Yeni yıkım ‘afet yasası’ mı olacak?
6306 sayılı Kanun’un 6. maddesindeki değişikliğin hak kayıplarına neden olacağını söyleyen Av. Senih Özay, "Değişikliğin mülkiyet hakkına vereceği zarar uygulamada görülecek" dedi.
Av. Senih Özay|Fotoğraf: Ramis Sağlam/Evrensel
Ramis SAĞLAM
İzmir
İzmir’de yaşanan deprem sonrası, evleri ağır ve orta hasarlı raporu verilen depremzedelerin kalıcı konut sorununun nasıl çözüleceği belirsizliğini koruyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, daha önce yaşanan afetler sonrasında vatandaşların kalıcı konut sorununa yönelik iki kanunu devreye sokuyordu. Bunlardan biri 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkındaki Kanun diğeri de 7269 Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun. 6306 sayılı Kanun’un 6. maddesinde 21 Haziran 2019 tarihinde değişiklik yapılmıştı. 24 Ocak Elazığ Sivrice’de yaşanan deprem sonrası uygulanan 6/A maddesinin hak kayıplarına neden olup olmayacağı tartışma konusu oldu. Konu ile ilgili görüşlerine başvurduğumuz Avukat Senih Özay, “6/A maddesinin vatandaşa ve mülkiyet hakkına vereceği zararları, devletin yapacağı uygulamalarla net olarak şekillenmeye başlayacaktır” dedi.
RESEN UYGULAMA
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından, yasaya eklenen 6/A maddesindeki, en tartışmalı bölümün devlete tanınan “yetkiler” olduğu göze çarpıyor. Özay, “Bu madde, uygulamaların resen yapılması başlığını taşıyor. Buna göre yıkılacak derecede riskli olan yapıların bulunduğu alanlar ile kendiliğinden çöken veya zeminin kayması, heyelan, su baskını, kaya düşmesi, yangın, patlama gibi sebeplerle ağır hasar gören veya ağır hasar görme riski bulunan yapıların bulunduğu alanlarda dönüşüm uygulamaları maliklerin ve ilgililerin muvafakati aranmaksızın Bakanlıkça resen yapılabilir veya yaptırılabilir deniyor. Görüldüğü gibi sadece bu yapıları değil bu yapıların bulunduğu alanda kalan binaları da mahiyet ve durumlarına bakılmaksızın kapsayabilen bir maddedir” dedi.
TESPİT VE TEBLİĞ İTİRAZ TARTIŞMASI
6306 sayılı Kanunundaki ‘tespit ve tebliğ’ şekilleri en tartışmalı konular. Riskli olarak tespit edilen yapıların listesi “tebliğ” yerine “Kaim olarak, bu yapıların kapısına asılır” ve “İlgili muhtarlıkta iki gün süre ile ilan edilir” deniliyor. Yine tartışmanın odağında riskli yapı tespitlerine karşı maliklerce veya kanuni temsilcilerince iki gün içinde itiraz etme hakkı ve itirazlara üç gün içerisinde teknik heyetler tarafından incelenip karara bağlanacağı hükmü yer alıyor. Özay, tespit ve tebliğ hükümlerini ve vatandaşa tanınan itiraz hakkının, kısa bir süreyle sınırlı tutulmasını “Bir nevi galeyana getirme” olarak değerlendirdi.
6/A maddesiyle tapudaki iş ve işlem bölümünde de Çevre ve Şehircilik Bakanlığına geniş yetki tanınmış. Tapuda yapılacak satış, devir, ipotek tesisi işlemleri ile tapu kaydındaki hakların ve şerhlerin terki işlemleri de dahil olmak üzere bütün tapu ve kadastro işlemleri, yıkım ve yapıma ilişkin her türlü izin ve ruhsat iş ve işlemleri, diğer idareler nezdinde yürütülecek iş ve işlemler, maliklerin ve ilgililerin muvafakati aranmaksızın Bakanlığın talebine bırakılmış. Özay, kanunun bu bölümünü “Vatandaşın mülkiyeti ve hakları maliklerin ve ilgililerin muvafakatı aranmaksızın işlemlere tabi olmaktadır” dedi.
Depremdeki hasarlı ve yıkılan binalara ilişkin olarak devletin hangi binalara hangi kanunu hangi maddeleri uygulayacağını zaman gösterecek. Fakat 6306 sayılı Kanun’un bu maddesinin uygulanmasının vatandaş için tehlikeli ve istenmeyen durumlara yol açabileceğini söylemek şimdiden olanaklı görünüyor.
6306 SAYILI KANUN UYGULANIRSA NELER OLABİLİR?
Hak sahiplerinin rızası aranmaksızın kamulaştırma yapılmadan mülkiyet bedelsiz Hazineye geçecek.Nasıl bir uygulama yapılacağını tamamen Çevre ve Şehircilik Bakanlığı belirleyecek. Karşılık olarak TOKİ’nin belirlediği yerden konut verilecek. Bunun ne zaman yapılacağını da yine ilgili kurumlar belirliyor.Evleri yıkılan depremzedeler, mevcut taşınmazdaki değer ile yeni yapılan TOKİ konutları arasındaki farkı öderse Hazine mülkiyeti hak sahibine devir ediyor.Değerlemenin nasıl yapılacağı ise belirsiz, muhtemelen ev yıkıldıktan sonra kalan arsa bedeli esas alınacak.Bu yasayla devlet adeta müteahhitlik rolüne soyunmuş gibi görünüyor.Kentsel dönüşüm yapılmıyor, rant getiren yerler el değiştiriyor.