Ford işçisi yazdı: O aidatları mektup yazın diye almıyorsunuz
"Hükümet kıdem hakkını gasbetmeyi, bizi geleceksizliğe mahkum etmeyi hedefliyor. “Kırmızı çizgimiz” diyen Türk-İş ise bu konuda sadece mektup yazdı. Onun işi mektup yazmak değil, harekete geçmek."
Fotoğraf: Hasret Gültekin Kozan/Evrensel
Ford Otosan işçisi
Kocaeli
Pandeminin suçlusu bizmişiz. Hayatta kalabilmek için markete gitmek zorundayız, hasta olunca hastaneye gitmek zorundayız. Ama gelin görün ki; hastalık hatta değil, serviste değil, yemekhanede değil, hep dışarıda bulaşıyor. Ford yönetimi hastalığın içeride değil dışarıda bulaştığını söylüyor, işçisini suçluyor.
Hükümet de önlem almayarak bütün suçu vatandaşın üzerine yıkıyor. Ne Ford yönetimi, ne hükümet hiç bir konuda şeffaf değil. Vakalar bu kadar artmışken, biz tam gaz çalışıyoruz. Hükümet de tam gaz çalışıyor. Haklarımızı budamak için elinden geleni yapıyor. Biz hükümete de, Ford yönetimine de aylardır diyoruz ki; yaygın test yapılmalı, veriler şeffaf bir şekilde açıklanmalı, zorunlu iş kolları hariç tüm işyerlerinde üretim en az 14 gün durmalı. Hayati öneme sahip olmayan (gıda, sağlık, belediye gibi) tüm iş kolları durmalı.
Ama önlem almak için çalışmıyor hükümet, vakalarla birlikte artan bir diğer şey hiç hız kesmeden biz işçilerin geleceğine yönelik saldırılar. Geçtiğimiz günlerde hükümet torba yasa ile birlikte sürekli gündeme getirdiği ama bir türlü yapamadığı kıdem tazminatının gasbını yine gündeme getirdi. Bu sefer biz işçileri bölerek, adım adım başarılı olmayı hedefliyor. Bu torba yasa ile 25 yaş altı ve 50 yaş üstü tüm işçilerin kıdem hakkını gasbetmeyi, geleceksizliğe mahkum etmeyi hedefliyor. Bugünün EYT’lileri geçmişte sesini çıkarmadığı için mağdur konumdalar, yarın çocuklarımız güvencesiz çalışmaya mahkum olacaklar. Türkiye’de emeklilik hayal, emekli olan da zaten çalışmak zorunda. Yarınlarda eğer emekli olursak yine çalışmak zorunda kalacağımız için (Türkiye’de şu an ortalama emekli maaşının 200 dolar olduğunu göz önüne alırsak) bu hepimizi etkiliyor ve duralım, bekleyelim, bizi etkilemiyor deme lüksümüz yok.
“Kıdem kırmızı çizgimiz” diyen Türk-İş bu konuda sadece bir mektup yazdı. Yani kırmızı çizgisinde bayağı tutarlıymış! İşi mektup yazmak değil, harekete geçmek. Onlar TBMM’ye çağrı yaptı, yani diyor ki bu yaptığınız komik. TBMM sizin mektubunuzu kale almaz, asgari ücret görüşmelerinde “Bunu kabul etmiyoruz” dediniz, millet bir senedir o paraya sürünüyor. Biz size bağlı bir sendikaya üye işçiler olarak sizlere sesleniyoruz, o aidatları mektup yazın diye almıyorsunuz, önce kendi işçinizi aydınlatın, harekete geçirin, seyirci olmaktan vazgeçin.
Bu düzen bizi ya çalıştırarak, ya açlık ücretine, güvencesiz çalışmaya mahkum ederek ya da hasta edip canımızı çıkararak süründürmeye kararlı. Bizlerin birleşip, karşılarına dikilmekten başka bir çaresi yok. Salgın bahane, sömürü, işçi haklarını budamak şahane! Bütün ömrümüz zengini daha zengin etmekle mi geçsin? Çocuğumuz, geleceğimiz, canımız, ekmeğimiz, ailemiz için birleşelim. Güvenli bir gelecek ve yaşam bizlerin hakkı.