HDP Sözcüsü Ebru Günay: Türkiye’ye nefes aldıracak bir hattı oluşturmamız lazım
HDP Sözcüsü Ebru Günay: Antifaşist blokta; Türkiye’nin nefes almasını, demokrasiyi, işsizliği dert edinen her kesimin kendisini ifade edebileceği bir hattı oluşturmamız lazım.
Ebru Günay | Fotoğraf: MA
Birkan BULUT
Ankara
HDP Parti Sözcüsü Ebru Günay, kendilerine yönelik artan baskılar, rejim ve ittifak tartışmalarına ilişkin sorularımızı yanıtladı. Bugün HDP’nin hakkı gasbediliyorsa yarın başkasının hakkının da gasbedileceğini belirten Günay, bu nedenle antifaşist bir blok etrafında birleşme çağrısında bulunduklarını söyledi. Günay, “Bu antifaşist blokta; Türkiye’nin nefes almasını, demokrasiyi, işsizliği dert edinen her kesimin kendisini ifade edebileceği bir hattı oluşturmamız lazım. İktidarın kendi yandaşlarını korumaktan başka bir şey yapmadığını görüyoruz. Toplumda işsizlik, kriz, sağlık ve eğitim sorunları artarken iktidar yalnızca kendisi ve çevresindeki küçük bir zümreyi koruma peşinde” dedi.
HDP’nin toplam 65 belediyesi vardı. Ancak bugün sadece “4 belde, 2 ilçe belediyesi kaldı. 6 yıl önceki Kobanê eylemleri gerekçe gösterilerek yapılan son operasyonu nasıl değerlendiriyorsunuz?
HDP’ye yönelik baskılar özellikle 7 Haziran seçimlerinden sonra arttı ama son seçimlerde iktidarın oyunlarını bozmamız nedeniyle daha sistematik bir hale geldi. Aslında 24 Haziran seçimlerinde ve yerel seçimlerde HDP’nin esas aldığı strateji iktidara kaybedebileceğini hatırlattı. Geldiğimiz aşama itibariyle iktidar bir intikam operasyonu yürütüyor. İktidarın önünde bariyer olarak duran, faşizmin kurumsallaşmasının da önünde engel olarak gördüğü HDP’yi yok etmeye çalışıyor. Ancak bu sadece HDP’ye yönelik değil, tüm Türkiye muhalefetine yönelik bir saldırıdır.
Yani bu operasyon, kayyum muhalefeti bölme çabası mı?
Hayır. İktidar “Benim karşımda durduğunuz sürece ben de böyle yaparım” diyerek muhalefete gözdağı vermek istiyor. Sadece meclisteki partilere değil, aslında tüm toplumsal muhalefete gözdağı veriyorlar. Son bir yıldır demokratik kitle örgütlerine, sendikalara, meslek örgütlerine yönelik saldırılar var. Çoklu baro sisteminin getirilmesi, TTB’ye yönelik baskılar... HDP üzerinden ülkenin tüm değerleri baskı altına alınmak isteniyor.
Diğer muhalefet partilerinin bu gözaltı ve tutuklama kampanyası karşısındaki tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kobanê gözaltılarıyla beraber en geniş yelpazede demokratik desteği sağladığımızı düşünüyorum. Herkes partimizi ziyaret ederek veya arayarak çeşitli şekillerde dayanışmalarını gösterdi. İktidarın zor politikalarını boşa çıkartan bu dayanışma oldu. Herkes şunu merak ediyor; 6 yıl boyunca ne beklendi? Bunun hiçbir hukuki izahı yok.
Darbe girişiminin ardından yapılan her seçimde milletvekillikleriniz düşürüldü, belediye başkanlarınız görevden alınarak kayyum atandı... Bundan sonra ne yapacaksınız?
Biz şu konuda iknayız; hiçbir mücadelemiz boşuna değil. Her alan bizim için bir mücadele mevzisidir. Bu mevziler de faşizmin ilerlemesi önündeki temel engellerdir. Bunları korumak ve daha geniş bir demokratik cepheyi de örmek istiyoruz. Bir süredir konuştuğumuz antifaşist blok da bununla ilgili. AKP, küçük ortağı MHP ile faşizmi kurumsallaştırmaya çalışıyor. Buna karşı ortak bir demokrasi mücadelesi yürütmek gerekiyor. Edirne’den Hakkari’ye yürüyüşümüz de bununla ilgiliydi. Pandemi koşullarında yeniden sokağa çıkarak, aslında toplumsal hattın demokrasi cephesi oluşturmaya çok uzak olmadığını göstermeye çalıştık. Şu bir gerçek; hep birlikte mücadele ederek bu iktidara kaybettireceğiz.
Bu antifaşist blokta; Türkiye’nin nefes almasını, demokrasiyi, işsizliği dert edinen her kesimin kendisini ifade edebileceği bir hattı oluşturmamız lazım. İktidarın kendi yandaşlarını korumaktan başka bir şey yapmadığını görüyoruz. Toplumda işsizlik, kriz, sağlık ve eğitim sorunları artarken iktidar yalnızca kendisi ve çevresindeki küçük bir zümreyi koruma peşinde.
Kendi hakkımızla birlikte birbirimizin hakkını da korumamız gerekiyor. Bugün HDP’nin hakkı gasbediliyorsa yarın başkasının hakkının da gasbedileceğini bilmeliyiz. Biz birlikte var olabiliriz. Ülkenin herhangi bir yerinde uygulanan baskı politikası sadece orada etki yaratmaz. Bugün Kaz Dağlarındaki çevre mücadelesi, Cudi’deki orman yangınlarına veya Karadeniz’deki çevre yıkımlarına karşı mücadeleyi güçlendirecektir. Batman’da İpek Er tecavüze uğrayıp intihar ettiğinde faillerin yargılanmaması; İstanbul’da, İzmir’de başka bir kadına karşı saldırı olarak karşımıza çıkıyor. Doğru ve stratejik adımlarla iktidara kaybettirebileceğimizi biliyoruz. Bunun adımlarını atmak gerekir.
Aslında bu konuda bazı adımlarınız oldu. Başka partiler, sendikalar ve meslek örgütleri ile görüşmeler gerçekleştirdiniz. Nasıl bir sonuç çıktı?
Demokratik eylem programını açıklarken temel ayağımız sendikalar, çevreciler, inanç gruplarıyla bir araya gelerek ortak tartışma buluşmaları yaptık. Orada ortaya çıkan şuydu; hep birlikte mücadele hattının başarı getireceği söyleniyor. Aslında tabanda antifaşist blok olgunlaşmış. Yani halklar, inançlar, gençler, kadınların birlikte mücadele konusunda hemfikir olduğu aşikar. Bütün tartışmalarımızda, buluşmalarımızda bunu açıkça gördük. Kutuplaştırıcı, ötekileştirici siyasetin değil, bir arada ortak yaşama siyasetinin ülkeyi refaha kavuşturacağını bir kez daha gördük. Bu ülkenin üçüncü yola ihtiyacı var. Bu konuda HDP üzerine düşeni yapmaya hazır.
Faşizm, toplumu yanındakiler ve karşısındakiler diye ikiye böler. Biz bunun doğru olmadığını, her şeyin müzakere edilerek çözülebileceğini söylüyoruz. Üçüncü yol siyasetini aslında böyle ifade ediyoruz. Topluma iki tercih yapmak zorunda olmadığını anlatıyoruz. HDP’nin Türkiye siyasetinde ezberleri bozan adımları, oluşumu zaten topluma bunu ifade ediyordu. Artık bunun daha fazla güçlendirilmesi gerektiğini söylüyoruz.
Geçtiğimiz yıl erken seçim çağrısında bulunmuştunuz. Mecliste milletvekili sayısının giderek azalması nedeniyle yüzde 5 vekil eksiği üzerinden “ara seçim” kartını oynamak gündeminize geldi mi?
HDP olarak erken veya zamanında her seçimden çok güçlü çıkacağımız konusunda iddialıyız. İktidar ise sandığa gitmekten korkuyor. Seçim Yasası’nı değiştirme tartışmaları da bununla ilgili. Çünkü tabanda etkileri yok, halk artık gerçekleri görüyor. İktidarın çarpıtma ve gizleme çabasına rağmen halk kendi yoksullaşırken iktidarın küçük bir zümreyi koruduğunu görüyor. Pandemide elektrik, su ve doğal gaz faturalarının ötelenmesi veya devlet tarafından karşılanması gibi talebe bile yanıt vermiyorlar.
Ara seçim meselesini de tartıştık. Ancak ara seçim, ülke için palyatif bir çözüme dönüşüyor. Bizim olan için yeniden mücadeleye gerek yok. Ara seçim yerine genel bir seçimin daha etkili olacağını düşünüyoruz.