı, üyeler susturuldu, tasfiye edildi, eğitimlere önem verilmedi, parti içi bürokrasi tahta kurusu gibi içeriyi kemirdi. Çünkü revizyonistler parti içine sızmıştı. Tüm çabalara rağmen 1992’de parti dağıldı. Ama Marco ve yoldaşları deneyimliydi dergi çevresinde toparlandılar ve 2006’da İKP-ML’yi yeniden kurdular. 

RAUL MARCO’YU ANLAMAK 

İşte dünyada bazı insanları tarif etmek için iyi bir dost, mücadeleci bir insan demek yetmez. Hele ki Raul Marco’yu anlatmak için bu kelimelerin ötesine geçmek gerekir. Örgütlü bir mücadeleye adanan bir ömrü anlamak için o mücadeleyi anlamak gerekir; parti yaşantısıyla bütünleşmiş bir insan içinse partiyi… Bu nedenle Marco’yu anlatırken onunla beraber partiyi de anlatmak gerekiyordu. Onun hayatı bize ne olursa olsun mücadeleden asla vazgeçmemeyi, eğitimlerin önemini ve parti içi bürokrasiye karşı mücadelenin önemini anlatıyor. Ve Raul Marco bitmek tükenmek bilmeyen direnciyle mücadelemizde yaşıyor. 

ÖNCEKİ HABER

TUSAŞ'TA 6+2 çalışma düzenine karşı yemek eylemi

SONRAKİ HABER

Ekim Devrimi’nin 103. Yılında tarihin gizemli ritmini yakalamak 

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa