22 Kasım 2020 22:14

Binamızın risk analizi için 33 bin lira istendi

"Her alanda olduğu gibi burada da usulsüzlüğün, denetimsizliğin sonuçlarını en ağır şekilde ödedik ve ödemeye de devam ediyoruz."

İzmir'de meydana gelen depremin ardından yıkılan binalardan yükselen toz bulutları | Fotoğraf: Kadir Özen/DHA

Reklam

Aliye CEYLAN
İzmir

Ben İzmir’in Çiğli ilçesinde ailemle ikamet eden bir gencim. Sadece bir emekli maaşı ve bir asgari ücretle geçindiğimiz bir hayatımız var pek çoğu gibi. Son zamanlarda işsizlik, pandemi derken üzerine bir de deprem eklendi. Deprem gerçeği gündelik hayatımızda çok sık aklımıza gelmiyorken birden kendisinin varlığıyla sarsıldık. Her alanda olduğu gibi burada da usulsüzlüğün, denetimsizliğin sonuçlarını en ağır şekilde ödedik ve ödemeye de devam ediyoruz.

Oturduğumuz bina ’98 yılında yapıldığı için endişelendik. Depremden sonra apartman olarak detaylı deprem analizi yaptırmak istedik. Biz de öncelikle herkes gibi Çevre ve Şehircilik Bakanlığını çağırdık, belki örnek alıp teste tabi tutarlar diye. Ancak sadece belirli noktalara bakıp gittiler. Baktık olmuyor belediyelerin böyle bir hizmeti var mı diye araştırdık. Gördük ki onlar da sadece ön analiz yapabiliyor. Onun için son çare üniversite birimi olmasına güven duyarak deprem risk analizi yapan Dokuz Eylül Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezine başvurduk. Tam sevinecekken elimize 33 bin liralık bir fiyat tablosu tutuşturdular. Daire başı 1300 TL civarı bir ödeme yapmamız gerekiyor. Apartmanda sadece asgari ücretle geçinen komşularımız var ve bu sadece analiz için istenilen fiyat. Rapor çıktıktan sonra bir de binanın neye ihtiyacı olduğunu öğrenmek için projelendirme yaptırmak gerekiyor. Onun için de daha sonra ayrı fiyat biçilecek diye düşünüyoruz. Bitti mi tabii ki bitmedi! Sonrasında güçlendirme mi kentsel dönüşüm mü olacağı ihtimallerini ve ekonomik yükümlülüklerini düşünmek bile istemiyoruz.

Can güvenliğimizi sağlamaya çalıştıkça sonu gelmez bir borç batağının içine batıyoruz. Tonlarca konut ve deprem vergileri ödeyen bizler, bu hizmetlere ücretsiz ya da çok sembolik rakamlarla ulaşmamız gerekirken, bu kadar hayati olan bu tetkiklerin neden bu kadar pahalıya yapıldığına anlam veremiyorum. Hem de bunu yapan devlet kurumu olunca. Tüm bunların zorunlu olması ve kamu kuruluşlarının sorumluluk alması gerekirken bizlerin sorumluluğuna bırakılıyor. Diyorlar ki “Paran varsa güvendesin, yoksa ölmeye mahkumsun”. Bu ülkede ezkaza yaşadığımızı düşünüyorum. Ama bu kader değil. İstiyoruz ki Bakanlık ve yerel yönetimler meslek odalarından da destek alarak tek tek tüm yapıların ilçe ilçe, mahalle mahalle tetkiklerini yapsın ve insanlara bir çözüm sunsun artık. Duyarlı olup sorumluluk alınırsa her şey mümkün.

Reklam