25 Kasım 2020 01:59

Ben niye tekstilde iş olmasına sevineyim ki?

“Tekstilde iş yok bir aydır, olduğunda seviniyoruz. Ben niye tekstilde iş olmasına sevineyim ki? Çocuğum ben. Beklediğim film vizyona girdi diye sevinmeliyim.”

Fotoğraf: Neslihan Karyemez

Paylaş

 

Havin KARAOĞLAN
İkitelli/İstanbul

9. sınıf öğrencisiyim. Gençler olarak kabullendiğimiz bazı gerçeklerin, özünde sorun teşkil ettiğini vurgulamak için bu yazıyı yazıyorum. İlk olarak liseye hazırlanış sürecimden almak istiyorum. Maalesef sınava hazırlandığım sene koronavirüs vakaları ülkemizde de boy göstermeye başlamıştı. Bize zaten normal okul sürecinde bile sınav sistemiyle ilgili net bilgi verilmiyorken, evde kaldığımız süreçte sistemle ilgili kafamızda daha da çok soru oluştu ve asla net bir şekilde yanıtlanmadı. İki günde bir farklı açıklamalar ve değişiklikler nedeniyle okuldan soğuttular. Bu arada ben de sınava girmedim ve ortalamamın yettiği bir Anadolu lisesine yerleştim. 9. sınıfa geçtiğimden beri uzaktan eğitim görüyoruz ve okullar açılır açılmaz bu konulardan sınava girdik. Ne kadar basit, değil mi? Ya ben, 5 yaşından beri liseye geçtiğim senenin hayalini kuruyordum. Şimdi size o yıllardır hayalini kurduğum senenin nasıl geçtiğini anlatayım.

13 yaşındayım, çalışıyorum aynı zamanda da okuyorum. Benimle beraber üç arkadaşım daha var burada çalışan, burası bir tekstil atölyesi. Artan koronavirüs vakalarına rağmen asla hijyenik olmayan kalabalık bir ortamda çalışıyoruz. Çalışma saatlerimiz akşam 8, sabah 6 arası. 10 saat boyunca ise tek yaptığımız maske paketlemek. İşverenlerin saygısızlığına tolerans göstermek zorunda olmak da onur kırıcı. Genciz biz. Bu arada şikayet ettiğim nokta yalnızca bu çalışma koşulları değil. Ne olacak? Çalışırız. Ama en azından karşılığını alalım. 10 saat boyunca duraksamadan robot gibi maske paketlemenin ücreti 80 TL. Söylediğim gibi; 13 yaşındayım. Gezmek tozmak alışveriş yapmak istiyorum.

NEDEN ÇALIŞIYORUM?

Değişen ekonomi şartlarıyla bir sinema bileti 20TL. Ya bana söyleyin, bir öğrencinin alması gereken kitap defterler bile nasıl bu kadar pahalı olabilir? Şeker Portakalı kitabını 33 TL'ye aldım ben. Bir defter olmuş 18 TL. Bakın direkt sayı veriyorum çünkü hepsi hafızamda. Lisedeki gerçeklere gelecek olursak; güya devlet okulu. Okula daha kaydolurken bir ton para yatırdık. Zorunlu bağış yasak deniyor da okulumuza kırtasiye alışverişi yaptık tabii ki. 6 parça formamız var ve hepsini almamız zorunlu. Fahiş fiyatlar, inanamadık. Okulda kendi hırkamızı giymemize bile izin vermiyorlar. “Okulun üstünde arması bulunan hırkasını giyeceksin.” Devlet(!) okuluymuş… Devlet bu işin neresinde? Özel sektör mü burası? Neden okullar markalaştırılıyor diye sormaz mıyız? Peki test kitaplarının fiyatlarını gördünüz mü? “Oo” çok şey kaçırdınız. Eğlence şimdi başlıyor. Okul ve iş dışı bir hobi edinmek istedim. Salsa’ya merak salmıştım bir süredir. Araştırabilirsiniz, 200 TL'den aşağı bir dans kursu yok. Yani ben nasıl çalışmayayım! Ya çalışıyorum, bari bir sigortam olsun. Ah nasıl da unuttum, 18 yaş altına çalışmak yasak. Yahu ne yapalım o zaman biz? Tekstilde iş yok bir aydır, olduğunda seviniyoruz. Ben niye tekstilde iş olmasına sevineyim ki? Çocuğum ben. Beklediğim film vizyona girdi diye sevinmeliyim. Tekstilde iş olmayınca hayat durdu resmen. Hadi benim derdim hayatımı olabildiğince güzel yaşayacak imkanı sağlamak. Peki asgari ücretle yaşama tutunanlar ne yapsın? Kendimizi hep böyle avutuyoruz zaten. Eskiden “Afrika'da açlıktan ölen çocuklar”dı, şimdi “asgari ücretle ev geçindirenler”. Yazının başına dönecek olursak da; kabullendiğimiz, normalleştirdiğimiz bazı gerçekleri yazmak istemiştim en azından bir kısmını yazmış oldum.

ÖNCEKİ HABER

Okumak içi çalışmak, çalışmak için okumak

SONRAKİ HABER

İzmir’de kültür sanat emekçileri ve esnaf taleplerini Tunç Soyer’e iletti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa