10 Kasım 2020 22:58
Umut Düzgün BULUT
İkitelli/İstanbul

İkitelli İstanbul’un önemli işçi semtlerinden biri. İçinde büyük sanayii siteleri ve yerleşim yerleriyle 90’lı yılların başında kentleşen bu bölge aradan geçen 30 yıl içinde büyük bir değişime uğramış. Hala İkitelli Organize Sanayii Bölgesi’nde on binlerce işçi çalışıyor olmasına karşın İkitelli’nin iki ayrı ucunda iki AVM kurulmuş, çevresindeki tüm yerleşim yerleri modern site evleriyle donanmışken tüm bunların ortasında emekçi bir semt olarak adeta zamana meydan okuyan bir bölge. Altı şeritli yolların iki ayrı tarafında iki ayrı dünya.

Bugün de İkitelli’de doğup büyümüş arkadaşımız Serkan ile onun hayatına dair sohbet ediyoruz. Serkan’ın anlattıkları bugün İkitelli’de doğup büyüyen birçok gencin de yaşam hikayesiyle örtüşüyor. Altı çocuklu bir ailenin üçüncü çocuğuyum diye anlatmaya başlıyor, 19 yaşındaymış. Eğitim hayatını altıncı sınıfa kadar sürdürmüş ancak bu dönemin yaz tatilinde harçlıklarını çıkarmak üzere gönderildiği sanayi sitesinden beş yıldır çıkamamış. Neden eğitime devam etmediğini sorduğumda ise “Babam inşaat işçisi ve çalıştığı sektörde işler çok dengesiz. Bazı zamanlarda iş bulmakta zorlanıyordu, e kalabalık bir aile olunca büyükten küçüğe biz de sırasıyla harçlığımızı çıkarmaya sanayii sitesine yol aldık. Ancak geçim sorunları büyüyünce ben de çalışmaya devam etmek zorunda kaldım” diye anlatıyor. 14 yaşında girdiği sanayii sitesinde dört yıl çıraklık yapmış, son bir yıla kadar da sigortasız ve asgari ücretin altında çalıştırıldığını söylüyor. Patron “çocuk işçi çalıştırmak yasak, o yüzden sigortanı yapamam” diyormuş. Serkan da eve yardım etmek zorunda olduğundan bu şartlarda çalışmaya katlandığını söylüyor. Kendisinden büyük iki abisi de çocukken çalışmak zorunda kalmış. Şimdi ise altı kardeşten ikisi eğitimi bırakıp çalışmaya devam ediyorlar. Küçük iki kardeşinin okumaya devam ettiğini ancak online eğitimle birlikte onların da derslere devam etmekte zorluk yaşadığını, evde bir tane bilgisayar bulunduğunu söylüyor İOSB’de Tormak sanayi sitesinde CNC freze’de çalışan Serkan bir yıldır haftada beş gün 12 saat mesai yaptığını söylüyor. Geleceğe dair planlarının ne olduğunu soruyorum, “Geleceğimde işçilikten başka bir şey yaptığımın hayalini kuramıyorum” diyor ardından ise küçük kardeşlerinin eğitimine devam etmesi gerektiğini ve onların eğitiminin kendisinin çalışmasına bağlı olduğunu bu yüzden çalışmak zorunda olduğunu ifade ediyor. “Bu maddi zorluklar içerisinde evlenebilir miyim onu bile bilmiyorum diyor. Gelecekte en fazla ustabaşı olurum maaşım biraz daha iyi olur” diye ekliyor. Ustabaşı olmak için gereken program kullanma eğitimini almak için başvurduğunu ancak diploması olmadığı için eğitime alınmadığını söyleyen metal işçisi Serkan “Programı kullanmak için internetten videolar da izliyorum” diyor ama “Böylesi çok daha zor oluyor” demeden geçemiyor.

“ZATEN BÜYÜK HAYALLERİM YOK”

Son dönemde gündeme gelen ve 25 yaş altı ile 50 yaş üstü işçilerin haklarını gasbetmek üzerine kurulan torba yasa teklifinden haberi olup olmadığını soruyoruz, torba yasa teklifinden haberinin olmadığını, hatta sanayi sitesinde de hiç tartışıldığına şahit olmadığını söylüyor. Ancak mesai saatlerinin sabah 7’ye çekilmesinden haberinin olduğunu ve bu değişikliğin tartışıldığını söylüyor. Onun için de bu değişimin işçiler için daha fazla mesaiye kalmak anlamına geleceğini düşünüyor. Sabah bir saat erken gelirsek bir saat erken işi bitirmemize izin vermezler diyor. Ancak torba yasanın içeriğine dair sohbet ettiğimizde ise yasa teklifinin kendisi için büyük bir dezavantaj olacağını söyleyen Serkan, “Kardeşlerimin eğitime devam edebilmesi, benim evlenebilmem için düzenli bir işe sahip olmam lazım ama bu torba yasa bunu ortadan kaldırıyor. Zaten büyük hayallerim yok ama küçük hayallerimizi de elimizden almış olacaklar” diyor. Son dönemde sendikaların torba yasa teklifine karşı yaptığı ortak açıklamadan da irili ufaklı fabrika önündeki direnişlerden de hiç haberi olmamış. Çalıştığı iş yerinde 5 işçinin olduğunu söyleyen Serkan, “Bu gelişmeler hiç konuşulmuyor, televizyonu da pek izlemiyorum ama izlediğim kadarıyla hiç denk gelmedim. Genelde işten çıkıp eve, evden çıkıp işe gidiyorum. Boş vaktim olunca da telefondan oyun oynuyorum o yüzden de hiç haberim olmadı” diye anlatıyor. Konuştuklarımız üzerine bu yasa teklifinin meclisten geçmemesi gerektiğini düşünen Serkan “Sokağa çıkmamız lazım ancak sokağa çıkınca da hemen su sıkıyorlar” diye ekliyor. Biz de teker teker işçilerin değil bir sınıf olarak örgütlenmiş, geleceklerini korumak için mücadele eden işçilerin sokağa çıkması halinde değiştiremeyecekleri hiçbir sorunun olmayacağı hakkında Serkan ile sohbet ediyoruz ve bu tartışmayı başka bir yazının konusu olacak şekilde planlayarak görüşmemizi noktalıyoruz.

Evrensel'i Takip Et