Acı reçete işçinin belini büküyor
Pandeminin ve ekonomik krizin bütün faturasının kendilerine kesildiğini belirten işçiler "İşçiyi ancak kendisi kurtarabilir" diyor.
Fotoğraf: Pixabay
Tuncay SAĞIROĞLU
Çorlu
Çorlu, 500’ün üzerinde fabrikada yüz binin üzerinde işçinin çalıştığı bir sanayi kenti. Pandemiden acı reçeteye, asgari ücretten güncel siyasal gelişmelere kadar tüm gelişmeler az veya çok fabrikalarda konuşuluyor. Görüştüğümüz farklı fabrikalardan tekstil ve deri işçileri, pandeminin bütün yükünün işçilere kesildiği fikrinde birleşiyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Gerekirse acı reçete uygularız” sözlerine tepki büyük. İşçiler fabrikalarda hükümete güvenin hızla azaldığını söylüyor. Fabrikalarda kovid-19 vakaları ise kitleselleşmiş durumda. Temaslı olanların hatta testi pozitif olanların dahi çalıştırıldığını söylüyor işçiler. Asgari ücretin satın alma gücünü artıracak şekilde yükseltilmesi ve asgari ücretten vergi alınmaması da talepler arasında. Kara bir tablo çizen işçilere, “Bu durumdan nasıl çıkılır?” sorusunu da yönelttik. Birlik olmak gerekliliği herkesin dilinde. Bunun için adım atmakta ise çekince çok. Plastik işçisi ise şu çağrıyı yapıyor: “Bir araya gelip sabırla çalışırsak bu iş olur. İşçiyi ancak kendisi kurtarabilir.”
'TOPARLANMAK İÇİN FAZLA MESAİ YETMEZ, EK İŞLERE GİTMEM LAZIM'
Cumhurbaşkanının acı reçete açıklamasına, görüştüğümüz bütün işçiler tepkili. Çünkü pandemi dönemini ücretsiz izin, kısa çalışma ödeneği ve işsizlik parasıyla geçirmek zorunda kalan işçiler için, acı reçetenin anlamı ek vergi, temel tüketim mallarına yapılan zam ve ücretlerin daha da düşmesi.
Yıllardır tekstil işçiliği yapan bir işçi yaşadıklarını şöyle anlattı: “Altı ay önce patron beni ücretsiz izne çıkardı ve bir daha çağırmadı. Altı ay üç çocuk ile aylık 1200 liraya geçin dediler. Bu süre içinde zaten sicilimiz bozuk olduğu için bankadan kredi bile çekemedim. Hep arkadaşlara akrabalara borçlandım. Ama onların da bir sınırı var. Günübirlik işlere gitmeye başladım. Ev taşıdım, saman taşıdım, temizlik işlerine gittim. Ama şunu gördüm ki bu durumda sadece ben değilmişim. İşi olan olmayan bir sürü işçi günübirlik işlere gidiyor. Benim acı reçetenin faturasını ödeyecek halim mi var!”
DERİMİZİ YÜZDÜLER ŞİMDİ İLİKLERİMİZİ EMECEKLER
Pandeminin başında işten atılıp 1400 lira işsizlik parasıyla geçinmeye çalışan başka bir tekstil işçisi ise “Bu süre içinde her şeyimizden kıstık. Ek işlere gidiyordum. Şu an 5-6 bin lira borcum var. Şimdi yeni işe başladım. Kendimi toparlamam için sürekli fazla mesai yapmam lazım. Bu da yetmez hafta sonları ek işe gitmem lazım. Kendime 8 yıldır pantolon alamadım. Önce çocuklar diyoruz. Hangi markette hangi ürün ucuz olduğunu eşim bilirdi. Şimdi ben de biliyorum. Çünkü hep en ucuzunu arıyoruz. Yılın başında 32 lira olan yağ şimdi 67 liraya çıkmış. Şimdiye kadar derimizi yüzdüler sıra kemiklerimizi kaynatıp iliklerimizi emecekler. Böyle nereye kadar!” diye konuştu.
ACI REÇETE PATRONLARA UYGULANSIN
Başka bir tekstil işçisi ise şunları söyledi: “Cumhurbaşkanı halkın halini anlamıyor. Kendisi saraylarda yaşayınca herkesi de öyle zannediyor herhalde. Malatya’da esnaf ‘Eve ekmek götüremiyoruz’ deyince ‘O kadar da değil’ diye çıkışıyor. Evet Cumhurbaşkanım tam da o kadar. Eve ekmek götürecek durumumuz kalmadı. Ama öbür yandan patronların vergileri siliniyor, müteahhitlerin paraları tıkır tıkır ödeniyor. Cumhurbaşkanı acı reçeteyi bize değil patronlara uygulasın.”
'BİZİ TOPTAN KIRIMA GÖTÜRECEKLER!'
Çorlu’da vaka artışlarının kaynağı fabrikalar. Son dönemlerde hemen bütün fabrikalardan kitlesel vaka haberleri geliyor. Bazı fabrikalarda vaka artışı ve temaslılar evlerine gönderildiğinden dolayı üç vardiya iki vardiyaya düşürülerek kalan işçiler 12 saat çalıştırılıyor. Şimdi ise temaslıların hatta test sonuçları pozitif çıkanların dahi zorla çalıştırıldığı haberleri geliyor.
Deri sanayide bir fabrikada patronun temaslı bir işçiyi işe çağırmasına işçilerin itiraz etmesi sonucu fabrikaya polis geliyor. Ama temaslı işçi çalışmaya devam ediyor. O fabrikadan görüştüğümüz işçi şunları anlattı: “Durumu anlattık. Polis işçiyi arabaya aldı. Ama sonra bir baktık ki işçi tekrar işbaşı yapmış. Temaslı işçi tekrar işbaşı yapınca patron bizi toplayıp ‘Hükümet bütün yetkileri bize verdi. İstersem fabrikayı kapatıp sizi ücretsiz izne çıkarırım’ diyerek tehdit etti. Biz de çalışmaya devam etmek zorunda kaldık. Demek ki varsa yoksa patronlar. Onlar için işçinin bir kıymeti yok. Biz iki arada bir derede kalıyoruz. Çalışsak virüs, çalışmazsak açlık.”
‘ÇALIŞAN ÇALIŞIR, ÇALIŞMAYANA KAPI ORADA’
Başka bir tekstil fabrikasında ise durum daha vahim. İşçilerin üçte birinin pozitif veya temaslı olduğu fabrikanın patronunun “Çalışan çalışır, çalışmayana kapı orada” diyerek çalışmaya mecbur bıraktığını söyleyen tekstil işçisi “Arkadaşların çalıştığı bütün fabrikalardan aldığım habere göre fabrikalar virüs kaynıyor. Bırakın önlem almayı patronlar vakaları saklıyor. Pozitif vakaların ve temaslıların çalışmasını istiyor. Bir de bizim fabrikada olduğu gibi temaslı olanlara ‘Kimseye söylemeyin’ diye tembihte bulunuyorlar. Bir arkadaşın çalıştığı fabrikada patron kovid belirtileri gösterse dahi hastaneye gidip test yapmayı yasaklamış. Böyle şey mi olur. Bizi toptan kırıma götürecekler!” diye konuştu.
İşçiler kovid-19’dan kaynaklı bu yaşadıkları sorunlara rağmen “Fabrikalar kapansın” diyemiyor. Daha çok önlemlerin arttırılmasını ve olumsuz etkilenen çalışma koşullarının düzeltilmesini talep ediyorlar. “Sekiz ay sonra daha yeni iş buldum” diyen tekstil işçisi durumu şöyle anlattı: “Ne olursa olsun çalışmak zorundayım. Ne çektiğimi bir ben bir de Allah bilir. Sekiz ay boyunca kendi kaderime terk edildim. Hükümet, patronların milyonlarca liralık vergilerini silerken bana 1400 lira ile geçin diyor. Böyle olmaz. Bu şartlarda çalışmak istemem ama başka şansımız yok. Patronlar da bu ortamı fırsata çevirdiler. Onların kârlarında bir düşüş olmadı. Hükümet hep onları kolladı. Asıl bu değişmeli.”
ASGARİ ÜCRET İNSANCA YAŞANACAK DÜZEYDE OLSUN
Cumhurbaşkanının açıkladığı acı reçetenin işçilere bir yansıması da asgari ücret belirlenmesinde ortaya çıkacak. İşçiler arasında rakam olarak farklı görüşler olsa da herkes insanca yaşanacak düzeye çıkarılması fikrinde birleşiyor.
“Önemli olan alım gücü” diyen bir tekstil işçisi “Asgari ücret 5 bin olsa ne olacak! Ekmek 1.5 liradan üç liraya çıksa hiç anlamı yok. Ben rakam konuşmak istemiyorum. Ben yılbaşında 2 bin 300 lira ücret alıyordum. Hâlâ aynı. Ama dolar 8 lira, faiz yüzde 15 olmuş. Onu da geç yağın fiyatı 32 liradan 62 liraya çıkmış. Bana yılbaşında yapılan zam eridi gitti. İlk önce zamlar durdurulmalı” dedi.
“Hükümetin vereceği 300-400 lira, bu gidişle bunu da vermez” diyen başka bir tekstil işçisi ise “Sizce ne olmalı?” sorusuna şu yanıtı verdi: “En az 2-3 katına çıkmalı.” Başka bir işçi ise meselenin başka bir boyutuna dikkat çekti: “İşçinin belini büken vergiler. Patronların milyonluk vergileri silinirken, işçinin vergisi artıyor. Asgari ücretten vergi alınmamalı.”
SENDİKALAR HAREKETE GEÇMELİ
İktidarın işçiyi hiç düşünmediğini dile getiren işçiler, hükümete kalacak bir zammın beklentilerini karşılamayacağını dile getiriyor. “İstediğiniz gibi olması için ne yapılmalı?” sorumuza “Birleşmek gerekli” diyen işçiler, birliğin sağlanması konusunda ise şimdilik umutsuz. Görüştüğümüz bir deri işçisi beklentisini şu sözlerle dile getirdi: “AKP’ye oy veren işçi bile AKP’nin bu durumu değiştireceğine inanmıyor. Ama muhalefet partilerine de inanmıyor kimse. İşçinin kendisi de kredi borcu batağında, işsizlik korkusu almış başını yürümüş. Yani kendisine de güvenmiyor. Bir çaresizlik söz konusu. Hiç kimse durumundan mutlu değil. Sendikalara büyük iş düşüyor. Milyonlarca üyesi var. Onlar biraz yüzünü işçiye dönse durum değişir. Sendikalar harekete geçse örgütlü olmayan bizim fabrikadaki işçiler bile sokağa çıkar. Böyle bir ortam var.”
HER FABRİKADA BİR ARAYA GELMELİYİZ
“Ne yapılmalı?” sorumuza bir plastik işçisi ise şu yanıtı verdi: “Herkes kendi dışında bir şey olacak işçiler birleşecek diye bekliyor. Bu mümkün değil. Aslında her fabrikada birliği kurabiliriz. Bu bazı fabrikalarda sağlanıyor. Bir sorun olunca işçiler ortak hareket ediyor. Bizde de bazen oluyor. Ama sonra tekrar kendi kabuğumuza çekiliyoruz. İlk önce her fabrikada bir şeyler yapmalı. Bir araya gelip sabırla çalışırsak bu iş olur. Meseleye olumsuz yönünden değil olabilecekler üzerinden bakmalıyız. İşçiyi ancak kendisi kurtarabilir.”