22 Kasım 2020 23:59

“Ben derslere nasıl katılacağım öğretmenim?”

İstanbul'da görev yapan bir öğretmen uzaktan eğitim sürecinde yaşadığı sorunları ve öğrencilerden gelen tepkileri Evrensel'e yazdı.

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Eğitim emekçisi
İstanbul

Merhaba.

Kovid-19 virüsünün ülkemiz sınırlarında varlığının kabul edildiği mart ayından bugüne olağanüstü durumlara en somut örnekleriyle biz eğitimciler tanıklık ettik.

İlk günlerde ortaya çıkan belirsizlikleri anlayışla karşıladık. Zamanla yöneticilerin hiç de sürpriz olmayan bu hal karşısında eğitim-öğretim gibi temel bir meseleye planlı, bilimsel ve akılcı uygulamalar ile yol haritası çıkaracağını ümit ettik. Okulların kapalı tutulduğu 4 aya ek olarak koca bir yaz tatili boyunca Sayın Milli Eğitim Bakanı’mızın kamuoyuna açıklamalarından gireceğimiz yeni eğitim dönemine ilişkin ne çok planları olduğunu defalarca işittik. Bu arada Eğitim Bilişim Ağı’na (EBA) düzülen methiyelerden yeni öğretim yöntemimizin online olacağına dair sinyaller alıyorduk.

EBA/KOTA VE HÜSRAN...

Bu sırada okullara gönderilen resmi yazıda bir öğrenci okulda hangi dersten kaç saat ders görüyorsa bu saatleri dikkate alacak şekilde EBA’dan online ders programı yapılması isteniyordu. Ancak planlama hiç de kolay olmadı. Nihayet okul yöneticileri EBA online ders programlarını öğretmenlere ulaştırdı.

Sabah 09.00 İle akşam 20.10 arasında sair zamanlarda yazılan dersler öğretmene “Evden çıkamazsın, eve kimseyi kabul edemezsin, hastaneden randevu alamaz, hiçbir özel işini göremezsin” demekteydi. Üstelik öğretmen bir çift olduğumuz için evde online ders anlatacak iki öğretmen, online ders dinlemek zorunda olan üniversiteye giden bir genç buna karşın bir adet masa üstü bilgisayarımız vardı. Daha beteri ise küçük oğlumuz ve onun en temel hakkı hiç hesaba katılmamıştı. 10 yaşındaki küçük oğlumuz özel eğitim ve rehabilitasyon kurumlarından destek eğitim alan özel gelişim gösteren bir çocuktu. Anne ve babanın mesai saatlerinin bütün güne yayıldığı bu çalışma temposunda onu kim besleyecek, kim ne yaptığı ile ilgilenecek ya da kim en temel hakkı olan eğitimi için kurumuna götürüp getirecekti? Belli ki bu hususlar düşünülmemişti.

Nihayet elimizdeki program ile EBA üzerinden öğrencilerimizle iki tarafın da yabancı olduğu bir ders işleyecektik. Ancak o da ne? Ortak WhatsApp gruplarından arkadaşlar birbirine sisteme giremediğinden yakınıyordu ki nihayet medyada EBA’nın çöktüğü haberini görmemiz uzun sürmedi. Bu durum bir tek Bakan’ımızı mutlu etti. Öğrenci/öğretmen sayıları çok net bilinen veriler olmasına rağmen ortaya çıkan talebin Bakan’ımıza neden sürpriz olduğu anlaşılamadı.

Ardından gelen günlerde bizi yeni bir sorun bekliyordu: Kota. Haftalık 21 saat olması gereken ders saatimden birinci hafta sadece 8 saat ders yapabildim. Koca bir hafta kimi sınıflarla tanışma fırsatım bile olmadı. Bu durum tüm arkadaşlar için aynı idi. Ve sınıflar arası öğretim eşitliğini zedeliyordu. Ancak daha sonra kotanın izin verdiği ölçüde ders yapabildiğimiz sınıflar da gördük ki eşitsizlik yalnızca bundan ibaret değildi.

GURBET VE ÜÇ ÇOCUK

Ders programımın beni eve hapsettiği zamanlardan bulduğum ilk fırsatta 3 yıldır kanser tedavisi gören 70 yaşında yalnız yaşayan annemin yanına uğramaya çalışıyorum. Yeni çalışma tempomuzu anlamaya çalışan annem bir yandan da sitem etmeyi ihmal etmiyor haklı olarak. Çıkarken binasının giriş katındaki komşusuna uğramamı istedi. Annem, komşusunun 6 aydır işsiz, üç çocuklu bir aile olduğundan söz etmişti.

Çıkarken kapısını çaldığım kadın Gurbet…

Bana okul derslerini dinleyebilmek için bakanlığın çocuklara ücretsiz internet verip vermediğini sordu. Ayrıca eğer ücretsiz internet hizmeti varsa 5. ve 7. sınıfa giden çocuklarından hangisinin dersleri dinlemesinin daha gerekli olduğunu söylememi istedi. Çünkü sadece telefonu vardı ve yalnızca bir çocuğu ders dinleyebilirdi? Bu ne yaman soruydu.

“Gurbet’e bir tablet ya da i-pad bulmalı ama nereden, nasıl?​” diye düşüncelere daldım. Sonra ülkenin her yerinde bulunan Gurbet’ler geldi aklıma. Telefonumdan bir bildirim sesi böldü düşüncelerimi. Açtım okudum. Aynen şöyle yazıyordu, hiçbir harfine dokunmadım:

“Öğretmenim bilgisayar demiştiniz n’oldu acaba? Benim bilgisayarım yok, babam da esnaf olduğu için dükkanı kapatma kararı alındı. Ben nasıl derse gireceğim, dükkana her sabah gidip dersime giriyordum, şimdi ise evde kaldık bize de yasak. Bana yardımcı olabilir misiniz? Ben derslere nasıl katılacağım öğretmenim?​”

Bu “Sana bir bilgisayar bulmaya çalışacağım Furkan” yazdığım son öğrencimdi.

Gurbet’in sorusu kafama takıldı. “Hangisi ders dinlesin hocam?​” Sorusu bir iki dakika havada asılı kaldı. Hangisi olur mu Gurbet? Eğitim-öğretim en temel haktır. Hiçbir çocuk bu haktan mahrum bırakılamaz. Devletin anayasasında da uluslararası temel hak sözleşmelerinde de bu yazar. Bu hakkın kullanılması devletin güvencesi altındadır. Ama diyemedim. “Bakacağım Gurbet, ararım ben seni” diyerek uzaklaştım.

NEREDE BU ÇOCUKLAR?

EBA’da kotanın izin verdiği sürece yaptığımız derslerde katılım hiçbir zaman mevcutların üçte birinden fazla olmadı. Burası İstanbul. Burası genel verici ağların, internet erişim hizmetinin en çok verildiği şehir. Burası sözde sosyoekonomik olarak birbirine yakın sınıfların yaşadığı bir ilçe. Nerede bu çocuklar? Neden derste değiller o halde? Bu büyükşehirde derse bağlanma koşullarını oluşturamamış bu kadar çocuk varsa ülkenin diğer bölgelerini düşünmek hiç de zor olmasa gerek.

Bu husus ilgililerin de dikkatini çekmiş olmalı ki biz öğretmenlere bir yazı ulaştırıldı. Her birimiz rehberliğini yürüttüğümüz sınıflarda öğrencilere tek tek telefon üzerinden ulaşacak ve EBA erişimi konusunda imkanları olup olmadığını soracaktık. Resmi yazı öğrencinin internet erişim imkanını sorduğuna göre devletimizin bu anlamda ihtiyaç sahiplerine bir kolaylık yapacağına dair bir umut edindik. Sorduk, soruşturduk tek tek konuştuk listeler oluşturduk. Gelin görün ki çıkan sayının çokluğuna inanmak istemeyen il milli eğitim müdürleri çıktı. Bir daha yapın dedi. İnterneti olmayana internet ya da bakanlığın tablet dağıtımı yoktur. Bunu ekleyin ki vatandaş yalan beyan vermesin diye not düşüldü.

“Düşmek” derken bu sırada bizim gibi tüm gün online üzerinden ders anlatan hatta saatleri çakıştığı için aynı anda bilgisayarın başında bulunan öğretmen çiftin dünyalar güzeli yavruları Masal bebeğin balkondan düştüğü haberi medyada yer aldı. Yine EBA’ya rahat bağlansın diye babasının kablo çekmesi sırasında bir yavrunun çatıdan düşerek hayatını kaybetmesi bizleri derinden sarstı.

Bizim yavrumuz 10 yaşında ancak özel gelişim gösteren bir çocuk olduğu için onu yalnız bıraktığımız anlar kabusumuz oldu. Son iki hafta da ekmek gibi su gibi ihtiyacı olan eğitimlerini de aksatır olduk.

EBA derslerine bağlanamayan çocuklar... Velilerin mazeret içeren mesajları... Ulaşamadıklarımız... Sürekli çalan telefonlarımız... Gelen bildirimler…

ÖNCEKİ HABER

KESK'ten Diyarbakır ve Adana'da eylem: İhraçlar varken hukuk reformundan bahsedilemez

SONRAKİ HABER

ABD seçimleri ve Türkiye-Suudi Arabistan yumuşaması

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa