TGS Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu: İstanbul Sözleşmesi'nden vazgeçmeyeceğiz
Türkiye Gazeteciler Sendikası Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu, 25 Kasım'a ilişkin açıklamasında, "Kadın düşmanı medyaya sözümüz: Sözleşmeden vazgeçmeyeceğiz!" dedi.
Fotoğraf: Eylem Nazlıer/Evrensel
Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'ne dair “Kadın düşmanı medyaya sözümüz: Sözleşmeden vazgeçmeyeceğiz!” diyerek bir açıklama yayımladı.
Açıklamada “İstanbul Sözleşmesi cinsiyet ve cinsel yönelim temelli şiddete maruz bırakılan herkesin güvencesidir, yaşama hakkımızın güvencesidir. Bizler TGS Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu olarak bu hakkımıza sahip çıkıyoruz.” denildi.
Türkiye’nin, İstanbul Sözleşmesi'ni 24 Kasım 2011'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde 247 vekilden 246’sının kabul oyu ile parlamentosundan geçiren ilk ülke olduğu vurgulanırken, bu sözleşmeye dayanarak, 2012 yılında 6284 sayılı “Ailenin korunması kadına karşı şiddetin önlenmesine dair” kanunun çıkarıldığına dikkat çekildi ve şöyle denildi.
“Dokuz yıl sonra bugün gelinen noktada kadına yönelik şiddeti önlemeye ilişkin adımların çoktan atılmış olması gerekirken, mevcut kazanımlar elimizden alınmaya çalışılıyor. Birtakım basın kuruluşları ve meslektaş demeye dilimizin varmadığı gazeteciler, yazarlar bu sözleşmeye ‘fesat sözleşmesi’ diyor, sözleşmenin dilini ve amaçlarını kasten çarpıtarak aileyi, yuvayı yıktığını iddia ediyor. Kadınların haklarını tartışmaya açarken, kadın düşmanı çevrelerin sözlerini manşetlere taşıyor." Açıklamada şu ifadeler kullanıldı:
“Bizce utanç kaynağı olan bu medya organlarındaki nefret diline, kadınların haklarına yönelik bu saldırılara karşı; TGS Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu olarak, İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açılmasını değil, sözleşmenin tüm gereklerinin yerine getirilmesi için acil adımlar atılması gerektiğini söylüyoruz.
"BİZ ŞİDDET HABERLERİ YAPMAK İSTEMİYORUZ"
İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması demek;
- Kadınların ve LGBTİ+ların daha fazla erkek şiddetine maruz kalması ve biz gazetecilerin daha fazla şiddet haberi yapması demektir. Biz şiddet haberleri yapmak istemiyoruz.
- Medyadaki yaygın eril dilin artması demektir. Kadınları yok sayan, ‘anne’, ‘eş’ gibi rollere sıkıştıran, kadına şiddeti aklamaya bahane bulan medyanın değişmesini istiyoruz, bunun için mücadele ediyoruz.
- Kadınları ‘aile’ye hapsetmek, kimliklerimizden vazgeçmek demektir. Biz toplumun yarısıyız, sadece kadın olduğumuz için aşağılanmak, eksik hissettirilmek istemiyoruz.
- Kadın gazeteciler olarak her gün işyerlerimizde cam tavanla, mobbingle mücadele ediyoruz. Sokakta kolluk kuvvetlerinin sözlü, fiziksel şiddetine karşı mücadele ediyoruz. Haberlerimizi yaparken haber kaynağının tacizine karşı mücadele ediyoruz. İstanbul Sözleşmesi’ne ‘fesat sözleşmesi’ diyenler, ‘aileyi, yuvayı yıkıyor’ diyenler, ‘İslam sözleşmesi’ arzulayanlar, siz istiyorsunuz ki biz kadınlar evde oturalım, evlenelim, çocuk doğuralım, o çocukları sizin ‘ahlak’ kurallarınıza göre yetiştirelim, düşünmeyelim, fikirlerimizi söylemeyelim, mücadele etmeyelim.
KABUL ETMİYORUZ, İTİRAZ EDİYORUZ, İSYAN EDİYORUZ!
Biz kadın gazeteciler, kadınların kazanımlarının, en temel haklarının geri alınmaya çalışıldığı bu dönemde tüm meslektaşlarımızı bu saldırılara karşı kalemlerini, klavyelerini, objektiflerini kadınların mücadelesinin büyütmek için kullanmaya davet ediyoruz. Bu davetin aynı zamanda mesleğin en temel etik kurallarından biri olduğunu hatırlatıyoruz.
Biz gazetecilik yapacağız, bu meslekte kadın kimliğimizle var olacağız, medyada kadınların mücadelesinin görünür olması için mücadeleden vazgeçmeyeceğiz.” (MEDYA SERVİSİ)