08 Kasım 2020 22:37

Biden ve ABD’nin Ortadoğu politikasında beklentiler: İran umutlu, Şam kasvetli

Arap basını ABD seçimlerini bölge politikaları kapsamında yakından izledi. Biden'ın kazanma olasılığı arttığı andaİran Riyali'nin değeri yükselirken, Suriye Lirası'nın değer kaybetmesi dikkat çekti.

Fotoğraf: AA | Grafik: Evrensel

Paylaş

Ali KARATAŞ
Kays ABBAS

Geçen hafta Arap basınının en çok meşgul olduğu konu hiç kuşkusuz ABD seçimleriydi. Adayların seçim kampanyaları günbegün takip edildi. Seçim sonuçlarına dair öngörüler ve temenniler içeren makalelere yer verildi.

İRAN UMUTLU, ŞAM KASVETLİ

Awanmedia.net sitesinden Muhammed Salih el Fatih seçimin Ortadoğu’ya olası yansımalarını değerlendirdi. İran makamlarının, her ne kadar “ABD seçimleri bizi ilgilendirmiyor” benzeri açıklamalar yapsalar da, aslında seçimleri çok yakından takip ettiklerini ifade etti. İranlıların arzu ettiği gibi görevdeki Başkan Trump’ın seçimleri kaybetmesi ve Biden’ın kazanması olasılığı artınca İran lirasının yüzde 20 değer kazandığını aktardı. Buna karşılık daha önce Biden’ın hükümetteki daha önceki görevlerinde hem Suriye’ye yönelik yaptırımlara, hem de Suriye Demokratik Güçlerine destek veren görüşleri nedeniyle, Biden’ın öne geçmesiyle Suriye lirasının yüzde 10 değer kaybettiğine dikkat çekti.

Al Arabi al Cedid gazetesinden Lemis Anduni, yönetime kim gelirse gelsin, Trump yönetiminin ABD-İsrail hegemonyasını sağlamlaştırmak için bölgede elde ettiği kazanımlarından vazgeçmeyeceğini yazdı.  Al Kuds al Arabi gazetesi ise Biden’ın kazanma emarelerinin ortaya çıktığı bir süreçte yayımladığı baş yazısında, kadınlara ve göçmenlere yönelik politikalarına atıfta bulunarak “Trump’sız bir dünyaya ihtiyaç olduğuna” vurgu yaptı.

‘TÜRKİYE İÇİN DAHA ZOR BİR DÖNEM’

Biden’ın kazanmasından hemen sonra Al Arabi el Cedid gazetesinde Türk-Amerikan ilişkilerini değerlendiren bir makale yayımlandı. Semir Salaha imzalı makalede Biden’ın kazanmasıyla beraber Türkiye’yi daha zor bir dönemin beklediği görüşüne yer verildi. Salaha bu görüşünü, iki ülke arasındaki anlaşmazlık noktalarının çokluğuna ve bölge dosyalarındaki anlaşmazlıklara bağladı. Salaha, Biden’ın İsrail, Ermeni ve Yunan lobileriyle olan güçlü ilişkilerine dikkat çekti. Biden’ın, Ankara istemezse Türk-Amerikan stratejik ilişkilerini korumak için büyük bir çaba sarf etmeyeceği görüşünü savundu.


TRUMP MI BIDEN MI: ŞAM-TAHRAN PERSPEKTİFİ

Muhammed Salih el FATİH
Awanmedia.net

Amerika Birleşik Devletleri’nde cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanan kişinin kimliğiyle ilgili hukuki ve siyasi tartışma sona erene kadar seçimlerin Ortadoğu bölgesindeki sonuçlarına özellikle Şam, Tahran ve Moskova gibi bazı başkentlerin bakış açısından yaklaşmaya çalışmak faydalı olacaktır. Böyle bir yaklaşımın yararı, Amerikan politikasındaki potansiyel değişikliğin sadece önümüzdeki dört yıl boyunca Beyaz Saray’daki Oval Ofis’in sahibinin kimliğine bağlı olmamasıdır.

Amerikan yüzyılı sonunun başlangıcı ve Ortadoğu’daki Amerikan yenilgisi ile ilgili yıllardır devam eden tüm tartışmalara rağmen ilgili taraflar; yani Moskova, Tahran ve Şam, en iyi ihtimalle Amerikan politikasına tepki seviyesinde kaldılar. Bu tutum, ABD’nin Suriye’deki politikasının maddi ve insani maliyetini çok düşük tutmasıydı. Suriye’deki Amerikan askeri varlığının maliyeti yılda sadece 300 milyon dolar. Bu, Somali’deki Amerikan varlığının maliyetinin yarısından az (700 milyon dolar) ve Mali’de küçük bir Amerikan üssüne sahip olmanın maliyetinden (180 milyon dolar) biraz daha fazla. Bu son üs, sadece bölgedeki Fransız kuvvetlerine destek sağlıyor ve Suriye’de olduğu gibi ülkeyi fiilen bölüp bölgesel ve uluslararası güçlerin gündemlerini dondurmuyor. Amerikan kuvvetlerinin büyüklüğü, varlıklarının maliyeti ve kalma ya da kalmama olasılıkları ne olursa olsun, yaptırım silahı Suriye ve İran ekonomileri üzerinde yıkıcı bir etki gösterdi. Rusya’yı endişelendirdi ve seçeneklerini büyük ölçüde kısıtladı.

Siyasi retorik oyununa hakim olan İranlı yetkililer ABD seçimlerinin sonuçlarını umursamadıkları konusunda ısrar etseler de, Joe Biden’ı Beyaz Saray’da en çok isteyenin Tahran olduğu açık. ABD dolarının Tahran piyasalarındaki fiyatı, İran’ın Amerikan seçimlerinin sonuçları üzerine yaptığı bahsin göz ardı edilemeyecek bir “barometresi”dir.

Doların fiyatı geçen ay Tahran pazarında yaklaşık 320 bin İran riyaline ulaştıktan sonra, geçen hafta sonunda yaklaşık yüzde 20 düşüşle 265 bin riyale düştü. Bu, Trump’ın dört yıl önce iktidara gelmesinden bu yana İran riyalinin en büyük ve en hızlı iyileşme oranı. Kum’daki Cemkeran Camii’ne kırmızı bayrak dikilmesi dramının ve Ayn Esad üssüne son derece ihtiyatlı füze saldırısının yanı sıra, İran’ın Kasım Süleymani suikastının hakaretini yutmaya istekli olduğunu, sabra başvurduğunu ve baskı artışından kaçındığını ortaya çıkardı. ABD’nin büyükelçilik kadrolarını Erbil’e çekmesi yönündeki uyarılarından kısa bir süre sonra ABD büyükelçiliğini hedef almayı bırakan İran’ın Irak’taki müttefikleri de buna dahildir. Tahran, George W. Bush’un ikinci döneminin sonunda olduğu gibi, Trump karşısındaki tırmanan gerginliği sakinleştirdi. Ekonomik kayıplara gelince; Tahran alıştı, İran halkının uyum sağlamaktan başka seçeneği yok.

Tahran, boğucu ABD yaptırımlarından kurtulmak istiyor. Rusya, Çin ve Avrupa Birliği üzerine oynanan bahisler ciddi bir ekonomik çıkış sağlamadı. İran’ın, Kuzey Kore modelindeki gibi bir nükleer silaha ulaşana kadar ekonomik baskıları hafifletmek için manevra amaçlı olsa bile müzakereler sürdürmesi kaçınılmazdır. Önümüzdeki haftalar özellikle de Trump’ın bıraktığı çok sayıda dosya ve krizin ışığında, ABD yönetimini İran dosyasına öncelik vermeye zorlaması muhtemeldir.

Şam’a gelince, ABD seçimlerine yaklaşımını değerlendirmek daha karmaşık bir konu. Dolar fiyatını ABD’nin Şam politikasının iyimserlik veya karamsarlığın göstergesi olarak kullanmaya devam edersek, Şam piyasasında dolar fiyatı, geçtiğimiz ay yaklaşık yüzde 10 artarak 2 bin 500 lira seviyesine ulaştı. “Sezar Yasası” nın yaptırımlarının etkilerine rağmen, dört ay boyunca sabit kalmıştı. Aynı dönemde Lübnan piyasalarında dolar fiyatının yakın bir farkla düşmesi daha dikkat çekici. Bu, Şam’daki dolar fiyatının kasvetli bir ruh hali ifade ettiği algısını destekliyor.

Şam’ın, ABD’li Demokrat Partinin “Sezar Yasası” yaptırımlarının uygulanmasına ilişkin planlarını destekleyecek ve “Suriye Demokratik Güçleri” ne (SDG) daha fazla destek sağlayacak olan Biden’ın zaferinden zarar görmesi muhtemeldir. Suriyeli yetkililer tarafından Suriye’nin ekonomik kaynaklarının yüzde 80’inin Doğu Suriye’de olduğunun geç anlaşılmasına gelince, Amerikalı yetkilileri, Suriye’nin doğusunu petrol, gaz ve buğdayla Şam’ın emellerinin dışında tutmaya devam edeceklerdir.


DÜNYANIN TRUMP DÖNEMİNE BİR MOLA VERMEYE İHTİYACI VAR!

Al Kuds al Arabi
Başyazı

ABD Başkanı Donald Trump’ın ne  dava açması, ne farkın oyların yüzde 1’inden az olduğu eyaletlerde yeniden oylama talebi nedeniyle durum büyük ihtimalle değişmeyecek.

Son örnekler, Trump’ın kişiliğinin korkunç çılgınlığını gösteriyor. Bu çılgınlık, aşırı sağ akımlara açık desteğiyle Amerikalıları, özellikle de onu hedef alan grupları etkiledi. Kadınlara karşı aşağılayıcı tavırlar takındı. Göçmenlere ve mültecilere karşı bir ırkçılık ve düşmanlık atmosferi yaratmak için yatırım yaptı. Trump’ın en büyük hayallerinden biri olan “Amerika’yı yeniden büyük yapalım” sloganı Amerikan’ın büyüklüğünün iki ayağını görmezden geliyor. Bunlardan birincisi, “kurucu babalar” tarafından kurulan demokratik sistem. İkincisi ise göçmenler. Nitekim Amerika, kıtanın keşfinden bu yana büyük dalgalar halinde birbirini takip eden bir “Göçmenler ülkesidir”. Trump’ın kendi selefleri de aynı göçmenler arasındaydı.

Elbette, tüm “dünyadaki talihsizliklerin tümü” , doğrudan askeri müdahale yerine devletlere, oluşumlara ve bireylere yaptırım ilan etme konusundaki cesaretinden yararlanmaya odaklanan Trump yönetimine atfedilemez. Öyle ki, ABD’nin askeri müdahaleleri ve insansız hava araçları ve diğer yollarla gerçekleştirdiği  operasyonlar ve suikastlar sonucunda kurbanların ve ölümlerin sayısı, Nobel Barış Ödülü’nü kazanan Demokrat Barack Obama dönemine kıyasla büyük ölçüde azaldı!

Öte yandan, Trump’ın “Beyaz Saray” daki dört yıllık varlığının İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu gibi isimlerin başarılarına ilham olduğu ve destek sağladığı inkar edilemez. Askeri darbeleri destekleyen ve siyah kadınları ve Brezilyalıları aşağılayan açıklamalarıyla da ünlü olan Brezilya’nın Trump’ı lakaplı Jair Bolsonaro gibi bir kişinin yükselişinde de rol oynadı. Tabii ki Suudi Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile ilişkisini unutmamak gerekiyor. Mültecilere ve göçmenlere yönelik acımasız uygulamalarıyla ünlü Macar Başbakanı Viktor Orban gibi insanlara  destek verdi.

Trump’ın gidişiyle dünyanın bir cennete dönüşmeyeceği ve Trumpizm’in Amerika’da ve dünyada bir tehdit ve bölünme unsuru olarak kalacağı kesinse, o zaman bu ayrılık bir tür dinlenme olacak. Demokrasinin zorbalardan kurtulma kabiliyetine ve insanlığın haklar ve özgürlükler ilkeleri üzerine buluşmasının önemine vurgu olacaktır.


ANKARA - WASHINGTON... ERTESİ SABAH

Semir SALAHA
el Arabi el Cedid

Ankara, 40 yıldır Biden’ı tanıyor ve güçlü ve zayıf yönleri hakkında çok şey biliyor. Yeni Amerikan Başkanı, Türk-Amerikan görüş ayrılıklarını gidermekte zorlanacak. Bunun nedeni, iki ülke arasındaki anlaşmazlık noktalarının artan boyutu ve bölgede ayrıştıkları dosyalarıdır.

Bu, Başkan Fırat’ın doğusundaki Suriye Demokratik Güçlerini (SDG) terk etmeyecek ve daha büyük Kürt projesine yönelik temel bir adım olarak Suriye’deki Türk askeri operasyonlarını reddedecektir. Biden, Suriye federasyonu veya konfederasyon projesinin manevi babasıdır. Irak’ı üçe bölme tekliflerinin destekçisiydi, lakin bölgesel güçler onu engellemeyi başardı. Ankara’yla pek çok sorun yaşayan Doğu Akdeniz ülkeleriyle güçlü ilişkilerinden vazgeçmeyecek. Türkiye’nin Batı ile ilişkileri pahasına artan Türk-Rus yakınlaşmasını reddetmekten geri adım atmayacak. Türk askeri üssü İncirlik’ten nükleer silah çekme fikrini ve tereddüt etmeden Doğu Akdeniz’de alternatif bir yeni üs arama planını destekliyor.

Biden’ın ABD’deki İsrail, Ermeni ve Yunan lobilerine bağlı kalması ve onlara istedikleri pozisyonu ve desteği vermesi de bir sır değil. Ankara’nın kendilerine teslim etme talep ettiği darbe girişiminde bulunan “paralel yapının” unsurlarından koruma sağladığı birçok arkadaşı var.

Yeni cumhurbaşkanının öncelikleri arasında İsrail’in bölgesel güvenliği ve Washington’a bağlı veya yakın başkentler karşısında İran ve Türkiye’yi zayıflatmak var. Trump, İran’la yüzleşmek için bir Türk-Arap-İsrail bloku inşa etmeyi planlıyordu, ancak bunu yapamadı. Ancak, İran’ın bölgesel genişlemesindeki daraltmayı başardı. Biden, Türk ve İran’ın karşısında çıkarları kesişen bölgesel güçlerin yararına Türkiye için de aynısını yapabilir.

Ankara ile Washington arasında kılcal damarın kesilmesini önleyen şeyin iki cumhurbaşkanı, Trump ve Erdoğan arasındaki doğrudan kişisel diyalog olduğu herkes tarafından bilinen bir gerçektir. Ancak Biden, Kongre ve Parlamento da dahil olmak üzere bir kurum adamı olduğunu ve mevcut yönetimin yaptığından farklı olarak, rollerini aktif hale getirmenin ve söylediklerine saygı duymanın zorunlu olduğunu söyledi. Trump’ın Türkiye cumhurbaşkanına Suriye, Doğu Akdeniz ve paralel yapı dosyalarında talep ettiği her şeyi vermediği ve Rusya’nın S-400 anlaşmasının gereklerini anladığı doğrudur.

Ancak Erdoğan, istediği zaman bir Amerikan başkanıyla temas kurma fırsatlarını kaybetme, ona sahip olduğu her şeyi söyleme ve onu ne istediğine ikna etme riski altında. Erdoğan ile Biden arasındaki telefon hattı, Trump ile olduğu kadar etkili olmayacak. Biden ve Temsilciler Meclisi, Türk-Amerikan ilişkilerinde gerginleşecek daha büyük bir krizle karşı karşıya kalacak.

Trump ile Biden arasındaki televizyon tartışmalarında Türk dosyası yoktu. Ancak Demokrat Aday Biden’ın mesajları açıktı ve Türkiye bu mesajları göz ardı edemez. Ankara istemezse, Türk-Amerikan stratejik ilişkilerini korumak için büyük bir çaba sarf etmeyecektir. Ankara, Washington’un söylediği ve istediği ile tamamen tutarsız olan tutum ve politikalarından geri adım atmazsa Türkiye’ye yaptırım uygulamak Biden’ın öncelikleri arasındadır.

Biden, Amerika’nın birçok ülkeyle ilişkilerini yeniden tesis etmeye gidebilir, ancak Türkiye onlardan biri olmayabilir. İş birliği ve yaşananları unutmak, Biden için Türk-Amerikan ilişkilerinin bundan sonraki aşamasının konusu değil.

ÖNCEKİ HABER

2020 ABD seçimlerinin kazananı kapitalizm

SONRAKİ HABER

Meclisin "hak gaspı mesaisi" bu hafta da devam edecek

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa