Prof. Serdar Değirmencioğlu: Dünyayı yönetenler çocukların düşlerine engel
Bugün Dünya Çocuk Hakları Günü. “Çocuk hakları dendiğinde akla ilk gelen insan hakları olmalı” diyen Prof. Dr. Serdar Değirmencioğlu ile dünyadaki ve Türkiye’deki çocukların durumunu konuştuk.
Fotoğraf:Pixabay
20 Kasım, 1989 yılından bu yana dünya genelinde çocukların karşı karşıya kaldıkları hak ihlallerini gündeme taşımak amacıyla ‘Dünya Çocuk Hakları Günü’ olarak kutlanıyor. Savaşlar, yoksulluk, göçler çocukları tehdit ediyor. Türkiye’de ise çocuklara yönelik suçlar ve istismar artıyor. “Çocuk hakları dendiğinde akla ilk gelen insan hakları olmalı” diyen Prof. Dr. Serdar Değirmencioğlu’na sorduk dünyadaki ve Türkiye’deki çocukların durumunu.
Nedir çocuk hakkı?
Çocuk hakları dendiğinde akla ilk gelen insan hakları olmalı. Bunu baştan vurgulamak gerekiyor. İnsan hakları her insan için geçerli. Çocuk hakları da her çocuk için. Çocuk hakları çocukların özel gereksinimlerinin karşılanması için İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne ek olarak düşünülmüş ve ufuk açıcı bir yaklaşım içeriyor. Çocuk Hakları Sözleşmesi (ÇHS) bir çerçeve gibi, bir anayasa gibi. Hem ufuk açıcı, hem de geliştirilmeye açık bir çerçeve.
Çocukların gerek bedensel gerek zihinsel açıdan gelişmekte olması nedeniyle kendi kararlarını alamayacağı, yani bir yetişkin gibi görülemeyeceği göz önünde tutularak çocuklara özgü haklar düşünülmüştür. En başta, çocuğu ilgilendiren kararlarda önce çocuğun yararının düşünülmesi ilkesi var. Hemen ardından, her çocuğun hakları olduğu, yani çocuklara ayrımcılık yapılamayacağı ilkesi gelir.
Diğer çocuk hakları dört temel gereksinim çevresinde kümelenir. Her çocuğun yaşama hakkı var. Ama yaşayabilmesi için bakım ve korunmaya gereksinimi var. Bu nedenle her çocuğun korunmaya hakkı var. Çocuklar her açıdan çok etkileyici gelişim geçirirler ve gelişimlerinin desteklenmesine gereksinim duyarlar. Bu nedenle her çocuğun gelişim hakkı vardır. Ayağına dar ayakkabı giydirilen bir çocuğun ayağı gelişemez. Okula gitmesi engellenen çocuklar, okula giden çocuklar gibi gelişemez. Sokağa çıkması, ağaca tırmanması engellenen bir kız çocuğunun gelişmesi engellenmiş demektir. Son olarak, her çocuk erkenden kendi isteklerini göstererek dünyayı etkiler. Büyüdükçe kararlara daha çok katılmak, daha özerk olabilmek ister. Bu nedenle, her çocuğun katılım hakkı vardır. Çocukların dinlenmediği bir ev, okul veya toplum kabul edilemez.
"DİNDAR KİNDAR NESİL" ANLAYIŞI İLE OKULLARIN İŞLEVİ İDEOLOJİK DAYATMAYA İNDİRGENDİ
Çocuk hakları dünyada ve Türkiye’de ne durumda?
Geçen yıl ÇHS 30 yılını doldurdu. Türkiye Cumhuriyeti sözleşmeyi imzalamış olduğu için anayasası dahil, tüm yasaları ve uygulamaları ile sözleşmeye uymak zorunda. Ama her açıdan kokuşmuş tek adam rejimi, ÇHS ne gerektiriyorsa tersini yapmakta, son 30 yıl içinde elde edilmiş bütün kazanımları yok etmeye çalışıyor. Sıralarsak, tek adam rejimi çocukların yararını öncelikli tutmuyor. Kamu yararını da tutmuyor. Çocuklara yönelik ayrımcılık olağan: Bir yandan cinsiyetçilik, diğer yandan sınıfsal eşitsizlik, öte yandan nefret ve ırkçılık tırmanıyor. Bunlar çocuklara büyük zarar veriyor. Çocukların ileri haklarından başlarsak, katılım hakkı dikkate alınmıyor çünkü zaten demokrasi işlemiyor. Gelişim hakkı da dikkate alınmıyor. Bir yandan ayrımcılık zirvede ve özellikle kız çocuklara çok zarar veriyor; diğer yandan “dindar kindar nesil” anlayışı ile okulların işlevi ideolojik dayatmaya indirgendi. Korunma ve yaşama hakkı ilkeleri, yani en temel ilkeler de, yoksulluk, ırkçılık ve rejimin savaş siyasetinden müthiş zarar gördü ve görüyor.
Dünyadaki durum da pek iyi değil. Neoliberal kapitalizm, yoksulluk, göçler ve militarizm çocukları tehdit ediyor. Dünyanın en zengin ülkelerinde aç kalan çocuk sayısı tırmanışta, örneğin. Bu ülkelerde zenginlik değil eşitsizlik ve haksızlık var.
"SÖZLEŞMEYİ BİR TEK ABD İMZALAMADI"
Birleşmiş Milletler Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’yi yürürlüğe koymayan ülke var mı?
Altı yıl kadar önce sözleşmeyi imzalamamış üç ülke vardı. Somali ve Güney Sudan 2015’te imzalayınca, geriye yalnız ABD kaldı. Sözleşmeyi imzalayan ama doğru düzgün uygulamayanlar listesi ise daha uzun.
"ÇOCUKLAR BARIŞ, EŞİTLİK İSTİYOR"
Unicef bu yıl, “Dünya Çocuk Günü 2020: Yaşamak istediğin dünyayı çiz” başlığı ile çocuklara covıid-19 sonrasında yaşamak istedikleri dünyayı çizmelerini istedi. Çocuklar çizimlerinde ayrımcılığın, savaşın olmadığı, doğanın korunduğu bir dünya istiyor. Kuşaklar değişse de hayaller neden değişmiyor?
ÇHS ile birlikte çocukların güzel bir dünyaya gereksinim duydukları, 1989’da da vurgulanmıştı. Yani, barış, özgürlük, eşitlik ve dayanışmanın olduğu bir dünya. Bir de sürdürülebilir dünya gerektiği artık iyice anlaşıldı. Dünya Soğuk Savaş ardından bunlara yönelmedi. Tam tersine, diktatörler çoğaldı; örgütlü kötülükler, küresel sömürü ve savaşlar yayıldı. Çocukların düşlediği dünyayı istemeyenler güçlü ve dünyayı yönetiyorlar.
ÇOCUK KİME AİTTİR?
Çocukların bir kişi, kurum veya kutsal varlığa ait olması düşünülemez. Her çocuk kendisine aittir. Çocuk hakları, bir çocuğun gerek bedensel gerek zihinsel bakımdan tam erginliğe ulaşmamış olması nedeniyle, çocuğa en uygun, en iyi şekilde korunması için düşünülmüştür. Çocukların yasal güvencelere ve korumaya gereksinimi olduğu düşünüldüğünde, hem çocuğun ana babasına, hem de devlete görevler düştüğü ortadadır. Bu, birey 18 yaşına erişene dek böyledir. Daha basit söylersek, çocuklar ana babaya ve kamu adına devlete emanet edilmiştir. Bu hem ana babanın, hem de devletin iyi niyetini varsayar. Eğer iyi niyet yoksa, emanetin devreden kaldırılması gerekir. Ana babasının ihmal veya istismarına uğrayan çocuğun ana babaya emanet edilmesi kabul edilemez. Diğer yandan, dünyada milyonlarca insan sığınmacı durumunda ve içlerinde 18 yaşına ermemişler çok yüksek sayıda. Sığınmacı konumundaki bir çocuğun, onu kaçmak zorunda bırakan devlete ve yönetimine bırakılması da düşünülemez.