Sonuç alıncaya kadar kesintisiz bir eylem planıyla ortaya çıkılmalı
"Yoksulluk kader değil" isimli dosyamızın son gününde üç konfederasyona bağlı sendika başkanları, İstanbul İşçi Sendikaları Şubeler Platformu ve Gebze Sendikalar Birliğiyle görüştük.
Fotoğraf: Evrensel
“Yoksulluk kadar değil” isimli dosyamızla farklı iş kollarında çalışan işçilerin yaşamlarını, çalışma koşullarını ve taleplerini aktarmaya çalıştık. İşçilerin anlattıklarında pandemi nedeniyle çalışma koşullarının ağırlaşması, yeni hak kayıpları, asgari ücretin yetmemesi, işçileri en ufak harcamanın hesabını yapacak hale getirecek kadar yoksulluğun derinleşmesi, iş güvencesinin olmayışı öne çıktı. Dosyamızın son gününde ise sendikaların görüşlerine yer veriyoruz. Özellikle Meclise gelen son torba yasayla birlikte yeni hak kayıplarına kapı aralandığını belirten sendikacılar talepler için mücadelenin önemine vurgu yaparken, bu mücadelenin ortak ve olabildiğince yaygın olmasına dikkat çekiyor. Sendikacılar, tepki göstermenin yeterli olmadığını sonuç alıncaya kadar kesintisiz bir eylem planıyla ortaya çıkmak gerektiğini söylüyor.
İKTİDAR HÂLÂ İŞÇİDEN ALIP SERMAYEYE VERME DERDİNDE
Pandemi sürecinde baskıların arttığını ifade eden DİSK Genel Başkan Yardımcısı ve Genel-İş Genel Başkanı Remzi Çalışkan, “Salgın beraberinde sermayenin işçi sınıfına yönelik şiddetini de artırdı. İşsizliğin artışına, hayat pahalılığının artışı, ücretlerin aşağı çekilmesi ve dolayısıyla derinleşen yoksullaşma eşlik ediyor ve eşitsizlikler daha da keskinleşiyor. İstihdam kalkanı paketi de işçilere değil sermayeye kalkan oldu. İşçi sınıfını Kovid-19 karşısında korumasız bırakarak, işsizliğe, yoksulluğa terk etmiştir. İşçilere ücretsiz izin dayatıldı ve sefalet ödeneği layık görüldü. Kovid-19 süresince işçilerin çoğunluğu günde 39 TL’ye, ayda net 1168 TL’ye mahkum edildi. Bu dönemde işçi sınıfı özellikle işsizlik sigortası ve kısa çalışma ödeneği etrafında kimi talepler üretti. Bu konularla ilgili kısmi düzenlemeler yapıldı; kısa çalışma ödeneğinden yararlanma şartları genişletildi ancak yine de yetersiz kaldı. Bizim hesaplamalarımıza göre gerçek istihdam kaybı ve işsizlik hızla artıyor. Kovid-19 etkisiyle revize edilmiş geniş tanımlı işsiz sayısı ve iş kaybı temmuz 2020’de 10.4 milyon olarak gerçekleşti. Kovid-19 Temmuz 2020’de en az 1 milyon 879 bin yeni istihdam kaybına yol açtı” diye konuştu.
Bir yandan da örgütlenmenin önünde engeller yaşandığını ifade eden Çalışkan şöyle devam etti: “İşçi sınıfının örgütlülüğü önüne türlü engeller getirip, işten çıkarmalar, hak gaspları, demokratik hakların askıya alınması gibi yöntemleri kullanıyorlar. Mecliste görüşülmekte olan torba yasa da aslında işçi sınıfının örgütlenmesine darbe yapmaktır. Biz inadına ısrarla ve kararlılıkla örgütlenmeye ve gücümüzü büyütmeye devam edeceğiz. Gücümüzü haklılığımızdan alıyoruz. Gücümüzü üretimden alıyoruz. Hayatı yaratan bizleriz, hayatı değiştiren de biz olacağız. Durum zaten işçi sınıfı için oldukça vahimken, depremin acısını yaşarken, iktidar hâlâ işçiden alıp sermayeye verme derdinde. Meclis Başkanlığına son olarak sunulan torba yasa da işverene, İşsizlik Fonu’ndan bol kepçe teşvikler yer alırken, işçinin haklarının elinden alınması gündemde. Sendikaların görüş ve önerilerine başvurmaksızın hazırlanan bu tasarıda, 25 yaş altı ve 50 yaş üstü işçiler için ise koşulsuz olarak, belirli süreli sözleşme yapılabilecek. Bu teklif yasallaşırsa; işçilerin emekli olması zorlaşacak, kıdem ve ihbar tazminatı alamayacak. Bu teklif çalışanların işsizlik, malullük, yaşlılık, ölüm, iş kazası, meslek hastalığı ve analık gibi hayati öneme sahip haklardan yararlanmasını ortadan kaldıracaktır” dedi.
İŞ BIRAKMA EYLEMLERİNİN DEVAM ETMESİ GEREKİYOR
Türk-İş’e bağlı TÜMTİS Genel Başkanı Kenan Öztürk, işçilerin yaşadığı sorunları şöyle anlattı: “Düşük ücret, örgütsüzlük, güvencesiz çalışma yaşanan sorunların başında geliyor. Ekonomik krizle birlikte zincirlerinden boşalır gibi tamamen kuralsız, dengesiz çalıştırma bu süreçte yaygınlaştı. Birçok işçi günlük 39 lira gibi bir ücretle yaşamaya mahkum edildi. Bütün denetimler bitti ve çığ gibi sigortasız işçi çalıştırılıyor. Yaptığımız bütün müracaatlar sonuçsuz kalıyor. Müfettişlerden ‘Talimat aldık pandemi sürecinde hiçbir denetime gitmiyoruz’ diye cevap alıyoruz. Göçmen işçiler fabrikalarda günde 14 saat kölece koşullarda çalışıyorlar. İktidar pandemi sürecini de bahane ederek işçi sınıfının elindeki tüm hakları tüm kırıntıları almaya çalışıyor.”
Meclisteki torba yasayla beraber yine işçilerin haklarının tehdit edildiğini vurgulayan Kenan Öztürk sendikaların çizmesi gereken mücadele hattı için şunları söyledi: “Sendikaların göstermelik tepkilerle bunu geçiştirmemesi lazım. Sendikaların daha aktif rol alması lazım. İş bırakma eylemlerinin aynı kararlılıkla devam etmesi gerekiyor. İktidar kararlı duruyor ama işçi sınıfının kararlılığı bunu boşa çıkaracaktır. Mesele sonuç alıncaya kadar kesintisiz bir eylem planıyla ortaya çıkmakta.”
ASGARİ ÜCRETTE KONFEDERASYONLAR ORTAK HAREKET ETMELİ
Hak-İş’e bağlı Liman-İş Genel Başkanı Önder Avcı da Meclise gelen torba yasayla belirli süreli sözleşme ile çalışan işçilerin, kıdem ve ihbar tazminatı ile iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacağını ifade etti. Avcı yeni hak kayıplarına neden olacak bu teklifin geri çekilmesi gerektiğini söyledi.
Bir yandan da işçilerin düşük ücretle çalıştığına ve asgari ücret görüşmelerinin başlayacağına vurgu yapan Avcı, “Asgari ücret tartışmalarında ülkemizdeki ekonomik durumu gözetmek ve ücretlerdeki erimeleri dikkate almak zorundayız. İşçi ve emekçilerin yaşamları her geçen gün zorlaşıyor. A’dan Z’ye her şeyin pahalılaştığı bugünlerde insanların en temel ihtiyaçlarını karşıladığı insan onuruna yakışır bir yaşam sürmesi gibi masum bir talep orta yerde duruyor. Asgari ücretin 3 bin TL’den az olmaması gerekir” dedi.
Asgari ücretin vergi yükünü ayrıca vurgulayan Önder Avcı, “Vergi yükü ağırdır ve adil değildir, bu nedenle diyoruz ki ücretlerin asgari ücrete kadar olan kısmı vergiden muaf olmalıdır. Türkiye’nin en büyük toplu sözleşmesinde işçilerin lehine karar alınmasını sağlamak için, asgari ücretin tarafı olan tüm işçi ve emekçiler harekete geçmeli ve taleplerini daha yüksek sesle ifade etmelidirler. Ayrıca asgari ücret konusunda konfederasyonlarımız ortak hareket etmeli ve masaya birlikte oturmalı, birlikte kalkmalıdırlar. Ortak bir mücadele zemini ancak taleplerin kabul edilmesini sağlayacaktır. Özellikle önümüzdeki dönemin ekonomik gelişmelerini düşündüğümüzde insan onuruna yakışır bir ücret elde edilmelidir. Bunun başarılmasının tek yolu ise ortak mücadeledir. Bu konuda sendikamız Liman-İş elini taşın altına koymaya hazırdır” dedi.
‘KIDEMİN GASBI ENGELLENİRSE İNSANCA YAŞAYACAK ÜCRET SAĞLANABİLİR’
İstanbul İşçi Sendikaları Şubeler Platformu yaptığı açıklamada, özellikle pandemi süreciyle birlikte işçi haklarında ciddi kısıtlamalar olduğuna dikkat çekti. Açıklamada, “Torba yasayla kırmızı çizgimiz diye ifade ettiğimiz kıdem tazminatının gasbedilmesi gündemde. Bugün kıdem tazminatının ortadan kaldırılması, asgari ücrete de etki edecektir. Bugün kıdeme dokunulmasına izin vermek yarın asgari ücretin sefalet ücreti olması dayatmasına izin vermek anlamına geliyor” dendi.
Ülkedeki ekonomik gidişatın iyi olmadığı belirtilen açıklamada şu ifadeler kullanıldı: “Yoksullaşma derinleşiyor, beraberinde işsizlik artıyor. Dün bir evde bir kişi çalışıp bir ailenin yaşamını sürdürürken bugün bu yetmiyor, üstelik işsizlik de artıyor. İnsanların yaşamlarını asgari temelde sürdürebilmenin güvencesi olması gereken asgari ücret ise yoksulluk sınırının dörtte biri düzeyinde, açlık sınırının altında. Asgari ücretin insanca yaşam koşullarına uygun bir hale getirilmesi lazım.”
Asgari ücret görüşmelerinin yaklaştığı vurgulanan açıklamada, “Geçen sene konfederasyonlar bir araya gelerek asgari ücretle ilgili bir tutum belirlemişti. Bu yıl rakamın da belirlenmesi ve birlikte mücadele edilmesi yönünde bir adım atılması gerekir. Üstelik işçilerin zam dönemini bekleyecek takati de kalmamıştır. Asgari ücretin biraz üzerinde üstünce ücret alan işçiler de yaşamlarını sürdüremez halde. İşçilerin ek zam yapılması talebi vardır. Ayrıca asgari ücretin üzerindeki vergi yükü kaldırılmalıdır. Bu adil değildir. Doğal gaz, su, elektrik, belli gıda ürünleri gibi temel tüketim maddeleri üzerindeki vergiler de kaldırılmalıdır. Şubeler platformu olarak konfederasyonların torba yasada oluşturduğu birliği ileri bir noktaya taşımaları için çağrı yapıyoruz. Kıdem tazminatının gasbı da insanca yaşanacak bir asgari ücret de böyle sağlanabilir. Bunların bir temenni olmasının ötesine geçebilmesinin tek yolu ortak mücadele hattının oluşturulmasıdır” dendi.
BU UYGULAMALARA KARŞI EYLEM PROGRAMLARI ÇIKARMALIYIZ
Gebze Sendikalar Birliği Dönem Sözcüsü ve Petrol-İş Şube Başkanı Eyüp Akdemir işçilerin bilgilendirilmesi gerektiğini vurguladı. İlerleyen günlerin daha zorlu geçeceğini belirten Akdemir, “Ekonomik krizle birlikte bir pandemi krizi yaşıyoruz, pandemi sürecinde yaşananların asıl sebebinin ekonomik kriz olduğunu hepimiz biliyoruz. İlerleyen süreç gerek çalışma standartları gerek ücretler bakımından bugünden daha zor şartları beraberinde getirecek. Buna karşı bizim bir durum tespiti yapmamız gerekiyor. Çalıştaylar oluşturulmalı, işyerlerinden raporlar hazırlanmalı, özellikle örgütlü işyerlerinde bu raporlar doğrultusunda hareket etmeliyiz. Örgütlü işyerlerinin örgütsüz işyerlerine örnek teşkil etmesi gerekiyor. Antidemokratik uygulamalara karşı eylem programları çıkarmalıyız. Biz sendikalar olarak işçileri gündemleri hakkında bilgilendirmeliyiz. İktidar medyanın etkisiyle gündemi rahatlıkla değiştirebiliyor, bu nedenle işçiye kendisini ilgilendiren konuları anlatmakta izah etmekte zorlanıyoruz” dedi.
Mecliste görüşülen torba yasayı örgütlenmenin önünde engel olarak gördüklerini söyleyen Eyüp Akdemir, “Şu an çalışma hayatına ilişkin çok radikal bir düzenleme yapılıyor. Bunun en az kıdem tazminatı kadar önemli bir durum olduğunu düşünüyoruz. Bu örgütlenmenin önünde engel bir çalışmadır. İşçileri daha esnek daha düşük ücrete çalıştırmak hedeflenmektedir. Kısa çalışma modeli kısa vadede bir şey göstermeyebilir ama uzun vadede çok ciddi anlamda sıkıntılarını yaşayacağız. Hükümet bunun yasal düzenlemesini 2017 yılındaki yasa değişikliğinde özel istihdam bürolarını oluşturma, çağrı üzerine çalışma ile esnek çalışmanın yasal adımını atmıştı. O dönemde topluma anlatamadık bugün hükümet daha net adımlar atıyor. Torba yasayla yürürlüğe girecek çalışma modeli dünden bugüne hayatımızı değiştirmeyecek süreç içerisinde olumsuz etkilerini göreceğiz. Biz evden çalışmaya çok ütopik yaklaşıyorduk, uygulaması çok zor gibi görünüyordu, pandemi ile beraber bunun aslında çok kolay olduğunu gördük patronlar da giderlerinin düştüğünü fark ettiler. Çalıştaylar oluşturulmalı 10 yıllık 20 yıllık planlar koymalıyız. İşverenler bunu çok rahat yapabiliyor biz de yapmalıyız” dedi.