Sovyetler'in Türkistan coğrafyasında kadınlar
Sovyetler’in Türki Cumhuriyetlerinde kadınlar hem ulusal hem sınıfsal hem de cinsiyetleri üzerindeki boyunduruktan kurtulmak için mücadele ettiler.
Görsel: Sovyetler Birliği'nde yapılan Dünya Kadınlar Günü afişi (1911)
Kadına yönelik şiddet ezeli ve ebedi olmadığı gibi tarih sayfalarını karıştırdığımızda bizler de çok kez şiddetin miktarını ve biçimini değiştirmiş dönüm noktalarına rast geliriz. Bu dönüm noktalarının bazıları daha uzun ve aşılacak zorlu yollara açılırken bazıları, kararlı yığınlar karşısında güçlerini yetirememiş erkek egemen iktidarlarla mücadele etmenin kapılarını aralamıştır. Bu yazıda bu iki seçenekten ikincisini, mücadele ile kazanılan ve yine mücadele ile sağlamlaştırılan bir değişimi inceleyeceğiz.
DEVRİMLE BAŞLAYAN DEĞİŞİM
Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği dünyanın altıda biri kadar bir kara parçası olmasıyla birlikte 200’den fazla halkın üzerinde yaşadığı bir coğrafyada kendini var etti. Ülkenin özellikle doğusunda asırlardır Türki halklar yaşamaktaydı. Devrim, Çarlık yönetimi altında azınlık halkların uğradığı ezilmeyi ve sömürü ilişkilerini ortadan kaldırdı. Doğu topraklarının kadınları da bu ezilmeden payını misliyle alıyordu. Bölge halkları çoğunlukla İslam dininin etkisindeydiler, dolayısıyla kadınların toplumsal konumunu belirleyen de çoğunlukla şeriat kanunları ve feodal geleneklerdi. Büyük bölümünde sanayinin çok az gelişmiş olmasıyla da kadın emeği henüz hiç toplumsal üretime katılmamıştı. Sovyetlerde ise kadınlara hak eşitliği sağlayan kararnameler Doğu Cumhuriyetlerinde de özerk Sovyet iktidarlarının kurulmasıyla birlikte geçerli sayılıyordu. Ancak kararnamelerin ilanı Doğu’daki kadınların hayatına ne yazık ki hiçbir değişiklik getirmedi. Onlar, din, adet ve geleneklerle belirlenen yaşamlarını sürdürmeye devam etti. Tam olarak bu noktada 1917 Ekim Devrimi’nin ardından sosyalizmin inşası için Sovyet halklarını partiye, kadrolarını ise seferberliğe çağıran Sovyetler Birliği Komünist Partisi; kadın kolları ile topraklarının dört bir yanında kadınların haklarını tanımaları ve kullanmaları için büyük bir çabaya girmişti.
PARTİ VE KADINLAR
Doğu Sovyet Cumhuriyetlerinde partinin kadın kadroları yoktu. Devrimden hemen sonraki yıllarda Rus ve diğer halklardan kadınlar doğuya gelmiş ve emekçi kadınlar içerisinde bir çekirdek yaratmak ve bununla geniş kadın kitlelere ulaşmak gibi bir hedef belirledi. Nitekim ülkenin pek çoğundan daha farklı özellikler barındıran bu topraklarda mücadele başta hiç de kolay değildi. Komünist partisi ve Jenotyeller*, doğunun kadınlarını yeni kazanılan haklar temelinde aydınlatmak için özel çalışma yöntemleri ve farklı yaklaşımlar geliştirdi. Amaçları onları siyasi ve kültürel olarak geliştirerek feodalizmin karanlığından, erkek baskısından, dinin ve kadınları ezen tüm geleneklerin hegemonyasından kurtulmalarını sağlamaktı. 1918-19 yıllarında doğuya giden komünist kadınların yüzlercesi halk üzerinde büyük etkisi olan mollaların kışkırtmalarıyla katledilmişti. Ancak bu onları yıldırmaya yetmedi. Bu durum sonrasında giden kadroları Doğu’nun emekçi kadınlarına yaklaşabilmek için yeni yöntem ve biçimler aramaya yöneltmişti. Bu nedenle örneğin, komünist kadınlar, bu uluslardan kadınlarla birlikte çarşaf ve peçelerden kurtulmak için yer yer çarşaf ve peçeyle dahi örtündüler.
Kadın kadroların önünde yapılması gereken üç aşamalı bir süreç duruyordu. Bunlardan birincisi, kadınlara yeni yasaların kendilerine sağladıkları hakların anlatılması ve onlara çeşitli sorunlarında yardım edilmesiydi. İkinci aşama ise okuma-yazma kursları, tıbbi yardım ve korunma yöntemleri, çocuk eğitim sorunları üzerine aydınlatma, tiyatro ve film gösterileri gibi eğitim ve kültürel çalışmayı kapsıyordu. Üçüncü aşamada ise kadınların üretime çekilmesi bulunuyordu. Böylelikle ekonomik olarak bağımsızlaşmak, gerçek anlamda özgürleşmelerinin ve haklarını kullanabilmelerinin ön koşuluyken, Doğu’nun emekçi kadınları açısından bu noktaya varmak, büyük bir ön mücadeleyi gerektiren bir ileri adımı oluşturuyordu.
Yerelleşen kadın kollarının ilk filizlerini vermesi uzun sürmedi. 1924’te Orta Asya’da yaklaşık beş bin kadın örgütlenmişti. Bir yıl sonra bu sayı on beş bine çıkmıştı. Ancak pek çoğunun göçebe halktan olmasıyla birlikte örgütlenen kadınları yan yana tutabilmenin ne kadar güç olduğu çıkıyordu ortaya çıkıyordu.
HAKLARIN KAZANIMI
Doğu kadınlarının ilk başvurdukları “boşanma hakkı” oldu. En çok Türkmen kadınların başvurduğu boşanma talebinin sebebi ise erkeğin çok fazla eşinin olması ve dayaktı. Aynı zamanda kadınlar artık özgürce eşlerini seçebiliyorlardı.
Sovyetler’de kadınların toplumsal üretime katılması özellikle sanayi ve kooperatifteyken onları kültürel olarak da geliştiriyordu. Buralarda kadınlar çeşitli kurslara, kulüplere, sinema ve tiyatrolara katılıyordu. Kadınlar okuma-yazma öğreniyor, kendilerini çok yönlü olarak geliştiriyorlardı. Kırsal alanda kadınları ekonomik olarak erkeklerden bağımsızlaştıran ve siyasal faaliyete yakınlaştıran tarımın kolektifleştirilmesi hareketiydi. Toprak reformuyla kendine ait toprak ve su hakkına kavuşan kadın, bunlar üzerinde karar verme ve bu haklardan gerçek anlamda faydalanma imkanına kolektifleştirme hareketiyle kavuştu.
Devrimden önce neredeyse hiçbir kadının okuma-yazma dahi bilmediği Doğu Cumhuriyetlerinde artık kadınlar doktor, mühendis, ziraatçı, bilim insanı, öğretmen ve sanatçı oluyordu. Önceden tek bir okulun bulunmadığı topraklarda artık düzinelerce okul ve yüksekokul bulunuyor ve kadınlar yalnızca öğrenim görmüyor, öğretimin de bir parçası oluyordu. Sovyetler’in Türki Cumhuriyetlerinde kadınlar hem ulusal hem sınıfsal baskıdan hem de cinsiyetleri üzerindeki boyunduruktan kurtulmak için mücadele ettiler. Dini ve feodal bütün baskılar hayatının büyük bir parçası olmuş kadınların ve halkların aşmış ve açmış olduğu yol bu oldu.
*Jenotyel: Devrim öncesinde parti örgütlerine bağlı işçi kadın komisyonları. Devrimden sonra işçi ve köylü kadınlar arasında çalışma kollarına dönüştürüldü.