22 Kasım 2020 23:34

Ford Otosan işçisi yazdı: Onların evleriyle bizim evlerimiz…

"Ali Koç kendine 14.5 milyon dolara yeni bir malikane satın almış. Hem de peşin ödeyerek. Yani hayatını ipotek ettirmeden..."

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Ford Otosan işçisi
Kocaeli

Deprem sonrası ülkemizde her zaman can yakıcı manzaralar görürüz. Sokaklarda evsizler ya da derme çatma gecekondular hepimizi rahatsız eder. Bizim fabrikadan hiç kimse malikanede oturuyor mu? Haydar Yenigün ve üst yönetim hariç tabii ki oturmuyor. Çoğu arkadaşımız ya kirada ya da 10 yıllık kredilerle aldıkları, hâlâ ödemeye çalıştıkları evlerde oturuyor.

Koç Holdingin her geçen gün kârına kâr kattığı ortada. Saraylar, saray gibi malikanelerde yaşayanlar kim hepimiz biliyoruz. Ali Koç kendine 14.5 milyon dolara yeni bir malikane satın almış. Hem de peşin ödeyerek. Yani hayatını ipotek ettirmeden, dünyanın öbür ucunda, içinde sinema salonu, bar, yapay şelale, kocaman bir şömine olan, okyanus manzaralı bir ev... Bizler hükümet tarafından geçenlerde depreme dayanıklı evler almadığımız için dahi suçlandık. Ali Koç ve onun gibiler bizlerin kanını emerek, emeğini sömürerek, kendileri ve yedi sülalesi için rahat, güvenli, dayanıklı, evler, malikaneler alıyorlar. Bizlerin ev deyince anladığı iki göz oda, bir mutfakken, fazla mesaiden evde zaman geçiremiyorken, çoğu zaman geçim derdinden eve girdiğimizde dahi kara bulutlar üzerimize çöküyorken, en fazla ayda bir balık yiyerek kendimizi ödüllendiriyorken, her depremde acaba oturduğumuz ev depreme ne kadar dayanıklı diye korkuyorken birileri bizim emeğimizle böyle rüya gibi evlerde huzur içinde yaşıyor.

Onların evleriyle bizim evlerimiz, onların oturdukları semtlerle bizim mahallelerimiz çok farklı. Geçen gün televizyonda göğüs hastalıkları uzmanı bir kişi diyordu ki; “İstanbul’da virüs en çok mavi yakalıların olduğu semtlerde yayılıyor.” Bu ne demektir? Virüs zengin mahallelerine uğramıyor, uğrasa da onların özel doktorları, süper konforlu evleri, daha temiz hava alabilecekleri alanları ve çalışmadıkları/iyi beslendikleri için çok daha sağlam bir bünyeleri var. Sendika ağaları, hükümet ve yandaşları, patronlar ve müdürleri bizleri anlamazlar, anlayamazlar. Çünkü onlar şehir manzarası izleyip günün yorgunluğunu evlerinde barda atarken, havuzlardan masaj salonlarından çıkmazken biz her gün acaba bu ay sonunu nasıl getireceğiz, krediyi krediyle mi kapatmaya çalışsak, kendi masraflarımızdan kısıp, çocuklarımızın bir istediğini daha yerine getirebilir miyiz gibi sorularla boğuşuyoruz. Anayasada “eşitlik” diye bir şey yok mu? Hepimizin insanca, güvenceli bir işte çalışıp, dayanıklı, sağlıklı, günümüz şartlarına uygun bir evde barınma hakkı yok mu? İlla bir ev sahibi olabilmek için hepimiz yıllarımızı ipotek altına mı alalım?

ÖNCEKİ HABER

Kocaeli Valiliği, metal işçilerinin yürüyüşü öncesi eylem yasağı ilan etti

SONRAKİ HABER

Belediye işçilerinin mücadelesi ve işçi sınıfının zayıf karnı işçi aristokrasisi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa