Gazeteci Namık Tarancı’nın eşi Derman Tarancı: Sahiplenmek mücadele etmekten geçer
Bundan 28 yıl önce, 20 Kasım 1992'de Hizbullah tarafından katledilen Gazeteci Namık Tarancı'yı eşi ve mücadele arkadaşı Derman Tarancı ile konuştuk.
Fotoğraf: Evrensel
Orhan KURUL
Dersim
Gerçek Dergisi Diyarbakır Temsilcisi, Namık Tarancı 28 yıl önce hayatını kaybetti. Mücadele arkadaşları içinde ‘Kaptan’ olarak anılan Tarancı, ‘faili meçhul’ haberlerinin her gün ardı ardına geldiği ‘90’lı yıllarda, bir gazeteci olarak faili meçhullerin üzerine gitmiş, Musa Anter cinayetini ve pek çoğunu araştırmıştı. 20 Kasım 1992’de Hizbullah tarafından katledilen Tarancı’yı mücadele arkadaşı ve eşi Derman Tarancı ile konuştuk. Tarancı, Kaptan’ı sahiplenmenin yaşananlara karşı mücadele etmekten geçtiğini söyledi.
BİR KÜLTÜRÜ YOK ETME TUTUMU SERGİLİYORDU SİSTEM
Derman Tarancı, mücadele arkadaşının katledildiği döneme dair “O yıllarda baskı, zulüm, katliam, ya da bir kültürü yok etme tutumu sergiliyordu sistem. Bu yok etme sadece toprağa gömülen insanlar üzerinden de değil aslında bir bütün olarak Kürt halkına yönelik bir kültürü, bir davayı gömmekti asıl dertleri” değerlendirmesinde bulundu. Sistemin başarılı olamadığını aktaran Tarancı “Aileler parçalandı, köyler boşaltıldı, aydınlar, yazarlar ve demokratlar tutuklandı. Namık da genç yaşlarda cezaeviyle tanışmış genç yaşlarda ağır işkencelerden nasibini almış bir devrimciydi. 2 yıl Diyarbakır’da 3 yıl da Malatya’da mahpusluk yaşayarak hem kendini hem de yaşananları sorgulamaya başlamış. Kaldığı süre dışarıyla bağlantısını kesmeyip daha kararlı ve kendine olan güveniyle devam demiştir” diye konuştu.
"HALKIN İRADESİNİN GASBINA KARŞI DİRENİRDİ"
Namık Tarancı’dan öğrenilecek çok şeyin olduğunu belirten Tarancı, şunları söyledi: “Onun devrimci yaşam tarzı, mütevazı yapısı, sınırsız fedakarlığı, davasına olan inancı aslında bir karaktere bürünmüştü, adeta yaşam tarzıydı. Coğrafyada haksızlıkları kabul etmeyip isyancı serüveni devrimci sosyalist olma yolunda ilerlemesi. Kürtlerin, demokratların, yurtseverlerin harman edildiği bir coğrafyada sosyalist mücadele etmek, uğruna tek kurşunla infaz edilmesi belki Kaptan’ın yaşam tarzının sona ermesi değil bugüne taşınır olması onun yürekli bir Kürt sosyalist olmasının gereğiydi ve farkındaydı. Bugün yaşamış olsaydı mutlaka yaşanan bu haksızlara karşı mücadelenin en önünde olacaktı. Kürt siyasetçilere olan baskılara, halkın iradesinin gasbına karşı yine en önde direnirdi.”
KAPTAN OLMAYI HAK ETMİŞTİ
Kaptan’ın mahlasına dair “Denizi olmayan bir coğrafyada kaptan olmak, başlı başına bir kararlılık diye düşünüyorum. Devrimci duruşu, mütevazı kişiliği. Yoldaşlarını koruyucu tavrı, toplumsal düşünmek… Bir o kadar da disiplinli olmak… Kaptan olmayı hak etmişti. Arkadaşları da bu sebeplerden olsa gerek kaptan diye çağırırlardı.” değerlendirmesinde bulunan Tarancı, Kaptan’ın o siyah taşlarla örülmüş surların ortasından şiirleriyle, haberleriyle yaşanan gerçekleri o ağır baskıcı koşullarda kamuoyuyla paylaşmak, bir ses olabilmek için tereddütsüz canını ortaya koyduğunu söyledi.
UMUTSUZLUĞA KAPILMAK YOK
Kaptan’ın o gün Kürt ve Türk halkının kardeşlik mücadelesinin yaşatılması adına mücadele ederken geriye bakmadığını aktaran Tarancı “Hiçbir koşulda yılgınlığa kapılmadan hep bir şeylerin mutlaka değişeceği inancıyla hareket etti. Bugün yaşananlar karşısında durmak ve mücadele etmenin koşulları var. Kaptan’ı sahiplenmek yaşananlara karşı mücadele etmekten geçer. İnanç ve kararlılık, onu mücadele kaptanı yapan da buydu. Umutsuzluğa kapılmak yok” diye konuştu.
"ŞAİRLİĞİ SINIF MÜCADELESİNDEN UZAK DEĞİLDİ"
Namık Tarancı’nın devrimci bir gazeteci olduğunu anlatan Tarancı, Kaptan’ın kendi coğrafyasında yaşananları Gerçek dergisi aracılığıyla kamuoyuyla paylaşmak gibi bir görevinin olduğunu söyledi. Bu görevini yaparken silahların gölgesinde yaşamak gibi bir zorluğun olduğunu da belirten Tarancı “Belki de onu diğer gazetecilerden ayıran özellik buydu. Devrimciliği şairliğinden önce geliyordu. Devrimci kişiliğiyle bütünleşen şiirler kendi yöresinin kültürüyle özdeşliyordu” dedi. Kaptan’ın şairliğine dair de konuşan Tarancı, “Şairlik aileden gelme gibiydi sanki. Cahit Sıtkı Tarancı’nın yeğeniydi Namık, onun etkisi büyüktü elbette.” diye belirtti. Kaptan’ın şairliğinin sınıf mücadelesinden uzak olmadığını, yalnız sanatsal bir uğraş için şairlik yapmadığını söyleyen Tarancı “Zincire vurulmuş bir kır çiçeği/Papatya/sümbül/menekşe/otlarda toplanmış yeşermesin diye/sen de mi ak güvercin/karşı durdun cuntaya” dizelerini de örnek göstererek “Toplumsal mücadeleyi yansıtan kültürle yazardı” dedi.