ABD seçimlerinin ardından
"Demokratların büyük bir başarı kazandığını söylemek zor. Pandemiden en büyük hasarı gören ülkenin başkanı karşısında daha kolay bir seçim zaferi kazanmaları bekleniyordu."
Fotoğraf: Andrew Harnik/Pool/EPA/AA
Murat BİRDAL
Pandemi koşullarında gerçekleştirilen ABD Başkanlık seçimi kolay kolay unutulmayacak gibi görünüyor. Posta yoluyla ya da doğrudan kullanılan oy sayısının rekor sayılara ulaşması, gerek oyların kabulünde gerekse de oyların sayım prosedürüne dair eyaletlerin farklı kararları seçim sürecini epey karmaşıklaştırdı. Bu süreçte Demokratların seçmenini olabildiğince daha güvenli erken oy seçeneklerine yönlendirmesi, pandeminin ciddiyeti konusunda hala tam ikna olmamış Cumhuriyetçilerin ise seçmeni doğrudan oy vermeye çağırması ile birlikte sandık sonuçlarında daha önce benzeri görülmemiş sert dalgalanmalar yaşandı. Erken verilen oyların önceden sayıldığı eyaletlerde Demokratlar büyük marjlarla öne geçti, diğerlerinde ise Cumhuriyetçiler önde başladı. Bir süre sonra ise işler tersine döndü. Özellikle salıncak eyaletlerde büyük geri dönüşler yaşandı.
Seçim gecesinin sürprizi Florida’da yaşandı. İlk sonuçlar Biden’ın seçimi erken bitirebileceğine işaret ederken, özellikle Miami’deki Kübalı göçmenlerin oyuyla Trump beklenmedik kadar rahat bir zafer elde etti. Trump’ın iktidarı süresine özenle pompaladığı “sosyalizm korkusu” bu konuda en duyarlı seçmen grubunda karşılık bulmuş ve 2000 yılından bu yana seçimin kazananı belirlemesiyle nam salmış bu kritik eyaleti elde tutmasını sağlamıştı.
İlk gece sonunda tablo 2016 seçimlerinin tekrarının yaşandığı hissi uyandırıyordu. Bu hava posta oylarının sayılmaya başlanmasıyla değişti. Wisconsin, Arizona, Michigan, Georgia ve Pennsylvania’da hızla artan Biden oyları ibreyi Demokratlar’a döndürdü. Bu yazının yazıldığı saatlerde henüz halen nihai sonuç alınmış değildi. Kimi eyaletlerde süreç daha da uzayacak gibi görünüyor. Ancak Biden’ın başkanlığı garantilediği (en azından sandık sonuçlarına göre) konusunda bir şüphe kalmadı.
Trump’ın kaybetmesi halinde sonuçları kolay kabul etmeyeceği herkesçe malumdu. Zira uzunca bir süredir bunun yolunu yapıyordu. Seçim gecesi oy sayımının tamamlanmasını beklemeden yaptığı zafer konuşması ve yönelttiği ithamlar Cumhuriyetçi partiye yakın pek çok isim tarafından dahi tepkiyle karşılandı. Trump’ın bu iddiayı sonuna kadar sürdüreceğine şüphe yok. Mesele Cumhuriyetçi tabanın toplumda kutuplaşmayı daha da arttıracak bu çabaya ne oranda destek vereceği. Partinin ileri gelen isimlerinin siyasi kariyerlerinin geleceğini de düşünerek sonuçları itidalle karşıladığı görülüyor. Ancak Trump yolun sonuna gelmiş durumda. Tabandan destek bulduğu ölçüde sesini yükseltecektir.
Biden yönetimi açısından belirleyici olacak bir diğer sonuç ise senato seçimleriydi. ABD’de küçük ya da büyük tüm eyaletlerin senatoya eşit sayıda senatör çıkarması, ülkenin iç kesimlerindeki bir çok ufak eyalette oy üstünlüğü bulunan Cumhuriyetçilere büyük bir avantaj sağlıyor. Seçilecek Başkan’ın istediği yasal düzenlemeleri kongreden geçirebilmesi açısından partisinin hem temsilciler meclisinde hem de senatoda çoğunluğa sahip olması büyük önem taşıyor.
Geçtiğimiz dönemde temsilciler meclisinde çoğunluğu oluşturan Demokratlar bu seçimde senato çoğunluğunu da ele geçirmeyi umuyordu. Ancak beklenen olmadı. Şimdi Georgia’da yapılacak ikinci tur seçimlerde Demokratlar’ın iki koltuğun ikisini de alması gerekiyor. Demokratların senatoda çoğunluğu kazanamama olasılığının ortaya çıkması antitröst soruşturmaları, sermaye kazanç vergisi ve sağlık reformu gibi vaatler açısından yeni başkanın elini kolunu bağlayacağı için borsada sevinçle karşılandı. Teknoloji ve sağlık endekslerinin başı çektiği sert bir yükseliş yaşandı. Temsilciler meclisinde ise önemli sayıda koltuk kaybına rağmen Demokratlar çoğunluğu korudu.
Genel anlamda sonuçlara bakıldığında Demokratların büyük bir başarı kazandığını söylemek zor. Dünyanın en büyük felaketlerden birini büyük başarısızlıkla yöneten ve pandemiden en büyük hasarı gören ülkenin başkanı karşısında daha kolay bir seçim zaferi kazanmaları bekleniyordu. Trump ise her alanda tüm yetersizliklerinin ortaya dökülmesine karşılık başarıyla uyguladığı kutuplaştırma politikasıyla ne kadar yol alınabileceğini gösterdi (taktik çok tanıdık geliyor değil mi?). Bu dönemde hükümet eliyle pompalanan ırkçılığın ve fanatizmin toplumda fazlasıyla karşılık bulduğu bir gerçek. İleriki dönemde açtığı yoldan yürüyecek bir çok siyasetçi olacaktır.
Seçimin Türkiye’ye dönük olası etkilerine gelirsek, Trump’ın dış siyasetteki pragmatik yaklaşımı AKP hükümeti açısından özellikle diğer Batı ülkeleriyle ilişkilerin giderek bozulduğu bir ortamda can simidi işlevi gördü. Benzer özellikler bir noktaya kadar Biden için de öne sürülebilir. Üstelik Biden (Obama’nın son döneminde yaşanan gerginliklere rağmen) Erdoğan’ın “dost” olarak tanımladığı geçmişte yakın ilişki kurduğu bir isim. Ancak temsilciler meclisindeki demokrat çoğunluk Biden’ı Erdoğan rejimine dönük daha sert bir tutuma zorlayacak gibi görünüyor.
Ekonomi alanında ise Biden’ın vadettiği kurtarma paketi ve sağlık başta olmak üzere kamu harcamalarını arttıracak politikalar kısa vadede doları baskılayacaktır. Sermaye kazanç vergisi gibi vergilerin uygulamaya konulması ise varlık piyasalarından çıkışı tetikleyerek doların değer kaybetmesine neden olabilir. Bu Türkiye açısından iyi haber. Ancak Trump’ın benimsediği ucuz dolara dayalı dış rekabet arayışının Biden tarafından benimsenmediği de unutulmamalı. Yine Trump’ın aksine Biden merkez bankası bağımsızlığı konusundaki hassasiyeti ile bilinen bir politikacı. Bu etkenler uzun vadede doların daha güçlü bir seyir izlemesine yol açabilir.