09 Kasım 2020 08:44

‘Ermeni solcular’dan açıklama: Bilinçli olarak barışı seçiyoruz

Ermeni solcular: Mitleştirilmiş tarih dersleri, bireysel ve kolektif yas ve travma, medya provokasyonu; savaş, yıkım ve kendini mahvetme yolunu seçmeye zorlamaktadır. Biz bilincimizle barışı seçiyoruz

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Daha önce “Azerbaycan solu” imzası ile savaş karşıtı bir bildiri yayımlayan Lefteast haber sitesi (criticatac.ro), bu kez de “Ermeni solculardan açıklama: Bilinçli olarak barışı seçiyoruz” başlıklı, altında 71 imzanın bulunduğu İngilizce bir bildiri yayımladı. 

Karabağ merkezli Azerbaycan-Ermenistan çatışmasının bir savaşa dönüştüğü bugünlerde 23 Ekim tarihli bu yazıda, “Bu tür yazıların amacı, ölçülebilir bir etki yaratmaktan çok geçmişte güçsüz olan ve artık mücadeleden geri adım atamayacak olan kişi ve grupların pozisyonlarının netleştirilmesi olarak bugün ve gelecek için ilkelerinin ilan edilmesidir” denildi. 

SAVAŞA, KAPİTALİZME VE FAŞİZME KARŞI MÜCADALE

“Bu mücadele eşitsizliğe, zulme, ulus devletlerin mantığı ile emperyalist hırslar nedeniyle düzenli olarak ortaya çıkan silahlı çatışmalara ve insan onurunu alçaltan, ezen ve ayrımcılığa mazur bırakan otoriter rejimlere karşıdır” denilen yazıda, savaşı durdurmak ve yeni savaş olasılığını ortadan kaldırmak için halihazırdaki mücadelenin yalnızca savaş karşıtı olmaması, ayrıca “sömürgeciliğe, kapitalizme ve faşizme karşı mücadelenin bir parçası” olması gerektiği belirtildi. 

“Bu tür metinler yazmak hem mevcut olaylardan belirli bir miktarda uzaklaşmak hem de gerçekliği daha geniş bir açıdan görmek için bir fırsat gibi görülebilir. Buna rağmen her iki taraftan da binlerce insanın ölmesi savaştan tam olarak kopmamıza olanak vermemektedir” denilen metinde, “Bu savaş 27 Eylül’de Azerbaycan siyasi elitlerinin emri ve Türkiye yönetiminin tam desteği ile başladı. Ama bu savaş 1994’teki donmuş savaşın beklenilen devamıydı. Bununla birlikte on yıllardır devam eden uzun, yararsız ve gizli görüşmelerin sebebi, Azerbaycan ve Ermenistan’ın siyasi elitleri tarafından insan hayatlarındansa sınıfsal/ekonomik çıkarlara, şovenizm ve siyasi amaçlara öncelik verilmesi, toplumların birbirlerinden soyutlanması, barış altında varlıklarının birlikte sürdürülebilmesi görüşünün kökünden koparılması ve insanın içine çekildiği böyle bir zihniyet yaratılması hiçbir zaman barış getirmedi” ifadeleri kullanıldı. 

NE LİBERALLER NE SOSYALİSTLER BU DİLE KARŞI GELEMEDİ

“Ne liberallerin ne de sosyalistlerin, önemli müzakerelerin yapılmasını olanaksız hale getiren bu yabancı düşmanı dile karşı gelebildiklerini itiraf etmeliyiz” eleştirisinin dile getirildiği metinde, “Koçaryan’ın Ermenilerin ve Azerbaycanlıların genetik uyumsuzluğu hakkındaki safsatası pek çok kişi tarafından inkâr edilemez bir gerçek gibi kabul edildi. Bölgede daha saldırgan siyaset yürüten iki geçmiş imparatorluk kendi dönemlerinde bu savaş için sağlam zemin hazırlamıştı” denildi. 

Metinde öne çıkan diğer bölümler şöyle: 

“(Ermenistan’da) 2018 kitle hareketi ‘Kadife Devrim’ sonucunda yönetime gelen Nikol Paşinyan ve onun Sivil Sözleşme Partisi on yıllardır var olan propaganda makinesinden etkilenmemişler midir? Elbette etkilenmişlerdir. Bunun gözle görülür örneği Nikol Paşinyan’ın Stepanakert’te (Hankendi) yaptığı açıklamadır: ‘Artsak Ermenistan’dır. Nokta.’ 

Karşılıklı tavizler; adaletin ve kalıcı barışın sağlanması gerekliliğini esas alan, sağlam ve şeffaf görüşmeler sayesinde bu trajediden kaçınmanın mümkün olabileceğinden eminiz. Ancak tarih ‘eğer’ kelimesini tanımıyor ve başlangıç noktasına geri dönmüyor, bir kez daha barış ve savaş arasında seçimi bırakıyor.”  

SAVAŞ KARŞITLARI İKİ TARAFIN DA SAVAŞ SUÇLARININ HESABINI SORMALI

““Mitleştirilmiş tarih ders kitapları, bireysel ve kolektif yas ve travma, medyada gördüğümüz ve her zaman ötekinin yaptığı provokasyon ile ulus devletin değerlerinin ufku, savaş, yıkım ve kendi kendini mahvetme yolunu seçmeye zorluyor. Biz bilincimizle barışı seçiyoruz.”

“Bütün yitirilenlerin ve savaşın yıkımlarının sorumluluğu savaşı seçenlerin omuzundadır. Aynı zamanda, bireybel ya da kolektif bütün savaş karşıtları, her iki tarafın işlediği savaş suçlarının araştırılmasını ve sorumluluk taşıyanların cezalandırılmasını talep etmelidirler. Savaşa karşı olmanın ilk adımı ona karşı çıkarak onunla yüzleşmek, daha sonra ise yaşanan vahşeti kabul etmek ve sorumluluğunu üstlenmektir.”

“Medya propagandasının da etkisiyle bu vahşet farklı bir çeşit barbarlık şeklinde kendini göstermektedir. Ölenlerin ve yaralı askerlerin aşağılanması, esir düşenlerin öldürülmesi, cesetlerin yağmalanması artık muharebe meydanında süren savaşın bir parçası olmaktan çıkmıştır ve kitle iletişim araçlarının ürününe dönmüştür.“

“Bu yeni tür nekrofilinin her iki ülkenin haber akışının hızla bir parçası olabileceğine inanmaya hazırlıklı değildik. Bu soykırımın yeni dilidir, reddedilmelidir. “

İKİ HALKIN DA HAKLARI AÇIK ŞEKİLDE TANINMALIDIR

“Savaştan sonraki barış koruyuculuğu için ilk adımlardan biri de her iki halkın da haklarının açık şekilde tanınması olmalıdır (Ermenistan’daki yeni yönetimin de son iki yıldaki yetersizliği tam da budur). Aynı zamanda Dağlık Karabağ Ermenilerinin kendi kaderlerini tayin etmelerinin ve güvenliklerinin sağlanması ile Dağlık Karabağ ve çevresinden sürülen Azerbaycan nüfusunun da haklarını hatırlatmalıyız. Bu hakların Ermenistan’da ve diaspora Ermenileri arasında kabul edilmesi ise daha önemlidir. Bu, Azerbaycan, Ermenistan ve eski Dağlık Karabağ Özerk Oblastı’ndan gelen Ermeni ve Azerbaycanlı mültecilerin haklarının restorasyonu hakkında konuşabilmemizi sağlayacak çıkış noktasıdır.

Hatta savaşın zor günlerinde dahi haritada gösterilen arazilerin insanların evleri olduklarını unutmamalıyız: Birçok Ermeni ve Azerbaycanlı için ise yitirilmiş evler.”

“Savaşın sürdüğü bir zamanda mültecilerin haklarının tamamıyla iadesi ve bireylerin güvenliğinin korunması hakkında konuşmanın ne kadar zor olduğunu görüyoruz. Yine de barış ve adaletin taraftarları, çiğnenmiş haklara karşı kayıtsızlığın adaletsizlikten ve karşılıklı nefretin sürdürülmesinden başka bir şey getirmeyeceğini itiraf etmelidir.”

KARABAĞ ETRAFINDAKİ BÖLGELER STATÜ KARŞILIĞI KOZ OLARAK KULLANILDI

“İşgallerinden sonra, eski Dağlık Karabağ Özerk Oblastı’nın çevresindeki bölgeler siyasi statü karşılığı bir koz olarak kullanılmıştır. Siyasi statü karşılığında bölgeler… Ancak zaman geçtikçe yavaş yavaş, siyasi çıkarlarından hareketle elitler ve aydınlar bu bölgeleri önce güvenlik teminatı olarak (bu yanılgıyı çürüten en güçlü argüman, bugünkü katastrofik gerçekliktir) ve sonra da uğruna kan dökülmüş kutsal topraklar olarak formüle ettiler.

Sanki insanlar savaşın ebediliği için ölüyorlarmış gibi...”

“Biz her birimiz sermayeye ve onu kutsayan bu burjuva ideolojisine mağlup olduk. Toprak kapitalistin mülküyken, sermayenin kesesinden beslenen ideologlar, sanki bu topraklar -ister Ermeni ister Azerbaycanlı olsun- halka aitmiş illüzyonu yarattılar. Topraklar milliyet, sınır ve çit kazandı, mülkiyet hakları kutsandı.”

SINIF YOLDAŞLIĞININ MİLLİ KİMLİK KALESİNDE KUŞATILMASINA İZİN VERDİK

“Biz sınıf yoldaşlığının, dayanışmanın ve dostluğun itibarını yitirmesine ve milli kimlik kalesinde kuşatmaya alınmaya izin verdik. Ermeni ve Azerbaycanlı adındaki bu kaleler yükseldikçe bizi birleştiren bu daire de daralmaktadır. Bu on yıllardır süren çatışma bizden her şeyimizi aldı. Sömürü, adaletsizlik ve eşitsizlik politikalarını meşrulaştırdı, haysiyetimizi, hayal gücümüzü ve hayallerimizi sakat bıraktı. Gerçekten de kapitalist sistemin dayatmalarına mı yenileceğiz; geri çekilerek kendi varlığımızın temeli olan haklarımızı teslim mi edeceğiz? Bu sefer de acı ve hayal kırıklığının iki tarafında bırakılmaya, karşılığında daha fazla düşmanlık zehiri ve keder kazanmaya tahammül mü edeceğiz?​”

HALKLAR, EMPERYALİSTLERİN OYUNUNA SON VEREREK SORUNU ÇÖZEBİLİR

“Hakların barış yoluyla geri alınması görevi ve bunun için gerekli mücadele, toplumların devrimi, bütün ilerici grupların, özellikle anti-otoriter, anti-kapitalist, sömürge karşıtı, feminist ve çevreci grupların görevi olmalıdır. 

Başka bir yol mümkün değilse, o zaman tam olarak bu gruplar barışı ve uyumlu gelişmeyi sağlama mesajını üstlenmelidir.”

“Daha geniş açıdan bakıldığında, önceki ve mevcut süpergüçlerin milli meseleleri araçsallaştırmaları sorunu, yabancı emperyalist güçlerin insanları oyuncak niyetine kullanmasına son vererek, şu anda bölge halkı tarafından tam olarak çözülebilir.

Tarihin ulus-devletin sınırlarını aşmasının ve adil, özgür ve eşitlikçi, dayanışmaya dayalı ve toplumun uyumlu bir şekilde gelişmesini sağlayan ortamlar yaratılması gerekliliğini tam olarak kavramaktayız.”

ATEŞKES, HEMEN ŞİMDİ!

“Bu gerekliliğin farkında olan her birey küresel bir mücadelenin parçasıdır. Ama yerel ölçekte ve kısa süreli çözüm gerektiren eylemlerin bile somut programa ihtiyacı vardır. Bu eylemleri, Azerbaycan ve diğer ülkelerdeki dostlarımıza da rehber olarak öneriyoruz:

  • Ateşkes hemen şimdi!
  • Savaşı reddeden söylemin geliştirilmesi. Barışın sağlanmasına güvence vermeyen, demokratik değildir ve insanlık dışıdır. Meşruiyetlerini yitirmelidirler. 
  • Genel seferberlik boyunca hakları çiğnenmiş insanlar desteklenmesi
  • Her iki taraftaki savaş suçlarına karşı ses çıkarılması ve mahkum edilmesi.
  • Halkların haklarının tamamen yeniden sağlanmasını sınır iddialarının üzerinde tutan söylemin geliştirilmesi. 
  • Dayanışma, çıkar ortaklığı; bireysel, örgütsel ve toplumsal ölçekte zorlukların anlaşılması konularında halklar arası diplomasinin bütün yolları ve araçları ile farkındalık/kavrayış yaratmak. 
  • Başta Azerbaycan ve Ermenistan olmak üzere bölge ülkelerinin silahsızlandırılması. Saldırı silahlarının orantılı ve kalıcı olarak çöpe -hem gerçek çöplüğe hem de tarihin çöplüğüne- atılması.
  • Yaşasın barış ve yarın gelecek olan devrim!” (DIŞ HABERLER)

Çeviri: Gamze Tarak

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Tüm Bel- Sen yöneticisi Nurgül Kaplan yoğun bakımda yer olmayınca hayatını kaybetti

SONRAKİ HABER

Sağlık emekçisi Mehmet Mollamahmutoğlu Kovid-19 nedeniyle yaşamını yitirdi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa