Prof. Dr. Mustafa Durmuş: "Damat gitsin sorunlar çözülür" değerlendirmesi yanlış
Prof. Dr. Mustafa Durmuş, Berat Albayrak'ın istifasını değerlendirdi: "Siyasal olaylar ekonomideki gelişmelerin yansımasıdır. Görevden almalarla sorunlar çözülmez."
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak | Fotoğraf: DHA
"Devlet mali kriz içine sürükleniyor" diyen Ekonomi-Politikçi Prof. Dr. Mustafa Durmuş, “Hem Maliye Bakanının hem de Merkez Bankasının başkanının değişmesi Türkiye ekonomisini refaha çıkarmaz" değerlendirmesinde bulundu. Durmuş ekonominin derinlerinde yatan çatışmalı çelişkililerin çözülmemesi halinde Türkiye ekonomisi ve siyasetinin rahatlamasının mümkün olmadığını belirtti.
"BU BİR GÖREVDEN ALMADIR"
Ekonomi-Politikçi Prof. Dr. Mustafa Durmuş, Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından görevden alınması ve Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın istifasına ilişkin Evrensel'e konuştu. Durmuş, Berat Albayrak’ın istifasının bir görevden alma olduğuna dikkat çekerek, “Siyasal olaylar ekonomideki gelişmelerin yansımasıdır. Bu çok önemli bir şeydir. Ekonomide olan bitenler, ihtiyaçlar ve çatışmalar siyasal birtakım sonuçlara neden olurlar. Ekonomi o kadar kötü durumda ki, bu siyasi bir yansıma olarak üstelik de Sarayın merkezinde yer alan damadın görevden alınması -bu bir görevden almadır- ile sonuçlandı. Bunun altını çizmek lazım” ifadelerini kullandı.
"DAMAT GİTSİN SORUNLAR ÇÖZÜLÜR" DEĞERLENDİRMESİ YANLIŞ
“Damat görevden alınır, yerine bir başkası gelir -Merkez Bankası başkanının değişimde olduğu gibi- iş çözülür” yaklaşımının yanlış olduğunu kaydeden Durmuş şöyle devam etti:
“Görevden almalarla sorunlar çözülmez. İkinci sonucumuz da budur. Çünkü bir kısım muhalefet, İYİ Parti ve CHP ile zaman zaman HDP buna yanlış biçimde teşne oluyor. ‘Damat gitsin ekonomi kurtulur’, ‘Merkez Bankası yönetimi değişsin ekonomi rahatlar’ biçiminde… Bu iş kişilerle, atamalarla yapılacak müdahalelerle çözülebilecek bir konu olmaktan çıktı. Bunun altında yatan çok daha derin ekonomik nedenler var. Bir kere paradigma değişmeli. Bakış değişmeli. Paradigmaya uygun olarak da insanların özgürce hareket edebilmesi lazım. Örnek vermek gerekirse yeni gelen Merkez Bankası başkanı siyasal iktidardan bağımsız mı davranacak, bu mümkün değil. Daha da bağımlı biçim alacağı söylenebilir. Bu sadece bir değişiklik. Bu değişiklik paradigmaların değişmesi biçiminde okunamaz. Aynı zamanda da piyasaların buna bakarak rahatlaması söz konusu olamaz. Temeldeki sorun çözülmüyor.
SORUN "PİYASALARDAKİ GÜVEN"E İNDİRGENECEK BİR SORUN DEĞİL
Artık olay ‘piyasalara güven verilmesi işi çözer’ şeklinde de tartışılıyor. Hayır, bu güven sorununa indirgenecek bir sorun değil. Bu tamamen metafizik bir yaklaşımdır. Güven ile iyi niyetle düzelecek işler değil bunlar. Bunun da sorunlu olduğunu düşünüyorum. Bu bir yanlış atama-doğru atama ilişkisi değil. İnsanların rolleri tabi ki vardır ama asıl belirleyici olan ekonominin derinlerinde yatan çatışmalı çelişkili durumlardır. Onlar çözülmediği sürece Türkiye ekonomisi ve siyasetinin rahatlaması mümkün değil.”
MALİYE BAKANININ MERKEZ BANKASI BAŞKANI OLMASI NEYİ GÖSTERİYOR?
Merkez Bankası Başkanlığına Naci Ağbal’ın atanmasına ilişkin de konuşan Durmuş, “Eski bir Maliye Bakanının Merkez Bankası başkanlığına gelmiş olması manidar” dedi. Durmuş şu değerlendirmede bulundu: “Çünkü ana akımda şunu biliriz: Para politikası ile maliye politikalarının yönetimleri birbirinden ayrı olmalı. İkisi birbiri içine girdiğinde buna ‘mali baskınlık’ denir. Hazinenin ihtiyaçları Merkez Bankasını baskılamaya başlarsa Merkez Bankası bağımsız politika yürütemez. Söylediğim bir şey var, ‘Devlet mali kriz içine sürükleniyor.’ Bu aslında onu da gösteriyor. Devlet mali kriz içine sürüklendiğinde bütçe açığı arttığında, bunun karşılığında 308 milyar lira borçlanma limiti elde edildi. Bütün bunlar büyüdüğünde sizin ihtiyaçlarınız diğer sorunların önüne geçmeye başlıyor. Hazine ve Maliye, Merkez Bankasının elini kolunu bağlıyor. Daha önce Maliye Bakanlığı yapmış birini Merkez Bankasının başına koyarsanız muhtemelen bu dediğim çizgide devlet mali krizinin yedeğinde gidecek bir Merkez Bankası politikası güdecektir. Bu da sorunları daha da büyütecektir. Bu mali baskınlık daha belirgin hale gelecek. ‘Maliyenin ihtiyaçları önde gelir, para politikası da faiz de kur da buna hizmet eder’ noktasına gelir. Ve bunun kaçınılmaz sonucu belli: parasallaşma. Bunun beraberinde yıkımlar gelir.” (İstanbul/EVRENSEL)