18 Kasım 2020 11:02

Kristal-İş Bursa Şube Başkanı: Ayakta kalmalı, dik durmalı yangınları söndürmeliyiz

Kristal-İş Bursa Şube Başkanı Mehmet Dikmen geçtiğimiz günlerde ücretsiz izne çıkartılan cam işçisinin kanser tedavisi gören eşinin hayatını kaybetmesi üzerine yazdı.

Fotoğraf: Kristal-İş

Paylaş

Mehmet DİKMEN
Kristal İş Bursa Şube Başkanı

Çok üzgünüm. Üzüntü duymama sebep konu, Mehmet Selim arkadaşımızın eşini kaybetmiş olması. Bilenlere hatırlatmak, bilmeyenlere ise anlatmak istiyorum.

Mehmet Selim’in eşi kanser hastasıydı. Tedavi süreci bütün ailenin ilgisi ve şefkatli duruşu ile devam ediyordu. Elbette bütün aile gibi arkadaşımız da tüm zamanını ve ruhunu hayat arkadaşının yaşam savaşına destek odaklı bir dönem yaşıyordu. Kendisi de hasta olduğu için rapor almış, ama ailesine hasta olmadığını eşi ile tam zamanlı ilgilenmek için rapor aldığını söylemişti.

Mehmet Selim nereden bilecekti ki acımasız hoyrat birkaç kafa oturup, son dönemde randımansız bulduğu için onu, yıllarını verdiği, gece gündüz demeden, karda kışta, sağlıkta ve salgında emek verdiği işyerinden ücretsiz izne çıkartacak... Aylık 1100 lira gelir ile ailenin giderleri nasıl karşılanacak? Nasıl bu mendebur hastalıkla mücadele edecek? Kendimi onun yerine koydum; içim yandı. Yardımcı olmak için çok uğraş verdim, uğraş verdik hepimiz. Ama yarasına merhem olamadık. Kağıttan kulelerle sarp surları aşmak mümkün olmadı.

Duymasını istemedi eşinin Mehmet Selim, acısını içine gömdü, sahte gülüşler yerleştirdi yüzüne. Yeter ki hayat arkadaşı şu hastalıktan kurtulsun, yaşam nasılsa devam edecektir. Fakat her nasılsa duymuş. Bir adım ötesi işsiz ve çaresiz kalmak diye düşünmüş belli ki. Kanser acısının zorladığı yüreğine çok ağır gelmiş demek ki, eşine gösterilen bu vefasızlık. Yaşama isteği bitmiş, daha çocuklarının mürüvvetini görmek için çarpan bir yürek; o anda durmuş. Bütün çabalara rağmen döndürülmesi mümkün olmadı hayata. Arkadaşım, kardeşim Mehmet Selim yıkıldı. Yıkılan sadece Mehmet Selim değildi. Biz yıkıldık, bütün bir insanlık yıkıldı aslında. Ruhunu kaybetmiş, makineleşmiş yaşam tarzımız, tüm bir sistematik yıkıldı.

Huzur içinde uyu, arkadaşımın göz nuru. Ya diğerleri Abdullah Boz, Tamer Gündoğdu, Muharrem Akgül, onların aileleri neler yaşandı, neler yaşanıyor o evlerde? Bu kötü sonuçlanan hikaye onların da yolu olmaz umarım. Ayakta kalmalı, dik durmalı bu yangınları söndürmeliyiz.

Gerek işverene gerekse son başkanlar kurulunda sendikamız yöneticilerine izah etmeye çalıştım. Bir çözümü olmalı dedim. Canlı yayında görüştürdüm, ama nafile. Hâlâ da arayıp soran olmamış Mehmet Selim’i, halin nicedir diye.

Bu yazıyı paylaşıp paylaşmamak arasında çok geldim gittim. Neticede birileri güçsüzlük olarak yorumlayabilirdi. Kim bilir belki de bu sorunların çözümü zayıf olabilmekte, zayıf kalabilmekte. Oturduğumuz koltukların şişirdiği egolarımızı üzerimizden atıp zayıflayabilmekte.

Kötülerle; başkasının yangınında yemeğini ısıtanlarla mücadelemize devam edecek, kapımızı kapatıp perdemizi çekmeyeceğiz. Korkmayacak; arsızı, hırsızı savunmak yerine; güçlerimizi birleştirip, güç olacağız. Umarım gücümüz yeter, bu kaba ve nobran işleyişi durdurmaya. Ve umarım biz ve bizim gibiler kazanır.

Selamlarımla...

ÖNCEKİ HABER

Ford'da 7 işçiden 1’i karantinada kalan işçiler fazla mesaide

SONRAKİ HABER

Avukat Atal, Akkuyu Nükleer Santrali davasına çağrı yaptı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa