İzmir Müzisyenler Derneği mültecilerle sanat üzerinden dayanışıyor
Smyrna’dan İzmir’e Kentin Gündemi'nin bu haftaki konukları Mülteci Dayanışma Gönüllülerinden Meltem Karasu ve Oktay Çaparoğlu.
Ramis SAĞLAM
İzmir
Birleşmiş Milletlerin yayınladığı rapora göre Türkiye’de 5 milyon 679 mülteci ve göçmen yaşıyor. Mülteciler Derneği’nin 21 Ekim 2020’de yayınladığı sayılara göre ise 3.624,517 Suriyeli Mülteci bulunuyor. Türkiye’deki mülteci ve göçmen sayısındaki patlamanın nedeni savaş, açlık ve daha iyi bir yaşam umudu. Suriyeli Mültecilere karşı yönelen nefret dili son dönemde yoğun mülteci cinayetlerine neden olmaya başladı. Bu cinayetlerin birçok nedeni olmakla birlikte yoksullaşma ve bu yoksullaşmanın göçmen işçiler olduğu düşüncesi.
Tüm nefret ve düşmanlık diline rağmen mültecilerle dayanışmak onlarla kaynaşmak için çaba içinde olan kurumlarda var. İzmir mültecilerin geçiş ve yerleşim noktaları sıralamasında ilk sıralarda yer alıyor. Mültecilerin yoğun olarak yaşadığı İzmir’de az sayıda da olsa mülteci dayanışma ağları bulunuyor. Bunlardan biri de İzmir Müzisyenler Derneği çatısı altında çalışmalarını yürüten Mülteci Dayanışma Gönüllüleri. Mülteci Dayanışma Gönüllülerinden Meltem Karasu ve Oktay Çaparoğlu ile çalışmaları hakkında konuştuk.
DERNEK 2014 YILINDAN BU YANA MÜLTECİLERLE DAYANIŞIYOR
İzmir Müzisyenler Derneği, toplumsal dayanışma çalışmalarıyla ön plana çıkan bir dernek. Mültecilerle dayanışma çalışmalarını ise 2014 yılından bu yana sürdürüyor. 2015 yılı Haziran ayından itibaren Suriye’deki savaş nedeniyle yaşanan yoğun Suriyeli mülteci girişiyle çalışmalarını bu yöne kaydırmış. Mülteci Gönüllülerinden Meltem Karasu süreci öyle aktarıyor: “Suriye’deki savaşın yoğunlaşmasıyla birlikte ülkemize yoğun mülteci girişi oldu. Yüksek rakamdaki giriş ne devlet ne de bu yönde faaliyet gösteren gönüllü kuruluşlar tarafından ön görülüp önlem alınmamıştı. Sonrası ise herkesin tanık olduğu sokaklarda yasal olarak giriş yapmayan mültecilerle dolmuştu.”
İşte tam o zaman bu görüntüler karşısında İzmir Müzisyenler Derneği olarak, “Biz ne yapabiliriz?” sorusunu sorarak çalışmalara başladıkları söyleyen Karasu, “Onlarla ekmeğimizi, soframızı ve güzel niyetlerimizi nasıl paylaşabiliriz diye düşünürken yeryüzü sofraları kurmaya başladık” diyor. Karasu, Mülteci Gönüllü Ağı olarak özellikle sağlıklı koşullarda olmasa da barınan mültecilere, hazır yemek yerine pişirilebilir gıda, ev eşyaları temin etmeye ve çalıştıklarını anlatıyor.
“KÜLTÜREL HAYATA TUTUNMALARINI SAĞLADIK”
İzmir Müzisyenler Derneği Mülteci Gönüllüleri Dayanışma ağı bu çalışmalarını kendi alanlarına kaydırmışlar. Mültecilere “kültürel ve eğitim alanında nasıl destek oluruz?” sorusunu sormaya başlamışlar. Karasu bu dönemi şöyle aktarıyor: “Onlar için ikincil fakat bizim için birincil ihtiyaçlarını planlamaya başladık. Daha kültürel hayata tutunmalarını, şehre entegre olmalarını ve aynı kentin insanı olduğumuzu iki taraflı olarak fark etmemizi sağlayacak etkinliklere başlama kararı aldık.”
Pandeminin yerleşik halk içinde önemli bir işsizlik sebebi olduğunu aktaran Karasu, özellikle kayıt dışı çalışmak zorunda olan ya da çocuk işçilik yapan mültecilerin işten çıkarıldığına vurgu yaptı. Karasu “Mülteci Dayanışma ağları sokağa çıkamayan, kendileri içinde kaygılı olan bir süreç yaşadı. Dayanışmayı ön plana çıkaran derneklerimizde olduğu gibi bireysel desteklerde de önemli aksamalar oldu. Bundan kötüleşen ekonomi ön plana çıktı. Şunu net olarak söylemek lazım bu süreçte mülteciler ilave sorunları yaşadılar” diye konuştu.
“SANAT VE KÜLTÜR MÜLTECİLER İÇİN DE BİRİNCİL İHTİYAÇ”
İzmir Müzisyenler Derneği Mülteci Dayanışma Gönüllüsü Oktay Çaparoğlu’da aynı Meltem Karasu gibi İzmir’in eylem alanlarından tanıdığı bir müzisyen. Söyleşimize onunla devam ediyoruz. Dernek olarak mülteci çalışmalarından önce de birçok farklı toplumsal kesimle dayanışmaları biliniyor. Çaparoğlu bir anısıyla söz başlıyor: “Bir gün gıda dağıtımı sırasında, elimde bağlama vardı. Bir türkü çaldım. Herkes yemeği bırakıp, müziği dinlemeye ve eşlik etmeye başladı.” Bu olay kendilerine farklı bir ihtiyacı fark ettirmiş. Çaparoğlu’nun ifadesiyle sanat ve kültür ikincil bir ihtiyaç olmadığını fark ediyorlar. Yaşam sevincine ve yaşama tutunma ihtiyaçları olduğunu anlatıyor Çaparoğlu. Kültürel faaliyetlerini kendi dernekleri dışında, mülteci derneklerinde, Kapılar Dayanışma Evi’nde binlerce kadın ve çocukla buluşturmuşlar. Resim atölyeleri ve korolar kurduklarını anlatıyor Çaparoğlu, anlatırken de çalışmanın coşkusunu bize de yaşatıyor.
“MÜZİĞİ BİRLEŞTİREN BİR ÇALIŞMA YAPTIK”
Bu yaptıkları çalışmalara psikologları, akademisyenleri ve kadın örgütlerini de katmışlar. Çaparoğlu çalışmalarındaki amacı ise şöyle aktarıyor: “Farklı alanlarda faaliyet gösteren kuruluşlarla müziği birleştiren bir çalışma yapmaktı. Kentimizde yaşayan mültecilerle yerel halkı kaynaştırmaktı. Bu çalışmaları yaparken Suriye’de, Arapça, Kürtçe ve Türkçe söylenen şarkıları seçmeye çalıştık.” Bazı okullara bu çalışmalarını taşıyan dernek, hem Türkiyeli hem de Suriyeli çocuklara şarkılar öğretmiş. Çaparoğlu, bir Türk çocuğuna Arapça, Kürtçe bir şarkıyı öğretirken, bir Suriyeli çocuğa Türkçe şarkı öğretmenin önemine vurgu yapıyor. Bu çalışmalar içinde karşılıklı entegrasyonu sağlamak için Suriyeli çocuklar Türkiyeli çocuklara Arapça bir şarkıyı öğrettikten sonra hep birlikte konserler vermişler. Dünya Mülteci Günü’nde çok uluslu bir koroyla sahne almışlar.
“MÜZİK ATÖLYELERİNDE ÇALIŞTIĞIMIZ ÇOCUKLARIN ÇOĞU İŞÇİYDİ”
Bu çalışmaları sırasında hiç çocuk işçi var mıydı diye soruyorum? Çocuk işçilerini şöyle anlatıyor Çaparoğlu: “Müzik atölyelerinde çalıştığımız çocukların çoğu çocuk işçiydi. Bu çocukların yaşları 10-12’den başlayıp, 16-17 yaşına kadar çıkıyor. Bu çocuk işçiler günde 10-12 saat çok düşük ücretle çalışıyorlar. Biz onların hayatına bir renk bir değer kattık.”
Bu durumdaki çocuklara eğitimle bağ kurmalarını sağlamaya çalışmışlar. Mülteci Derneklerinde yardım aldıklarını onları okulla buluşmalarını sağladıklarını anlatırken Göç idaresi, kaymakamlıkla, belediyelerle kavga dövüşte olsa bağ kurduklarının altını çiziyor.
Nefret söylemiyle karşı karşıya kalan mültecileri konuştuğumuz İzmir Müzisyenler Derneği’nin iki Mülteci Dayanışma Gönüllüsü ile mülteci dayanışmasını konuştuk. Entegrasyonu konuşurken sadece Suriyeli çocukların entegrasyonunu değil aynı zamanda yerleşik yaşayan Türk ve Kürt çocukların entegrasyonu da birlikte değerlendirdik. Bu dönemde her çabanın çok önemli olduğu gerçeği karşımıza bir kere daha çıktı. (WEBTV)