"Burada göğü delerseniz yer sizi yutar!"
Bu deprem için “Ucuz atlatıldı” bile diyebiliriz! Yani uzmanlar “Burada göğü delerseniz yer sizi yutar” diyor yıllardır ama dinleyen kim!
Fotoğraf: Eda Aktaş/Evrensel
Özer AKDEMİR
İzmir
İzmir Bayraklı Mansuroğlu Mahallesi’nde 6 apartmanı enkaz yığını haline çeviren, onlarca konutu da kullanılmaz hale getiren depremin hemen ardından sokaklara dökülen yurttaşlar şu saate kadar evlerine girebilmiş değil. TMMOB’nin açıklamasına göre depremde yıkımın en yoğun yaşandığı mahallelerde oturan 450 bin kişi doğrudan etkilemiş durumda. Bu 450 bin yurttaşın çoğu evlerine giremiyor. Kimi dışarıda, yeşillik alanlara, parklara kurulan çadırlarda barınıyor, kimileri kentin çeperindeki görece daha sağlam olduğu bilinen yerlerdeki akrabalarına, tanıdıklarına ya da varsa yazlık konutlarına gitti.
Bir enkaz yığını haline gelen Doğanlar Apartmanı’nın hemen yanındaki parka kurulan çadırları gezerken insanların yüzlerine bakıyorum. Depremin üzerinden bir gün geçmiş ve şok atlatılamamış durumda. Bir çift birbirlerinin bacaklarını yastık yapıp parkın kenarına kıvrılmış uyuyor. Bir anne, çadırın içinde bebeğini ayaklarında sallayarak uyutmaya çalışıyor.
Kağıt gibi üst üste çöken katların artık bir moloz yığını haline getirdiği Doğanlar Apartmanı enkazında hâlâ hummalı bir çalışma sürüyor. Ekipler bir canı daha sağ çıkarmak için çırpınıp duruyor enkazın üzerinde. Etrafta gözü yaşlı tarifsiz acılar içinde bakışlarını yıkıntılardan bir saniye ayırmadan çalışmaları izleyen yurttaşlar umutlarını diri tutarak bir kurtarma haberi bekliyor. “Susun, sessiz olun” komutu ile tüm sesler susuyor bir anda. Herkes yıkıntılar arasında bir ses duymak için kulağı kirişte bekliyor. Sağ çıkarılan bir depremzede sedye ile ambulansa götürülürken kopan alkışlar etrafta yüreği ağzında yakınlarından haber bekleyenlerin umutları kadar gözyaşlarını da diri tutuyor. Umutlar tükendiğinde göz pınarları da kurur bir süre sonra...
Doğanlar Apartmanı’ndan 100 metre kadar uzaklıktaki Rıza Bey Apartmanı’ndaki manzara da aynı. Cadde üzerinde olduğu için basın-yayın kuruluşları buraya konuşlanmışlar. Etrafta üzüntü ve merakla çalışmaları izleyen vatandaşların sayısı da az değil. Ancak en az basın mensupları ya da vatandaşlar kadar arkalarında bir koruma ordusu ile gezen bakanlar, belediye başkanları, bürokratlar da ortalıkta dolanıp duruyorlar. Depremin ilk günü gece vakti enkazın üzerine çıkıp kurtarma görevlisinin elinden telefonu alarak enkaz altındaki depremzede ile konuşan Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli’ye olduğu kadar aynı gece parklarda kurulan seyyar aşevlerinde halka çorba dağıtırken görüntü veren Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in tavrına da tepkiler var. Her ikisi de gösteriş yapmakla eleştiriliyor.
Bakan ve bürokrat ekipleri yaklaşık 2 kilometrekarelik bir çemberin içinde bulunan enkazların birinden diğerine gezip duruyor. Kurtarma ekipleri dışında kalabalığın olmaması gereken, her an bu kurtarma çalışmalarında bir kazaya sebep olabilecek bu kalabalık çalışmaları da olumsuz etkiliyor haliyle. Bu nedenledir ki TMMOB açıklamasında “Kravatlı ekipler alandan bir an önce çekilmeli” uyarısının yapılma gereği duyuluyor.
Ortada yanıt bekleyen birçok soru da var depreme dair. Depremin ana merkezi Sisam Adası yakınları olarak açıklanırken yıkımlar neden lokal bir alanda, Bayraklı Mansuroğlu Mahallesi’nde meydana geldi? TMMOB’nin “Binaların yapısal sorunlarından kaynaklandığı” yönündeki açıklaması da aslında doyurucu gelmiyor insanlara. “Sadece bu mahallede mi yapılar sorunlu soruları” yanıtsız haliyle.
Depremin şiddetiyle ilgili de 3 farklı rakam var ortada. AFAD depremin büyüklüğünü 6.6 diye açıklarken ve bütün televizyonlar da böyle verirken, Kandilli 6.9, ABD ve Yunanistan’ın ilgili kurumları ise 7.0 olarak açıklıyor. Bu farklılığın nedeni ne? “Bunu da TÜİK’in enflasyon rakamlarına benzettiler” yorumları yapılıyor.
Depremle ilgili bir başka gerçek ise yıkımların plansız değil aksine yetmişli yıllarda planlanmış bir bölgede meydana gelmesi. Bornova’nın bamya ve mandalina bahçeleri, yani sulak tarım alanları parsellenip konut alanı haline getirilirken, bu tarlaların üzerine yapılan yaklaşık 30 yıllık binalardan bazıları yıkıldı. Üstelik, kentin yoksul emekçilerinin yaşadığı Bayraklı’nın tepelik alanları depremden etkilenmezken, daha çok orta ve ortanın üzerinde gelire sahip yurttaşların yaşadığı ve ofislerinin bulunduğu Mansuroğlu-Manavkuyu Mahallelerinde yıkımlar oldu.
İzmir, kentin içinden geçen 7 büyüklüğünde deprem üretecek fayların üzerinde yer alıyor. Kentin konut yapılmaması gereken, uzmanların zemini uygun olmadığı konusunda defalarca uyardıkları Bayraklı’nın sahil ve dere içi yerleri, Alsancak, Mavişehir gibi bölgelerde son yıllarda büyük bir dikine yerleşim sürüyor.
İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı Eylem Ulutaş Ayatar’ın ürkütücü uyarısı bu noktada çok önemli; “İzmir beklediği depremi yaşamadı henüz”. Yıkıntılardan bir kilometre bile uzakta olmayan Folkart’ın ikiz kulelerindeki hasarın büyüklüğünü gösteren görüntülere bakılacak olursa ve yıkımın en çok olduğu ilçe Bayraklı’ya 120-130 gökdelenin dikilmesinin planlandığı, bazılarının çoktan dikildiği düşünüldüğünde bu deprem için “Ucuz atlatıldı” bile diyebiliriz! Yani uzmanlar “Burada göğü delerseniz yer sizi yutar” diyor yıllardır ama dinleyen kim!