Basın meslek örgütleri, yıpranma payının basın kartına bağlanmasına tepki gösterdi
Türkiye Gazeteciler Sendikası, Basın-İş, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Çağdaş Gazeteciler Derneği, yıpranma payının basın kartı şartına bağlanmasına tepki gösterdi.
Fotoğraf: Pixabay
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), DİSK'e bağlı Basın-İş, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) ve Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) kamuoyunda “yıpranma payı” olarak bilinen “gazetecilerin fiili hizmet zammı hakkı”nın “basın kartı şartı”na bağlanmasına tepki gösterdi.
TGS, yıpranma hakkı için mücadele çağrısı yaptı. Sendikanın İzmir Şube Başkanı Halil İbrahim Hüner de “Yıpranma hakkı Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının insafına bırakıldı. Bu kararla ‘Basın kartı vermediklerimdensen gazeteci değilsin ve yıpranmıyorsun’ denildi" dedi.
Basın-İş, "Devlet tarafından verilen kart gazetecilik ehliyeti değildir. Gazetecilik yapmak için basın kartı gerekmediği gibi kart yokken de bu meslek yeterince yıpratıcıdır" açıklamasında bulundu.
İktidarın yeni bir hak ihlali yarattığını vurgulayan TGC Yönetim Kurulu da yeni düzenleme yapılması çağrısı yaptı.
ÇGD de basın kartı alma hakları ellerinden alınan gazetecilerin yıpranma hakkından da mahrum bırakılmasını “kabul edilemez” olarak niteledi ve "Meslektaşlarımızın tepesinde kılıç sallayan anlayışa, kurulmak istenen sisteme karşı mücadeleye devam edeceğiz" dedi.
TGS: HUKUKLA SAVAŞAN BİR MECLİS KABUL EDİLEMEZ
TGS, açıklamasında “Gazeteciliği karttan ibaret gören anlayış, gazetecilerin taleplerine kulaklarını tıkadı. Anayasa Mahkemesinin verdiği karar dikkate alınmadı. Hukukla savaşan bir Meclis olmaz” dedi.
İktidarın gazeteciler içerisinde ayrımcılığa neden olacak bir karara imza attığını vurgulayan sendika, düzenlemede AYM kararına tapmen yeniden basın kartı koşulu konulduğunu, sektörün önemli bir bileşeni olan matbaacıların da kapsam dışında tutulduğunu hatırlattı.
Türkiye’de gazetecilik faaliyeti yürütenlerin yarısından azının basın kartı sahibi olduğunu anımsatan sendika, "Basın kartı gazetecilik mesleği için bir şart, bir zorunluluk değildir. Gazetecilerin tamamı çalışırken yıpranmaktadır” dedi.
“11 saat kamera başında yayın yapan medya çalışanını yıpratan koşullar, cebindeki karta bakmamaktadır. 24 saat deprem bölgesinde, enkaz başında çalışan muhabiri, onun göndereceği haberi gazeteye ya da televizyona aktaran meslektaşımızı yıpratan çalışma koşulları karta bakmamaktadır. Uzun süreli yayınlar nedeniyle baygınlık geçiren televizyoncuyu yıpratan çalışma koşulları karta bakmamaktadır. Savaş bölgesinde canı pahasına halka gerçeği ulaştırmaya çalışan foto muhabirini yıpratan çalışma koşulları karta bakmamaktadır. Milletvekilleri yasa çıkartırken, gece yarılarına kadar bu bilgileri topluma ulaştıran gazeteciyi yıpratan çalışma koşulları karta bakmamaktadır" diyen TGS, yıpranma payının tüm gazeteciler ile matbaa çalışanlarını kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmesi için mücadelede edeceğini vurguladı.
HÜNER: VEKİLLER SEÇİM BÖLGELERİNDE BASIN KARTSIZ HABERCİLERİN YÜZÜNE NASIL BAKACAK?
TGS İzmir Şube Başkanı Halil İbrahim Hüner Hüner de yaptığı açıklamada "Bu kararla ‘Basın kartı vermediklerimdensen gazeteci değilsin ve yıpranmıyorsun’ denildi. TBMM’de gazetecilere sahip çıkmayan vekiller, seçim bölgelerinde çoğu basın kartsız habercilerin yüzüne nasıl bakacak” diye sordu.
2008 yılında matbaacılardan alınan yıpranma hakkının yeni düzenlemeyle geri verilmesini umutla beklediklerini ancak hayal kırıklığına uğradıklarını dile getiren Hüner, “TBMM’de AK Parti ve MHP’nin çoğunluk oylarıyla kabul edilen kanun, Anayasa’nın bozduğu hükümleri içeriyor" dedi.
Hüner ayrıca "Milletvekilleri, TBMM’de gazetecilere sahip çıkmadı. Türkiye’nin çeşitli illerinde, ilçelerinde internet sitesi, TV, radyo ve gazeteler aracılığıyla 365 gün halka seslerini duyuran milletvekilleri, Mecliste kabul ettikleri yeni kanunla tüm basın çalışanlarına değil sadece uygun görüp basın kartı verdiklerine sahip çıktıklarını gösterdi” ifadelerini kullandı.
BASIN-İŞ: EMEKÇİLER O KALKAN PARMAKLARIN HESABINI SORACAKTIR
DİSK'e bağlı Basın-İş de bir açıklama yayınlayarak “AKP karar verdi: Kartın yoksa yıpranamazsın. Tarihe bir kez daha not düşüyoruz. Emekçiler, günü gelince kalkan o parmakların hesabını soracaktır" dedi.
Gazetecilerin günlük çalışma saatlerinin belirsiz olduğunu, Kovid-19 nedeniyle herkes evine kapanırken riskli alanlara girmek zorunda kaldığını, bayramlarda çalıştığını, bir politikacının ağzından çıkacak iki kelime için yağmur, soğuk demeden beklediğini, teknik ekibinden idari ekibine kadar herkesin bu yıpratıcı işten nasibini aldığını vurgulayan Basın-İş, açıklamasına şöyle devam etti:
“Polisi, hakimi yaptığı işe değil cebindeki karta bakar gazeteci olup olmadığına karar vermek için. Mahkeme 'Devletin verdiği kart olmadığına göre gazeteci değilsin’ der çıkar işin içinden. Tüm bu adeta ömür törpüsü denebilecek rutin karşısında eğer işverenini 'Basın İş Kanunu'na tabi çalışmaya ikna edebilirse 'yıpranma hakkı' elde eder. Ancak AKP o hakkı da bir çırpıda silip atıverdi."
Devlet tarafından verilen kartın gazetecilik ehliyeti olmadığının altını çizen sendika, "Gazetecilik yapmak için basın kartı gerekmediği gibi kart yokken de bu meslek yeterince yıpratıcıdır" dedi.
Açıklamanın devamında sendika "Doğru olan yıpranma hakkının sadece habercilere değil, tüm basın ve matbaa çalışanlarına tanınmasıdır. Hatta bu mesleğin bu denli yıpratıcı olmaktan çıkartılmasıdır" ifadelerini kullandı.
TGC: İKTİDAR YENİ BİR HAK İHLALİ YARATIYOR
TGC Yönetim Kurulu ise açıklamasında iktidarın gazetecilere yönelik hak ihlallerini hatırlatarak buna bir yenisinin eklendiğini aktardı.
“İletişim Başkanlığı iktidarın istediği gibi yayın yapmayan binlerce gazeteciye basın kartını vermiyor. İktidar şimdi de yıpranma payını basın kartı taşıma zorunluluğuna bağlayarak yeni bir hak ihlali yaratıyor” diyen TGC, iktidarın basın kartını baskı aracı olarak kullanmayı tercih ettiğini vurguladı.
Özellikle bağımsız yayın organlarında Basın İş Yasası ile çalışan ancak eleştirel yayın yaptıkları için İletişim Başkanlığının basın kartlarını vermediği binlerce gazeteci bulunduğunu hatırlatan TGC, "Bu maddeyle basın kartlarına el konulmuş gazeteciler yıpranma payı haklarını da kaybetmiş olacaklar. İktidar kendi görüşüne yakın olmayan yayın organlarında görev yapan gazetecilerin halkın haber alma ve bilgilenme hakkı için yaptıkları gazetecilik faaliyetini zorlaştırmayı, engellemeyi sürdürecek" dedi.
Açıklamanın devamında TGC, Basın İş Yasası ile çalışan ve gazetecilik yaptıkları halde işverenleri tarafından 4857 Sayılı İş Kanunu’na bağlı çalıştırılan tüm gazetecilerin yıpranma hakkından yararlandırılmasını sağlayacak bir düzenleme yapılması çağrısında bulundu.
ÇGD: KABUL EDİLEMEZ
Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Merkez Yönetimi ise düzenlemenin, Anayasa Mahkemesi’nin iptal gerekçesini karşılamadığı gibi Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı yönündeki Anayasa hükmünü de hiçe saydığına dikkat çekti.
ÇGD “İçinden geçtiğimiz süreçte, tüm meslektaşlarımızın da yakından bildiği gibi, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı keyfi olarak yüzlerce basın kartını yenilememiş, yüzlercesini iptal etmiştir. Basın kartları iptal edilen meslektaşlarımızın ağırlıklı olarak iktidar partisinin ‘muhalif’ olarak kodladığı basın kuruluşlarında çalışıyor olması, Anayasa Mahkemesinin yasal bir hakkın yürütme organının inisiyatifine bırakamayacağına yönelik gerekçesiyle örtüşmektedir” dedi.
Türkiye’nin dört bir yanında zor koşullarda mesleklerini icra eden ancak Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının siyasi tercihleriyle basın kartı alma hakları ellerinden alınan gazetecilerin yıpranma hakkından da mahrum bırakılmasını “kabul edilemez” olarak niteleyen ÇGD, açıklamasına şöyle devam etti:
"Hakların mücadeleyle kazanıldığı bilinciyle, yıpranma hakkımızı basın kartı şartına bağlayan, basın kartını da yürütmenin idari bir işlemine bırakan ve bu yolla mesleğimizin, meslektaşlarımızın tepesinde kılıç sallayan anlayışa, kurulmak istenen sisteme karşı mücadeleye devam edeceğiz.”
ANAYASA MAHKEMESİNİN İPTAL KARARI
İstanbul 22. İş Mahkemesi tarafından görülen bir davada, mahkeme, gazetecilerin fiili hizmet zammını düzenleyen 5510 sayılı Kanunun 40. Maddesinin 16. bendinin iptali talebiyle 9 Nisan 2019 tarihinde Anayasaya Mahkemesine başvurmuştu.
Dava sonunda Anayasa Mahkemesi, basın ve gazetecilik mesleğinde çalışanlara 'yıpranma payı' getiren düzenlemeyi, Anayasa'nın 13 ve 60'ıncı maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle 14 Şubat 2020 tarihinde iptal etmişti.
Mahkeme, basın kartı verilecek kişilerin nitelikleri ve basın kartının verilmesine ilişkin şartlar yönünden herhangi bir kanuni düzenleme bulunmadığını, konunun yönetmelikle düzenlendiğini belirtmiş, bu haktan sadece basın kartı sahibi kişilerin yararlanabileceği öngörülerek sosyal güvenlik hakkına bir sınırlama getirildiğine dikkat çekmişti.
Mahkeme yasal düzenleme için 14 Kasım 2020 tarihine kadar süre tanımıştı. (MEDYA SERVİSİ)