11 Kasım 2020 00:07

Park-ev denkleminde depremi nereye ekleyelim?

Gençler yaşam alanlarının mezarlığa dönüşmesine izin vermeyecek. 

Kaynak: Gaelle Marcel/Unsplash

Paylaş
Eren YÜCEBOY
Kartal/İstanbul

Bugün bu yazı aracılığıyla Kurfalı ve Yakacık, iki işçi emekçi semtinden edindiğimiz deneyimlerle birlikte, deprem gerçeğinin, olası bir İstanbul depreminin, semtteki gençler açısından nasıl bir öneme sahip olduğunu, onları ne şekilde etkileyeceğini, depremin hayatlarından neyi/neleri götüreceğini tartışacağız.

EVDEN ÇIKIŞ YOLU PARKLAR VE SEMT

Semtte yaşayan gençler temelde iki sebepten dolayı dışarıda geçirdikleri zamanın çok büyük bir bölümünü çeşitli parklarda geçiriyorlar. Bu iki sebepten birincisi; sosyal alan yetersizliği, yani zaten gidecek çok da başka bir yere sahip olmayışları, alternatifsizlik. Bir diğer sebepse ki aslında daha belirleyici olanı; kendileri için en ucuz sosyalleşme alanının parklar olması. Çünkü Türkiye'deki çoğu genç gibi, bu semtlerin gençleri de çoğu zaman, ceplerinde bir kafeye gidip hiç değilse bir çay içmeye yetecek para olmaksızın çıkıyorlar evlerinden.

Ancak şöyle bir gerçeklik var ki bu parklar gençlerin sosyalleşme ihtiyacını tam anlamıyla karşılamıyor. Ne parkların içi gençlerin vakit geçirebilecekleri şekilde düzenlenmiş ne de vakit geçirebilecekleri alternatif birçok park var. Gençlerin adımlarını attıkları anda onlar için sağladığı minimum koşullarda bile bir sosyalleşme alanı olabilen parklar, aynı zamanda gençlerin olası bir deprem ihtimali karşısında kaçıp sığınabilecekleri olası bir depremde afet toplanma alanı olarak işlev görmeye başlayacaklar. Aslında iki arada bir derede birçok ihtiyacı tesadüfî olarak karşılaması beklenen bu parklar daha bugün gençlerin ihtiyaçlarını karşılamazken; deprem günü geldiğinde işlevini karşılamaktan da çok uzak olacaklar. Çünkü bahsettiğimiz bu semtler Kartal'ın en kalabalık birkaç mahallesinden oluşuyor ve buna rağmen toplanma alanı olarak işlev görebilecek park sayıları bir hayli yetersiz. Yani gençler açısından olası bir depremde onlara sokakta vakit geçirme imkânı olan parklar yok olacak, yaşama tutunmak için toplanmak zorunda oldukları alanlar da yetmeyecek.

EVE MECBURİ DÖNÜŞ

Mekân olarak, buralarda yaşayan gençlerin en çok vakit geçirdikleri bir diğer yerlerse, şüphesiz, evleri. Ancak, yine çeşitli imkânsızlıklardan dolayı evleri onlar için yalnızca yatıp uyuyacakları, aileleriyle vakit geçirecekleri bir yuva kapsamına sahip değil. Buralardaki gençler için parkların nasıl bir zorunluluk olduğunu söylediysek, evde bulunmak, evde vakit geçirmek de o kadar büyük bir zorunluluk. Çünkü arkadaşlarıyla parkta buluşmak için hiç değilse havanın biraz serinlemesini beklemesi gerekiyorsa bir gencin, evinden başka bir yerde bekleyemez. İşçi bir genç için ev, yorgun argın işten geldikten sonra karnını doyurup biraz dinleneceği bir yer aynı zamanda. Yine evleri, bahçeleri, kapılarının önü, sokakları, onlar için aynı zamanda arkadaşlarıyla buluşup vakit geçirebilecekleri başka bir alan işlevi de görüyor.

Evler, şüphesiz her insan için birçok ihtiyacını giderebildikleri mekânlardır. Ancak, buranın gençleri için fark şu ki bu ihtiyaçları karşılayabilecekleri neredeyse tek imkânlarının evler olması. Bütün bu ihtiyaçları evde karşılamak zorunda kalıyor bu semtlerin gençleri. Yani, almış olduğu eğitimin niteliksizliği, yaşamış oldukları ekonomik sıkıntılar, sosyalleşme imkânından maruz kalmaları onları evlerine itiyor. Ama bu evler de bu imkânları sürekli sağlayabilme dayanıklılığına sahip değiller. Birçoğu eski bina. Ve mahalle halkı, kimi hükümet sözcülerinin söylediği gibi, bazı şeyleri devletten beklemeksizin kendileri önlem alabilecek ekonomik yeterliliğe sahip değiller.

GİTTİKÇE SIKIŞAN YAŞAMAMIZ İÇİN

Sonunda şu söylenebilir: Semt gençleri için deprem yalnızca mekânın yıkılmasından, binanın göçük haline gelmesinden ibaret değil. Bu gençler, çaresiz olarak evlerinde olmak zorundalar ve yine aynı şekilde, çaresiz olarak dayanıksız evlerde bulunmak zorundalar. Uzun vadede, yaşamış oldukları sıkıntılar kendileri için öyle bir noktaya ulaşmış ki bu sıkıntılar kendi yaşam haklarını bile ellerinden alabilecek bir duruma gelmiş. Gençlere yaşam alanı olarak yalnızca depremde mezarlık haline gelecek yapılar layık görülüyor ve yaşamış oldukları sıkıntılarsa onları bu mezarlıklarda bulunma zorunluluğuna itiyor. İçerisinde bulunulan bu çaresizlikten kurtulmanın yoluysa, bizi evde bulunmaya zorlayan koşulları ortadan kaldırmak için bir araya gelmekten ve bizi dayanıksız evlerde bulunmak zorunda bırakanlardan hesap sormaktır.

 

ÖNCEKİ HABER

Çayırhan kömürlü termik santrali imar planları iptal edildi

SONRAKİ HABER

Fransa’da öğretmenler Kovid-19 grevinde: Eğitim Bakanı Blanquer istifa etsin!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa