Bir ses duymak umuduyla sessizce beklemek…
Evrensel Muhabiri Eda Aktaş İzmir'de deprem bölgesinden izlenimlerini yazdı: Önlemlerin alınmadığı söylenirken evini, yakınını, sevdiğini kaybedenler denetimsizliğe tepki gösteriyor.
Fotoğraf: AA
Eda AKTAŞ
İzmir
Depremden önce, haber için buluştuğum kişiyle Halkpınar’a gitmek için Alsancak’tan tramvaya bindik. Tam tramvaydan indiğim sırada yolun ayağımın altından kaydığını hissettim. Yol sağa sola sallanırken insanlar telaşla koşturmaya, birilerini aramaya başladı. Bayraklı’da yıkılan binaların olduğu bilgisi gelince haber yapmak için oraya geçtim ve gece boyu Bayraklı Mansuroğlu Mahallesi’nde yıkılan binaların enkaz çalışmalarını ve çevredeki insanların bekleyişine tanık oldum.
Depremden dakikalar sonra enkaz çalışmaları başlatıldı. İzmir İtfaiyesi, sağlık ekipleri, AFAD görevlileri, çeşitli kurumların İzmir’deki gönüllü çalışanlarının yanı sıra saatler içinde birçok şehirden arama kurtarma ekipleri yıkılan binaların olduğu bölgelere sevk edildi.
Yıkılmış binaların çevresinden bekleyiş sürerken, bölgeye gelen bakanların araçlarının oluşturduğu uzun konvoyları ve polis koridorları bir gösteriyi andırıyordu. Sessizce kurtarma çalışmalarına katılan direnişteki maden işçileri dayanışmanın nasıl olması gerektiğini gösterdi. Öte yandan gece boyunca arama kurtarma çalışmalarına katılan İzmirli işçiler sabah çaresizce işe gitti.
Çalışmalar belli bir koordinasyonla yapılırken yakınlarından bir haber alabilmek için insanların bekleyişleri sürüyor. Arama kurtarma ekipleri bir yandan enkaz kaldırma çalışmalarına devam ederken diğer yandan da enkaz altında yakınları olan insanlara destek oluyor. Verilen su, çay ve kahvenin dışında aslında “Umutlu olun, içeriden sağ bir şekilde çıkacaklar” denmesi insanların gözlerinde umut ışığına neden oluyor. Ama dakikalar, saatler geçtikçe sadece yakınlarını bekleyenlere değil enkaz alanına büyük bir hüzün çöküyor.
Yakınlarını bekleyenler “Çamaşır makinesi bile çıktı insanlar nerede” diyerek kaygılarını dile getirirken her kurtarılan insanda hem mutluluk hem de üzüntü oluşuyor. Bekleyenlerden biri, enkaz üzerinde yükselen toz bulutunu gösterip “İnsanların umutları uçuyor aslında” diyerek kaldırılan her beton parçasında bir umut olduğunu çok güzel ifade ediyor.
Eşi ve iki çocuğu enkaz altında kalan bir kişi, “En azından birini verin bana” diye bir umutla beklerken ölüm haberlerini alıyor, ama dönüp komşularına, “Merak etmeyin diğerleri sağ çıkacak” diye moral veriyor.
Ara sıra bir sessizlik çöküyor tüm İzmir’e. Ekipler yıkılan binaların altına kalanlardan bir ses gelir umuduyla sessizce bekleyişe geçiyor ve çevrede bekleyen insanlar da neredeyse nefes bile almadan olduğu yerde bekliyor. Çünkü içeriden gelecek en ufak bir tıkırtı, bir hayat demek…
Yıkılan binaların sağlam olmayan duvarları yıkıldıktan sonra ağırlaşmış. Vinçlerle bile zor kalkan duvarlar aslında inşaat firmalarından yetkililere kadar önlemleri almayan, denetimleri yapmayanların gerçekliğini ortaya koyuyor. Yıkılan bazı binaların depreme dayanıksız olduğuna dair belgelerin olduğu ancak buna rağmen önlemlerin alınmadığı söylenirken evini, yakınını, sevdiğini kaybedenler denetimsizliğe tepki gösteriyor. Bir umut sessiz bekleyiş devam ederken, artçı depremler bölüyor sessizliği.