Kılıçdaroğlu ve Akşener ortak basın açıklaması düzenledi, erken seçim çağrısı yaptı
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ortak basın toplantısı düzenledi. Akşener ve Kılıçdaroğlu erken seçim çağrısında bulundu.
Fotoğraf: Ali Balıkçı/AA
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ortak basın toplantısı düzenledi. Kılıçdaroğlu ve Akşener, bir kez daha erken seçim çağrısında bulunurken "anayasa taslağı görüşmeleri" tartışmalarına dair konuştu.
Kılıçdaroğlu, konuşmasında "Türkiye yönetilmiyor, Türkiye savruluyor" derken Akşener ise "Biz seçim istiyoruz. Türkiye bu halde yönetilemez. Hesap verilebilirlik, adalet, hukukun üstünlüğü yok, ekonomiye güven yok" ifadelerini kullandı.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
"Önce Adalet Bakanı adalet reformundan bahsetti, sayın Erdoğan ise bu reform talebine ekonomiyi de işin içine katarak destek verdi. Hemen sonrasında Sayın Kılıçdaroğlu tehdit edildi. O zaman da söylediğimiz gibi bu tehdit milli iradeye yapılmış bir tehditti. İlginç olan ise ekonomide, adalet sisteminde reform yapılacağı iddia edilirken hemen ardından Kılıdçaroğlu’na hapisten şartlı tahliye olmuş bir kişi tehdit yöneltti. Cumhur ittifakının küçük ortağının genel başkanı tarafından da bu tehdit sahiplenildi. Bu durum Türkiye siyaset tarihinde ilk kez yaşandı, bir siyasetçi tehdit sahibinin yanında durdu. Ben de dedim ki bu tehdide yönelik AK Parti yöneticileri ne yapacak? Ardından Arınç konuşma yaptı, üstüne Cemil Çiçek telefonla katıldı. Sayın Arınç istifa etmek durumunda kaldı.
Sayın Erdoğan’dan gördüğümüz şey, siyaset bilminde gördüğümüz 'balon uçurmak'. Arınç açıklama yaptı, kendisi ise 3 gün bekledi. Ortaklardan gelen tavrı görünce, sayın Arınç’ı tahkir eden bir konuşma yapmak durumunda kaldı. Atılan adımların arkasında da o uçurulan balona gelen tepkileri ve bunun sonuçlarını görüyorum. Dolmabahçe mutabakatında bir araya gelen siyasiler, Erdoğan’ın bilgisi dışında o işi yapabilirler miydi? Tepki gelince Erdoğan elini yıkadı, sonra o siyasetçiler çıktı gitti.
Devlet Bahçeli'nin çıkıp seçim yapalım derse sayın Erdoğan’ın göze alması mümkün görülmüyor. Esnaf aç, dükkanlar siftah yapmadan kapanıyor. Kredilerin geri ödeme zamanı. Bu yolun sonu görülüyor.
Biz seçim istiyoruz. Türkiye'de liyakat yok, şeffaflık yok. Tek kişinin iki dudağının arasında bir ülke. Hesap verebilirlik, adalet, hukukun üstünlüğü yok. Bu iktidar sistematiğinin değişmesi için seçim istiyoruz ama bizim sayımız seçim için yetmiyor.
Sayın Ömer Çelik'in yalanlaması alındı baş üstüne kondu, 'doğrudur' dendi. Sonra Saadet Partisi Genel Başkanı bir açıklama yaptı ve 'Böyle bir şey yoktur' dedi. O da bir soru işareti olarak kaldı, enteresan!. Ben de ne CHP ne HDP ne AKP ile ne de herhangi bir kurum ya da kuruluşla anayasa çalışması yapmadık dedim. HDP eş başkanları da 'böyle bir şey yok' dedi. Herkes böyle bir şey yok derken sadece Ömer Çelik beyin dedikleri kabul ediliyor, geri kalanla kabul edilmiyor. Bunu da aziz milletimizin feraset sahibi fertlerine havale edilyorum.
Bir daha bu yönde sorulan hiçbir soruya cevap vermeyeceğiz. Bunları tartışmak çöpten yemek toplayan, çocuğu için tablet isteyen fakir gurabaya haksızlıktır".
Kılıçdaroğlu ise konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
"Uzun süredir Türkiye yönetilmiyor, savruluyor. Yönetim olması için liyakat lazım, sorunların sağlıklı tespiti lazım. Rejim değiştikten sonra sorunlar sağlıklı tespit edilmiyor. AK Parti içinde iyi niyetle çözüm üretmek isteyenler var ama küçük ortak büyük ortağı esir almış. AK Parti gibi Türkiye’yi tek başına 18 yıl yöneten bir partinin küçük ortak tarafından esir alınması Türkiye’nin yönetilmediğini gösteriyor.
Geçen her gün hem kendi içinde hem de uluslararası alanda zafiyet yaşadığı ortadadır. Türkiye’de demokrasinin yeşermesi, hukukun üstünlüğünün olması lazım. Halktan korkmamak lazım, halkın hakemliğine başvurmaktan daha doğal bir yol yoktur.
Ünal Beyin açıklamalarıyla ilgili ben gerekli açıklamamı yaptım. Türkiye Cumhuriyet Devleti hiçbir emperyal gücün gölgesini kabul etmez.
Öğretmenler bize ahlakı öğretirler. Öğretmenler büyük bir camiadır. Hepsinin ortak bir talebi var, 3600 ek gösterge. 3600 ek göstergeyi seçim meydanlarında söyledim. Sonra Ak Parti 3600 ek göstergeyi seçim beyannamesine koydu. Ben çıkıp 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde 3600 ek gösterge sözünü niye tutmuyorsunuz diye soruyorum.
Öğretmenler bize dürüst olmayı öğretiyor. Hiçbir öğretmen hiçbir yalancıya sahip çıkmaz.
"ANAYASA ÇALIŞMASI YAPILMADI, TASLAK DİYE BİR ŞEY YOK"
"Biz bir anayasa çalışması yapmadık ki, anayasa taslağı nerede, varsa çıkarın gösterin. 4 parti bir araya geldik br Millet İttifakını kurduk. Zaten güçlendirilmiş parlamenter sistem istiyoruz demişiz. Gelecek Partisinin sayın genel başkanı geldi, güçlendirilmiş parlamenter sistemle ilgili çalışmasını verdi. Bir anayasa çalışması yapılmadı. Güçlendirilmiş parlamenter sistem demişiz, nasıl olacak bu, Anayasa değişikliğiyle olacak. Biz de çalışıyoruz, diğer partiler de çalışıyor. Bu ülkede bir anayasa çalışması olacaksa meclisteki bütün partiler bir araya gelir.
Acaba diğer partiler HDP ile çalışıyor mu diye bir algıyı medyalarıyla yerleştirmeye çalışıyorlar. Uzlaşma komisyonu kuruldu. O komisyonunda AK Parti de vardı, HDP de vardı. Neden o zaman demediler HDP niye komisyonda vardı diye? Çünkü talimat o yönde geldi. HDP’li başkanvekili Meclis’te oturumu yönetiyor.