Korona günlerinde A.Ş.K.: Acı reçete - şiddet - korunma yönetimleri
“Elleri arkadan bağlı”, “Biat etmeye zorlanan” emekçilerin maruz kaldığı baskı ve her türden sessiz bırakma uygulamalarını mobbing kavramı ile açıklamaya çalışacağız.

Fotoğraf: DHA
İLGİLİ HABERLER

Sağlık emekçisi anlatıyor: Biz mikrop değiliz

Sağlık emekçileri yazdı: Bizler ‘müjde’ değil yıpranma payı istiyoruz

Sağlık meslek örgütleri pandemiyle mücadeleye dair 12 maddelik öneri listesi sundu
Günseli UĞUR
SES DEÜ Hastanesi Şube ve Kurum Temsilcisi
Genel bir pandemi tablosu çizmeyeceğiz bu yazımızda; çoğu kişi tarafından benzer şekillerde tespit edilen korona günleri anlatmayacağız; “Elleri arkadan bağlı”, “Biat etmeye zorlanan” emekçilerin maruz kaldığı baskı ve her türden sessiz bırakma uygulamalarını mobbing kavramı ile açıklamaya çalışacağız.
“Acı reçeteyi” gündeme getiren acı gerçek şu ki ekonomi battı. Halk sağlığını değil de ekonomik çıkarları önceleyen politikalar ise emekçiler üzerinde baskıyı artırmaktan başka bir durumla sonuçlanmıyor. Yoksulluk, işsizlik, açlık korkusu emekçileri her koşulda çalışmak zorunda bırakıyor. İzin, istifa, emeklilik hatta hasta olma hakları elinden alınmış sağlık emekçileri de olsa; üretime zorlanan, işsiz kalma korkusu ile çalışmak zorunda kalan herhangi bir iş kolundan emekçiler de olsa aynı “acı reçete” ile karşı karşıyalar. Birlik ve dayanışma ihtiyacıyla bir araya gelerek hak arama mücadelesine girenler ise baskılar, tehditler, kınama cezaları, sürgünler ve eylem yasakları ile susturulmaya çalışılıyor.
MOBBİNG NEDİR?
Mobbing kavramının Türkçe karşılığı olarak en sık kullanılan sözcükler “işyerinde psikolojik taciz” ve “yıldırma”, “işyerinde manevi taciz”, “duygusal şiddet”, “işyerinde duygusal linç”, “örgütlü yıldırma”, “işyeri terörü”, “psikolojik terör” vb’dir.
SAĞLIK EMEKÇİLERİNİN YÜZDE 60’I KADIN
Kadınlar erkeklerden daha çok ve daha farklı nitelikte mobbinge maruz kalabilmektedirler. Sağlık emekçilerinin yüzde 60’ının kadın olduğu düşünüldüğünde konunun bu yönüyle incelenmesi zorunludur. Kadınlar işyerlerinde, emeğinin ve bizzat kendilerinin değersiz bulunması, sözlerinin kesilmesi, terfilerde ayrımcılık, giyim ve görünüşle alay etme, cinsel içerikli şakalar, cinsel tacize uzanan çeşitli biçimlerde mobbing ve şiddetle karşılaşmaktadırlar.
Daha verimli bir odaklanma sağlamak açısından sağlık ve sosyal hizmet emekçileri alanına bir bakalım:
Pandemi döneminin başından beri sağlık emekçilerinin ne koşullarda çalışmaya zorlandığı malum; hak arama eylemlilikleri ise yasaklarla engellendi; korkulan sarı zarflar çoğu çalışan için alnının akı olarak ifade edildi; meslek onuru öncekinden çok daha önemli hissedilir oldu. “Öyle ki biz para istemiyoruz mesleki itibarımızı geri verin” dediler. Bir hastane mesajlaşma grubunda hak arama mücadeleleri nedeniyle soruşturma ve cezalara maruz bırakılan sağlık emekçileri “Sarı zarfları gönderirken pandemi süreci hiç mi akıllarına gelmiyor acaba… Mobbingin dibini uygularız paşalar gibi de çalıştırırız diyorlar” yazıyor. Bir diğeri de “Bu sarı zarflar bizi yıldırmadı ama kurumun bize verdiği değeri görmüş oldum” diyor. Kovid-19 olan sağlık emekçilerinin “Neden dikkat etmedin” diye suçlanması ve “güya önlem” olarak çay ocaklarının kapatılması da bir tür mobbingdir, idari izinlerin kullanımına ilişkin yaşanan baskı ve zorlamalar da, test yaptıramaması da, tek ebeveyn çocuk bakım sorunu olanın gece nöbetine zorlanması da….
YALNIZLIK VE ÇARESİZLİK
Fotoğraf: Il Vagabiondo/Unsplash
Mobbing sadece sorumlu hekim/hemşire/müdür/yöneticimizin uyguladığı değil çalışma arkadaşımızın da uyguladığı bir baskı aracıdır. Çoğu zaman sorunun asıl nedenlerinden uzaklaşarak sanki “bireysel” bir saldırıyla karşı karşıyaymışız gibi hissederek kendimizi yalnızlığa ve çaresizliğe itiyoruz. Oysa sağlık hizmetleri ve sosyal hizmetlerini ekip olarak üreten bizler yaşamlarımıza yönelen mobbinge karşı insanca ve onurlu çalışma koşulları için sendikalarımızda ve meslek örgütlerimizde emek ve demokrasi güçlerinin de desteğini sağlayarak hep birlikte mücadele etmeliyiz. Bu mücadele sadece hukuksal alanda sürdürülmemeli; birleşik kitlesel mücadelenin yükseltilmesi ile görevi kötüye kullanma ve mobbing gibi her türden baskı ve yıldırma uygulamalarının önüne geçilmelidir. Yine kadınlar açısından mobbingin, kadınların toplumda yaşadığı tüm sorunlardan beslendiğini hiç aklımızdan çıkarmadan, kadınların eşitlik mücadelesinin yükseltilmesini, kadın dayanışmasının büyütülmesini mobbingle mücadelenin temel unsurlarından biri olarak ele almalıyız.
HUKUKSAL MÜCADELE YÖNÜYLE KORUNMA YÖNETİMLERİ
Yaşanan sorunları sendika işyeri temsilcimizle paylaşmamız mobbingle baş edebilmek açısından ve gerektiğinde doğru hukuksal adımları atmak açısından son derece önemlidir.
Mobbing yaşadığımızda mutlaka tutanak hazırlamalı ve bu tutanakta tarih, yer ve olaya şahit olan kişiler ile olayla ilgili bilgi ve belgelere yer vermeliyiz. Örneğin idare tarafından verilen anlamsız emirler, görevler gibi davranışlar söz konusuysa bunlara yazılı olarak itiraz etmeliyiz. Öncelikle mobbing yapan amirin kurum içerisinde şikayet edilmesi gereklidir. Şikayetle beraber mobbing uygulaması devam ediyorsa Medeni Kanun’a göre “önleme ve tespit davası” açılabilir. Ayrıca Hukuk Mahkemesinde mobbing yapan kişiye karşı manevi tazminat davası açılabileceği gibi idare mahkemesinde de idare aleyhine manevi tazminat davası açılabilir. Hem yardımcı olması hem de kanıt oluşturması bakımından gerekiyorsa tıbbi ve psikolojik yardım almamız faydalı olabilir.
Fotoğraf: DHA
Mobbingle ilgili ilk yasal düzenleme Borçlar Kanunu’nun “İşçinin kişiliğinin korunması”nı düzenleyen 417. maddesi ve Başbakanlığın 2011/2 sayılı “İşyerinde Psikolojik Tacizin (mobbing) Önlenmesi Genelgesi” ile düzenlenmiştir.
Mobbing karşısında diğer yasal güvencelerimize bakacak olursak; Anayasanın 10. ve 17. maddesinde düzenlenen “Kanun Önünde Eşitlik” ve “Kişinin Dokunulmazlığı, Maddi ve Manevi Varlığını Koruma ve Geliştirme Hakkı” da oldukça önemlidir. Anayasada ayrımcılık yasağı düzenlenmiş, psikolojik tacize maruz kalan kişinin manevi varlığını koruma hakkı güvence altına alınmıştır. Anayasanın 129. maddesinde “Memurların ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının idare aleyhine açılacağı”na dair genel kural bulunmaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 3. maddesinde “Hiç kimsenin işkenceye, insanlık dışı ve onur kırıcı ceza ya da işlemlere tabi tutulamayacağı” kuralı bulunmaktadır. Avrupa Sosyal Şartı’nın 26. maddesinde “Onurlu Çalışma Hakkı” güvence altına alınmıştır.
Kamu Emekçileri Açısından; Devlet Memurları Kanunu’nun 10. maddesine göre amir konumundaki memurların maiyetindeki memurlara “Hakkaniyet ve eşitlik içerisinde davranma yükümlülüğü” bulunmaktadır. İşçiler Açısından; 4857 sayılı İş Kanunu’nun 5. maddesi eşit davranma yükümlülüğünü düzenlemiştir. “İş ilişkisinde dil, ırk, renk, cinsiyet, engellilik, siyasal düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplere dayalı ayrım yapılamaz.”
İmzacısı olduğumuz BM Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Uluslararası Sözleşmesinin 8. madde de belirtilen sendikal haklar da aynı şekilde mobbinge karşı çalışanları korumaktadır.
Ve unutulmamalıdır ki haklar yasalardan önce gelir.
Kaynaklar:
http://ses.org.tr/wp-content/uploads/2015/10/mobbingbildiri2015.pdf
https://ses.org.tr/2012/02/sendkamizdan-mobbng-calitayi/

Evrensel'i Takip Et