Orada bir üniversite var uzakta, ağzı kulaklarında: Munzur Üniversitesi
Geçtiğimiz günlerde, Munzur Üniversitesi tam da sürece denk düşecek biçimde ana sayfasında çalışanlarına ilişkin mutluluk anketi sonuçlarını yayımladı…
Fotoğraf: Google Maps
Sevgi TESLİM
Munzur Universitesi bir süredir meclisin ve basının gündeminde ve Rektör hakkındaki iddialar oldukça ciddi. Usulsüz atamalardan tutun da akraba kayırmacılığına kadar… Hem de belgeli belgeli…
İfşa edilenler dışında diğer iddiaları dillendirmeye mesleki etik değerlerim izin vermiyor. Zira birçoğu dedikodu potansiyelinde.
Üniversite çalışanlarıyla bu durumu konuşmak ise bir o kadar zor. Kimse görüş bildirmek istemiyor. Bir açıdan haklılar da. Rektörü yaratmış olan etrafındaki ayrıcalıklı zümre, keyiflerini kaçıracak herşeye fail arama derdindeler. “Sorundan bahsetmezseniz sorun yoktur” politikasıyla, usulsüzleri ve yetersizlikleri görülmesin, konuşulmasın istiyorlar. Bu nedenlerle üniversite nitelikli elemanlarını başka universitelere kaptırmaya devam ediyorken, yerine, hemşehricilik gibi geleneksel bağlar üzerinden yenilerini devşiriyor. Üniversite çalışanlarının fikir beyan edememelerini anlıyorum ancak haksızlıkları dillendirmeye “cesaret edenler bir süreliğine dengesini kaybeder, edemeyenlerse kendisini kaybeder” söylemi tam da içinde bulundukları ve yıllarca sessiz kaldıkları durumu tarif etmektedir.
Geçtiğimiz günlerde, Munzur Üniversitesi tam da sürece denk düşecek biçimde ana sayfasında çalışanlarına ilişkin mutluluk anketi sonuçlarını yayımladı. Belli ki son zamanlarda çıkan haberlerle adeta dibe vuran bir yönetim, çevresine yaptırdığı tahmin edilen anket sonuçları ile 12 yıllık “Geldik göremedik üniversitesinde” algı yönetimi ile durumunu kurtarmaya çalışıyor. Oysa bir öğrencisi aylarca kayıpken ve akıbeti bilinmiyorken ve bu konuda tek bir açıklama bile yapmamışken, rektörün dolu dolu yutkunduğu çiğ köfte, balık-ekmek, aşure etkinliklerinde, üniverite çalışanlarının mutluluğuna ilişkin, bir tek çatık kaşlar kalıyor aklımızda.
Anket sonuçları hızır gibi yetişip rektörü kurtarma operasyonuna dönüşse de, üniversite bileşenlerinde gözlemlenen kaygı “Gülümseyen Üniversite” retoriği ile örtüşmüyor.
Çünkü gözlemlerim yanıltabilir deyip birkaç gün boyunca durumu dışarıdan denk geldiğim üniversite çalışanlarına soruyorum. Zira üniversite içine girmek Temerkuz Kampı girişinden farksız, psikolojik olarak. Oysa gelişmiş ülkelerde üniversitenin toplumdan korunması abesle iştigaldir, çoğu yerde duvar bile göremezsiniz. Soruyorum ancak görüştüklerimin çoğunluğunun anketten haberi olan yok ve şöyle özetliyorlar durumu; “… niye mutlu olmasınlar ki… Üniversiteye arada bir uğrayarak iyi bir gelir elde etseniz, mesaiden bir şekide muaf tutulsanız, bir de üzerine teşvik ödeneği, idari görev ödeneği alsanız, iş performans yerine basit dedikodular ürettip güç elde etseniz, siz de mutlu olmaz mısınız?”
Aklım karışıyor.
Manipülasyon çağındayız ya, güç algı yaratabilen ve yönetebilenden yana akıyor.
Üniversiteleri denetleyen yapılar bunu iyi gözlemleyemiyor olmalı ki, “Orada bir üniversite var uzakta” mantığı küçük hanedanlıklar yaratıyor. İstediğini al, istemediğine yol ver. Sahi bu kanunsuzluklara dur diyecek bir denetim mekanizması yok mu?
Denetçi kurumlar, anladık mutlusunuz da, bilimsel başarıda ne durumdasınız demiyorlar mesela.
Aldığı ücretlerle devletin kaynaklarını tüketenler, bu kuruma nasıl bir katma değer sağlıyor demiyorlar/diyemiyorlar mesela.
Devlet-Hükümet adına işlenen onca kötülüğe, kayırmacılığa dur diyemiyorlar.
Kendini kurtarmak için Ordu Valisine koşarken, harcadığın benzini hangi kaynaktan kullandın diyemiyorlar mesela.
Sayın rektör ata sporumuz “Golf” sahasıyla ovünürken ve yaverleri özel hesaplarında golf aracıyla çarpışan arabaya binme acemiliğinde “algı turları” atarken, rektörün çiftliğindeki kuzucuklar salgın koşullarına rağmen inşaatlarda, kafelerde, lokantalarda canları pahasına hayatta kalma mücadelesi veriyor. Munzur Üniversitesi rektörü kampüs içinde ve dışında “golf sahası” gibi kendine ve amaçlarına özel yaşam alanı kurmayla meşgulken, bir kez olsun telefonun bile çekmediği ücra köylerde bulunan öğrencilerinin ders materyallerine ulaşamadıkları için mutlu olup olmadığı aklına bile gelmiyor. O ücra köylerde yaşayan öğrencilerin arkadaşlarından duydum ki hiçbiri mutlu değilmiş, yoksulluk koşulları nedeniyle dönem uzatma korkusu bütün bedenlerini bir giysi gibi sarıyormuş.
Doğrusu ben anlayamadım, umarım siz anlayabilmişsinizdir “Ağzı kulaklarında” Munzur Üniversitesinde kim mutlu?