7 Kasım 2020 23:40
/
Güncelleme: 8 Kasım 2020 11:34

"Sol, aşırı sağa kayışı dengeleyecek bir toplumsal seferberliğe girişmek zorunda"

Demokrat Parti restorasyon özlemine yenik düşebilir, ama sokakta birleşen muhalefetin böyle bir lüksü yok. Aksi halde 2024’te çok daha ağır bir durumla karşı karşıya kalabilir.

"Sol, aşırı sağa kayışı dengeleyecek bir toplumsal seferberliğe girişmek zorunda"

Sinan Birdal (Fotoğraf Biral'ın Facebook hesabından alınmıştır.) | ABD'de kutlamalar (Fotoğraf: AA)

Şerif KARATAŞ 
İstanbul 

ABD’de Donald Trump ve Joe Biden’ın yarıştığı başkanlık seçiminde sona doğru gelindi. Dünyanın sonucunu merakla beklediği başkanlık seçimini Siyaset Bilimci Sinan Birdal ile konuştuk.  Seçmenin büyük oranda daha fazla kutuplaştığına vurgu yapan Birdal, şu ana kadar çıkan sonuçlar üzerinden “Seçimler bize bu aşırı sağcı hareketin önümüzdeki dönemde ağırlığını koruyacağını gösterdi” dedi. 

Biden başkanlığının Obama veya Clinton dönemine geri dönülebileceği anlamına gelmediğini ifade eden Birdal, “Demokrat Parti restorasyon özlemine yenik düşebilir, ama sokakta birleşen muhalefetin böyle bir lüksü yok. Aksi halde 2024’te çok daha ağır bir durumla karşı karşıya kalabilir. Trump’ın ardından gelecek yeni liderler çıkacak. Trump yenilse de onun açtığı yolda ilerleyecek, onun liderliğinde birleşmiş ittifakı bir arada tutup, büyütmeye çalışacak siyasetçiler belirecek. Sol inisiyatifi ele geçirecekse seçim kazanması yetmez, aşırı sağa kayışı dengeleyecek bir toplumsal seferberliğe girişmek zorunda” değerlendirmesinde bulundu. 

Seçim sürecinin şu ana kadarki durumunu nasıl yorumluyorsunuz? 

ABD’de tarihi bir seçim sürecine tanık oluyoruz. 2000 yılında Al Gore ve Bush’un aday olduğu seçimde Florida’da yeniden sayımla uzayan süreci hatırlatıyor. Ancak önemli iki farkla: Birden fazla eyalette yeniden sayım olasılığı var. İkincisi, seçmen bugün çok daha kutuplaşmış durumda. 

Amerikan seçimlerinde görevdeki başkan ciddi avantajlarla yarışa başlar. Tarihsel olarak görevdeki başkanın kaybetmesi nadir görülür. Birçok yorumcu Biden’ın kazanacağını Trump’ın  kaybedeceğini öngörüyordu. Şu anki sonuçlara göre bu tahmin doğrulanıyor gibi. Ancak Trump’ın önemli bir oy oranına ulaştığını da göz ardı etmemek gerekir. Biden halk oylamasında Trump’tan 4 milyon civarında daha fazla oy almış görünüyor. Yine de Trump’ın Cumhuriyetçi Parti içindeki aşırılaşmayı konsolide ettiği söylenebilir. Cumhuriyetçi Partinin aşırı sağ tarafından ele geçirilmesi uzun bir zamandır devam eden bir süreçti. On yıl evvel Çay Partisi hareketi şeklinde ete kemiğe bürünen bu eğilim Trump’la yeni bir eşiği atladı. Seçimler bize bu aşırı sağcı hareketin önümüzdeki dönemde ağırlığını koruyacağını gösterdi. Trump’ın atadığı federal hakimler, Anayasa Mahkemesi hakimleri ve Trump taraftarlarının Cumhuriyetçi Parti ve Kongre içindeki etkisi bu eğilimin gücünün gözlemlenebileceği alanlar olacak. Biden Beyaz Saray’a yerleşse bile ciddi bir kuşatma içinde olacak. 

"İKİ ADAYLI SEÇİM BİRÇOK AÇIDAN SEÇMENLERİN TERCİHLERİNİ SAPTIRIR"

Şu ana kadar ki sonuçlar Amerikan halkının tercihleri hakkında ne söylüyor? 

Bu zor bir soru. Seçim araştırmalarında en çetrefilli mesele kimin hangi saikle oy verdiğini ortaya çıkarmaktır. Seçim bir davranıştır. Dolayısıyla seçmen davranışından söz etmeliyiz. Seçmen birbirine zıt saiklerle aynı davranışı gösterip, aynı adayı tercih edebilir. Şunu da unutmamalı: Sayılı tercihler (örneğin iki aday) birçok açıdan seçmenlerin tercihlerini saptırır, gönlünden geçene değil de zorunlu hissettiği seçeneği tercih etmeye zorlar. Seçimlerin sosyolojik analizine girişirken bunu akılda tutmak lazım. 

Bu analizi şimdilik ileri bir tarihe bırakarak şunu vurgulamak isterim: ABD birçok ülke gibi ciddi bir siyasal dönüşüm yaşıyor. Eski siyasi merkez bir daha geri gelmemek üzere çökmüş durumda. Sağ bunu soldan daha çabuk kavradı. 1968’den beri Amerikan sağı bu anlamda inisiyatifi elinde tutarken, sol statükoyu savunur durumda. Sola hakim olan ehvenişercilik bunun gözle görülür bir semptomu. Tabii sol içinde liberallerden sosyalistlere kadar uzanan geniş bir yelpaze. 2020’de ortaya çıkan sokak hareketleri solun siyaset tahayyülünde neler değiştirecek, ne gibi yeni fırsatlar ve örgütlenme biçimlerini gündeme getirecek? Bu soru önümüzdeki dönemde belirleyici olacak. Kısaca: Biden başkanlığı Obama veya Clinton dönemine geri dönülebileceği anlamına gelmiyor. Demokrat Parti restorasyon özlemine yenik düşebilir, ama sokakta birleşen muhalefetin böyle bir lüksü yok. Aksi halde 2024’te çok daha ağır bir durumla karşı karşıya kalabilir. Trump’ın ardından gelecek yeni liderler çıkacak. Trump yenilse de onun açtığı yolda ilerleyecek, onun liderliğinde birleşmiş ittifakı bir arada tutup, büyütmeye çalışacak siyasetçiler belirecek. Sol inisiyatifi ele geçirecekse seçim kazanması yetmez, aşırı sağa kayışı dengeleyecek bir toplumsal seferberliğe girişmek zorunda. 

"SİYASİ SÜREÇLERİN MAHKEMEDE SONUCA BAĞLANMASI RİSKLİDİR"

Trump’ın itirazları ve süreci mahkemeye taşıması, yanı sıra cumhuriyetçi ve demokrat seçmenlerin sokağa çıkmaya başlaması süreci nereye taşır?

Bunu şimdiden öngörmek zor. Siyasi süreçlerin mahkemede sonuca bağlanması risklidir ve siyasal sistemin ciddi bir kriz içinde olduğunu gösterir. Bu derece kutuplaşmış, seçmenin sokağa dökülebileceği bir ortamda mahkemelerin meşruiyeti de risk altına girer. Mahkeme kararından memnun olmayan taraf bu sefer yargıyı tartışmaya başlar. Böyle bir tartışmanın yapılıyor olması bile bugünkü manzaraya dair önemli bir bulgudur. Trump mahkemeleri politik bir mevzi haline getireceğini açıkladı bile. Bu anlayış Trump’la sınırlı değil. Trump kaybetse de yargının siyasallaşması önümüzdeki dönemde devam edecek. Anayasa Mahkemesi ve federal mahkemelerin kararları toplumsal muhalefetin önüne set çekmeye çalışabilir. 

Evrensel'i Takip Et