İzmir'deki depremi tetiklemiş olabilecek fayların özellikleri neler?
İzmir’de yıkıma neden olan depremin merkez üssü; Küçük Menderes Fayı, Tuzla Fayı ve Samos Fayı’nın kesişim noktasında yer alıyor. Bu faylar daha önce de şiddetli depremlere neden olmuştu.
Fotoğraf: Mehmet Emin Mengüarslan/AA
İzmir’de onlarca binanın yıkılmasına; 6 kişinin hayatını kaybetmesine ve yüzlerce kişinin yaralanmasına yol açan deprem Seferihisar açıklarında Samos’a yakın bir noktada gerçekleşti. Depreme hangi faydaki kırılmanın neden olduğu henüz netleşmedi ancak depremin yaşandığı nokta tehlikeli 3 ayrı fayın neredeyse kesişim noktasında yer alıyor. Aktif olan bu üç fay; Küçük Menderes, Samos ve Tuzla fayları. Bu faylar daha önce de çeşitli büyüklüklerde depremler üretmişti. İşte fayların teknik özellikleri ve daha önce neden oldukları depremler...
KÜÇÜK MENDERES FAYI
Bazı araştırıcılar Küçük Menderes vadisini Gediz ve Büyük Menderes gibi bir graben olduğunu kabul etmektedirler.
Küçük Menderes vadisinin güney kenarının batı yarısında kuzeye eğimli belirgin bir fay izlenmektedir. 1928 Torbalı depreminin bu fay tarafından oluşturulduğu sanılmaktadır. Bu fay batıda Efes Antik şehri güneydoğusundan geçerek Ege Denizi’ ne kadar uzanmaktadır. Buradan Samos adası kuzeyinden gelen fay zonu ile birleşmektedir. Küçük Menderes fayı üzerinde meydana gelen depremler İzmir açısından önemlidir ve 1928 depremi de İzmir'de önemli hasarlara sebep olmuştur.
TUZLA FAYI
İzmir’in güneybatısında Cumaovası ile Doğanbey burnu arasında Kuzeydoğu-Güneybatı genel doğrultulu bir yapısal hat şeklinde uzanır.
Güneybatıya doğru doğrultusu kuzeye dönen bu çizgisellik, doğu ucunda Cumaovası Fayı’na birleşir. Batı ucuna rastlayan Doğanbey burnunda ise fay Ege Denizi’ne ulaşır. Denizin taban topoğrafyası, fayın aynı doğrultuda deniz içerisinde de devam ettiğini göstermektedir. Bu çizgiselliğin Güneybatı ucuna rastlayan yaklaşık 15 km’lik bölümü aktif faylara özgü tüm yapısal ve morfolojik ögelere sahiptir. Üzerinde birçok sıcak su kaynağının dizili olduğu bu kesimdeki faylar zonal bir kırık sistemi oluşturur. Sağ yönlü doğrultu atımlı olan bu kesim Tuzla Fayı olarak adlandırılmıştır. Tuzla Fayı, Cumaovası Fayı ile birlikte değerlendirildiğinde Gediz grabenine bağlanan büyük bir yapısal unsur oluşturmaktadır. Bu iki fay, batı Anadolu’nun gerilme rejimi ile tanınan aktif tektonik çatısı içerisinde önemli bir konuma sahiptir. Yine Tuzla fayı İzmir'in deprem riski açısından ayrıca önem taşır. Bu sebeple Tuzla Fayı ayrıntılı araştırılmıştır.
Fay boyunca Bornova şisti birimleri alt Miyosen yaşlı konglomera ve kireçtaşları üzerine bindirmişlerdir. Doğanbey burnu ile Kavakderesi arasında uzanır. Kuzey ucunda tek kırıktan oluşan fay güneye doğru üç kırıktan oluşan zonal bir yapı kazanır. Bu üç kırık güneye doğru birbirinden uzaklaşan doğrultuda uzanır. En batıdaki kırık, Cumalı kaplıcaları yöresinde Neojen öncesi temel kayalarla Miyosen çökelleri arasında dokanak oluşturur. Kırığın doğuya içbükey sıkışan bir büklüm yaptığı bu kısımda temel kayalar Miyosen üzerine bindirmiştir. Zonun en batı kısmındaki bu kırık, temel kayalar içerisinde Doğanbey burnuna kadar devam ederek denize ulaşır.
Cumalı kaplıcaları yöresinde doğuda yer alan ikinci fay zonunun aktif kırığını oluşturur. Kaplıca kuzeyinde de birkaç km devam eden bu fay üzerinde çok sayıda sıcak su çıkışları vardır. Sıcak sular bazı kesimlerde noktasal bazı kesimlerde ise yarıklar boyunca çıkışlar gösterir. Bu kırık batıda Tuzla yöresine kadar Miyosen yaşlı füviyal çökeller içerisinde izlenir. Yer yer de Kuvaterner yaşlı alüvyon yelpazelerini keser. Tuzla yöresinde iki kola ayrılır. Doğudaki kol Karakoç deresi kuzeyinde alüvyon çökellerinden geçerek Ege Denizi’ne ulaşır. Süreklilik gösteren kuzey kol ise morfolojik olarak Kızılcadağ yükselimini sınırlayarak Doğanbey burnuna uzanır. Burada kıyı çizgisini izleyerek denize ulaşır. Bu kırık boyunca yoğun bir hidrotermal alterasyon zonu gelişmiştir. Hidrotermal eriyikler nedeniyle temel kayalar tanınamaz haldedir. Tuzla yöresinde sayılamayacak sayıda sıcak su kaınağı gelişmiştir. Sıcak su kaynaklarının yoğun olduğu alanlar ince bir traverten örtüsü ile kaplanmıştır.
Fayın doğrultu atımlı faylara özgü bir morfolojisi vardır. Özellikle Tuzla ile Doğanbey arasında basınç sırtı şeklinde gelişmiş boyuna morfolojik yapılar büyük boyutlara ulaşmıştır. Drenajdaki ötelenmeler ve mikro morfolojik yapılar, fayın sağ yönlü doğrultu atımlı olduğunu göstermektedir. Tuzla kaplıcasının batı ve doğusunda fay tarafından kesilmiş akarsularda 200-700 m arasında sağ yönlü ötelenmeler belirgindir. Tuzla yöresinde silisifiye olmuş Miyosen yaşlı füviyal çökellerde gelişmiş fay aynalarında da sağ yönlü doğrultu atımı gösteren çizik ve kertikler mevcuttur. Burada fay düzlemi 80° kuzeye eğimlidir.
Tuzla-Cumalı kaplıcaları yöresinde sıcak su ve traverten çıkışlarının olduğu kesimlerde olasılıkla son birkaç yüzyıl içerisinde meydana gelmiş bir depremin göstergesi olabilecek mikro morfolojik yapılar izlenmektedir. Bunlar kırık üzerinde dizilmiş olan ve traverten altındaki silisifiye Miyosen çökellerinin yüzeye fırlaması sonucu basınç sırtları şeklinde gelişmiş yapılardır. Bu basınç sırtları fay üzerinde yüzey kırığı oluşumu ile sonuçlanmış büyük bir depremi belirlemektedir. Sistematik olarak ölçülemeyen fakat hemen hepsinde belirgin olarak izlenen sağ yönlü ötelenmeler, basınç sırtlarının oluşumlarından sonra ikinci bir depremin daha gelişmiş olduğunu göstermektedir. Kırık üzerinde gelişmiş traverten konilerinde de yüzey kırılmaları sonucu deformasyonların olduğu gözlenmiştir.
Saha verileri Tuzla Fayı’nın sağ yönlü doğrultu atımlı aktif bir fay olduğunu göstermektedir. Tarihsel kayıtlarda bu faya yorumlanabilecek deprem kayıtları mevcuttur. Fay üzerinde en son olarak 1992 yılında 6.0 büyüklüğünde bir deprem meydana gelmiştir. Ancak deprem sonrası arazide yapılan gözlemlerde bu çatlakların faylanmaya ilişkin yüzey kırıkları olmadığı, zemin oturması ve çökmelerden kaynaklandığı belirtilmektedir. Yöre halkından elde edilen bilgilere göre ise bu depremde Tuzla yöresinde zonun orta kırığı boyunca yer yer toprak kabarmalarının olduğu, bu kabarmaların kırık doğrultusunu izlediği ve ana kaya üzerinde geliştiği, deprem sonrasında bazı sıcak su kaynaklarının kuruduğu, bazılarının ise gayzer şeklinde fışkırdığı, bazı alanlarda yeni kaynakların oluştuğu öğrenilmiştir. Bu veriler 1992 depreminde zonun ortasındaki fayın kırıldığını göstermektedir. 1992 depreminin fay düzlemi çözümü iki farklı şekilde yapılmasina rağmen her ikiside benzer çözüm vererek kuzeydoğu-güneybatı yanal hareketi doğrulamıştır.
Batimetrik veriler fayın deniz içerisinde de Güneybatıya ya doğru devam ettiğini göstermektedir. Bu fayın deprem potansiyeli açısından bölgenin en önemli aktif yapılarından biri olduğu söylenebilir. (İzmir/EVRENSEL)