25 Kasım 2020 14:09

Sağlık emekçisi: Sömürüsüz, pandemisiz, özgür bir dünyada yaşamak istiyoruz

Eskişehir'den bir sağlık emekçisi pandemi döneminde yaşanan sorunları, sağlık emekçilerinin taleplerini ve mücadele yollarını Evrensel'e yazdı.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Sağlık emekçisi
Eskişehir

Salgın nedeniyle devasa bir iş ve gelir kaybı yaşandı. Tüm ülkede olduğu gibi Eskişehir’de de en çok işçi sınıfı ve emekçiler etkilendi. Elimizde net rakamlar olmasa da gerek sendikalardan aldığımız bilgiler gerek gözlemlerimize göre en fazla bulaş işçi sınıfında olmaktadır.

Salgının ilk aylarında gerekli tedbirlerin alınmayışı, acil ve zorunlu işler dışında ekonominin kapatılması ve diğer bilimsel, yaşamsal taleplerimizin karşılanmaması ve yarım yamalak da olsa uygulanan tedbirlerin erkenden sonlandırılması bugünkü tablonun yolunu açmış oldu. “Çarklar dönmeye devam edecek” şeklinde özetlenecek politikaların sonucu milyonlarca işçi toplu ulaşım araçlarını kullanarak işlerine gitmeye devam etti ve salgın özellikle bir işçi sınıfı hastalığı haline döndü.

Sokağa çıkma yasağı uygulanan dönemlerde dahi işçilerin çalışması için özel düzenlemeler yapılması ve işçilerin işe gitmesinin sağlanması işçilerin sağlığına da olumsuz olarak yansıdı. Bugün Eskişehir’de varoşlarda nerdeyse hasta olmayan bulaş olmayan ev yok gibi. Mart-Nisan ayları bile fersah fersah geçildi. Pik yapan vakalar büyük oranda işçilerde görülüyor. Anlı şanlı fabrikalarda virüs bulaşmayan birkaç işçi kaldı. Salgının hedefindeki başka önemli bir grup ise sağlık emekçileri, şimdilerde okul erbabı yani öğretmenler ve öğrenciler. Salgın bir yandan sağlık çalışanlarının, işçilerin, yoksulların yaşam ve sağlık hakkını tehdit ederken, diğer yandan kuralsız çalışma, özlük haklarının kaybı, yoksulluk, işsizlik, işten çıkarma, düşük ücretle çalıştırmanın gerekçesi olmaktadır.

DARDANEL’DEN SARAR’A BENZER ÖRNEKLER

Zaten işçiler için hiçbir zaman tam anlamıyla uygulanmayan tedbirler iyice terk edildi. Özellikle ağustos ve eylül ayında Kovid-19 salgını işyerlerinde hızla yaygınlaşırken, işyerlerinde oldukça insafsız uygulamalara tanıklık edildi. Örneğin Dardanel’de 40’ı aşkın işçinin Kovid-19 testi pozitif çıkınca işveren kapalı devre üretim yapılmasına karar verdi. İşçilerin ve halkın sağlığı için işletmenin 15 gün süreyle kapatılması, işçilerin aileleriyle birlikte etkili bir karantina süresi geçirmesi gerekmekteyken, hukuk dışı bir biçimde “kapalı devre çalışma sistemi” adı altında üretim sürdürülmüştür. Bine yakın pozitif vakanın bulunduğu Manisa’daki Vestel fabrikasında da bantlarda dip dibe çalışan işçiler üretime devam etmiş, bu koşullarda salgın fabrikada hızla yayılmıştı. İşçiler hasta olduğunda yerine yeni işçi getirilerek üretim devam etmişti.

Eskişehir’de de durum pek farklı olmamış Arçelik, Eti, Sarar vb. markalar üretime bütün güçleriyle devam etmiş buna paralel işçi sayısı da mesailer de artmış, bu da riski büyütmüştü. İnsan sağlığına değil üretimin her koşulda devam etmesine, çarkların dönmesine odaklı politikalar sadece işçilerin sağlığını değil, tüm emekçilerin sağlığını tehdit eder bir noktaya gelmiştir.

Hükümet ise ekonomik krizde olduğu gibi salgınında da işçiyi, emekçiyi, işsizi, emekliyi yani halkı koruyan politikalara değil, sermayeyi korumaya yönelik politikalara yönelmiştir.

SALGINLA MÜCADELE İŞÇİ VE EMEKÇİLERİN ORTAK MÜCADELESİYLE MÜMKÜN

Salgının ilk aylarındaki dönemde bilimsel bilgilerin birikimi salgının gerçek boyutunu anlayarak etkilerini kavrayarak halka ve diğer emek örgütlerine aktarma aynı zamanda sağlık emekçilerini örgütleyerek ve onları doğru talepler üzerinden mücadeleye çekme işi özellikle SES, TTB ve tabip odalarının çabasıyla oldu. İşçi sendikalarının genel ağırlığı (DİSK dışında) her zamanki gibi sessizliği seçti. KESK’e bağlı diğer sendikalar da işi büyük ölçüde SES üzerinden izleyerek, durumun vahametini kavrayan bir tutum takınmadı. Ancak geldiğimiz zaman aralığında pandeminin sonuçları başta işçiler olmak üzere sağlık emekçileri öğretmenler çocuklar ve tüm diğer halk kesimleri için dayanılmaz bir hal almıştır. Giderek süreci teşhir eden müdahale eden faaliyetler çoğalmıştır.

Sonuç olarak işçi sınıfının ileri unsurları ve mücadeleci sendikacıları salgını teknik bir mesele olarak görmekten ipleri tamamen yöneticilerin ve patronların eline, insafına bırakmaktan vazgeçmesi gerektiğini anlamaya başladı. Tepkiler sağda solda irili ufaklı açıklamalar, toplantılar, küçük küçük adımlar olarak belirginleşmeye başlasa da hükmettin vurdumduymazlığı ve son açıklanan tedbirlerin yine çarkların dönmesini ne pahasına olursa olsun sürdürme mantığı devam etmektedir. İşçi ve emekçiler gerçek anlamda kitlesel bir yaşam mücadelesinin içindedir. Salgınla gerçek bir mücadele ancak bilimin ışığında işçi ve emekçilerin birlikte mücadelesiyle olacak gerekli tedbirlerin alınmasının yolu böyle açılacaktır.

Bu da yarının özgür, sağlıklı, mutlu dünyasına ulaşmak için bize muazzam bir güç, moral ve deneyim kazandıracak.

BİRLEŞİK MÜCADELEYE BİR ÖRNEK

Eskişehir yerelinde salgının başından beri gerçek durumu anlatmaya, tüm emekçilere bilimsel gelişmeleri, neler yapılması gerektiğini salgın önlemleri konusundaki düşüncelerini düzenli olarak aktaran üç örgütsel yapı var: SES, Eskişehir Tabip Odası ve Eğitim Sen. Tabii zaman zaman açıklamalar yapan sağlık, emek ve meslek Örgütleri birlikteliğini de saymak lazım. Ancak sadece durum tespiti ve açıklamaların yetmediğini gören bir çok sendika ve dernek SES ve Tabip Odasının çağrılarıyla bir araya geliyor.

Bu durum Eskişehir için özel ve öznel bir çalışmadan sonra, belki Türkiye’de ilk kez sayıları 30’u bulan meslek örgütü, sendika ve derneklerin birlikteliğiyle “Yaşamak istiyoruz” sloganıyla işçilerin emekçilerin salgınla ilgili ortak talepleri deklare edilmiştir.

Dile getirilen talepler katılımcı örgütlerin çeşitliliği ve içlerindeki çok sayıda sendikanın da varlığıyla büyük ölçüde durumu kavrayan bir yaklaşım gösteriyor. Sağlık Emek ve Meslek Örgütleri salgının devasa boyutunun farkına varmaya başlamış ve salgına karşı sınıfsal bir müdahalenin ilk adımlarını atıyor ve diğer illerdeki işçi ve emekçilere örnek bir çalışma başlatmış oluyorlar.

İçlerinde Eskişehir Bilecik Tabip Odası, Eskişehir Dişhekimleri Odası, 9. Bölge Eskişehir Eczacı Odası, DİSK Bölge Temsilciliği, TMMOB, Harb-İş Eskişehir Şubesi, Kristal-İş Eskişehir Şubesi, Eğitim Sen, SES, Tüm Bel-sen, TÜMTİS, Haber Sen, Yapıyol Sen, Çağdaş Gazeteciler Derneği, EYT Derneği, Öv-Der, Tarım Orkamsen, Türkiye Ormancılar Derneği Eskişehir Temsilciliği gibi çok sayıda örgütün yer aldığı ortak çalışma 16 Kasım’da şu tesbitleri ve talepleri içeren basın açıklamasını kamuoyuyla paylaşmıştı:

“Sağlık yöneticileri salgının ilimizdeki gerçek boyutunu açıklamasa da bizler fabrikalarda, okullarda, sağlık kurumlarında, mahallelerde, evlerimizde COVİD 19 ile hastalananları duyuyoruz, görüyoruz ve onlarla yaşıyoruz. Üstelik yerel basına düşen günlük vaka sayılarının da farkındayız.

Hastanelerin, yoğun bakımların dolu olduğunu, sağlık çalışanlarının yetmediğini, alan eğitimi olmayan sağlık çalışanlarının özellikli yerlerde eğitimsiz çalıştırıldığını ve tüm sağlık çalışanlarının çok yoğun çalıştığını, hastalandığını ve tükendiğini biliyoruz.

Fabrikalarda COVİD 19 olan işçilere temas ettikleri işçileri bildirmemeleri için baskı yapıldığını, okul müdürlerinin COVİD 19 olan öğrencileri öğretmenlere bildirmediklerini biliyoruz.

COVİD 19 dışı hastalığı olanların hastalık bulaşması korkusuyla kontrol ya da muayeneye gitmeyi geciktirdiklerini ve bu nedenle hastalıklarının ağırlaştığını biliyoruz.

Sağlık bakanlığının adına filyasyon dediği ancak aslı temaslı ziyareti olan çalışmanın salgını kontrol altına almada etkisiz ve sağlık çalışanlarını tüketmekten öte bir işe yaramadığını biliyoruz.

Ancak şehrimizde her gün hasta sayısı artarken kısa süre öncesine kadar kullanılan Eskişehir Devlet Hastanesi ve Yunus emre Devlet Hastanesi eski binasının acele olarak yıkılmasındaki amacı bilmiyoruz.

Talepler:

  1.    COVİD 19 damlacık yoluyla bulaşan bir hastalıktır. Bulaşması için havalanmayan kapalı ortam, yakın fiziksel mesafe ve 15 dakikadan uzun korunmasız temas gerekiyor. O zaman virüsün bu özelliğini dikkate alarak kamu özel ayrımı yapmadan düzenlemeler yapılmalıdır. Ulaşım servisleri, yemekhaneler, giyinme soyunma odaları, çalışma ortamları yani işlikler, sınıflar, ofisler, poliklinikler etkin havalandırılabilen ve uygun sayıda çalışanın olacağı şekilde düzenlenmelidir.
  2.    Günlük yaşamın tüm alanlarında ulaşım, alışveriş ortamları bu bilgiye göre düzenlenmeli, hayatı felce uğratmadan yaşanabilecek bir ortam yaratılmalıdır. Göstermelik olarak çıkartılan, sigara içme yasağı, 22.00’dan sonra mekânların kapatılması ya da 65 yaş üzerinin 18 saat eve hapsedilmesiyle bu hastalıkla savaşılamaz.
  3.    Ülkemizde ve ilimizde acilen kısa-orta-uzun vadede yapılacak işler planlanmalı ve halka duyurulmalıdır.
  4.    Salgınla mücadeleyi etkin olarak yapmak için sağlık organizasyonu hemen bölge tabanlı birinci basamak hizmetine dönmelidir. Bölge tabanlı birinci basamak sağlık hizmeti yaşam ve çalışma alanlarını düzenlemeli ve denetlemelidir. Hastanelerde kronik, acil ve akut durumlar için planlama eş zamanlı yapılmalıdır. COVİD 19 için ayrı hastaneler düzenlenmeli, COVİD dışı hastaların tedavileri aksamamalıdır.
  5.    İçinde bulunduğumuz dönem mevsimsel grip dönemidir.Şu ana dek aşı konusunda önemli sorunlar yaşanmış binlerce yurttaşımız ve sağlık çalışanları hala aşılanmamıştır. Biran önce yeterince grip aşısı temin edilip, ücretsiz olarak halka ulaştırılmalıdır.
  6.    Bilim bize hastalanarak ya da aşılanarak halkın % 60-70’i bağışık hale gelmeden salgının bitmeyeceğini söylüyor. COVİD aşısı için zamana ihtiyaç var. Bu süreçte  bilimsel aşamaları tamamlanan COVİD aşılarının yeterince temini ve dağıtımı için şimdiden planlamalar yapılmalıdır.
  7.    Salgının şehrimizde geldiği bu aşamada kısa sürede sağlık sistemimizin biraz nefes alabilmesi için zorunlu olmayan üretim durdurulmalı.
  8.    Elektrik, su, doğalgaz ve temel gıda gibi tüketim maddelerinden ve asgari ücret üzerindeki vergiler kaldırılmalıdır.
  9.    Kısa çalışma, uzaktan çalışma, esnek çalışma, ücretsiz izin gibi uygulamalar sonlandırılmalıdır.
  10.    Çalışması zorunlu olmayan fabrika ve işyerlerinde ücretli izin uygulanmalıdır.
  11.    Kronik hastalığı olan çalışanlar tam ücretiyle idari izinli sayılmalıdır.
  12.    Zorunlu işlerde çalışanların çalışma saatleri azaltılmalı, çalışma ortamları düzenlenmeli, sağlıklı beslenme ve sağlıklı ücretsiz ulaşım talepleri yerine getirilmelidir.
  13.    COVİD 19 tüm sağlık çalışanları için MESLEK HASTALIĞI olarak kabul edilmelidir.

Bizler bu ACİL taleplerimizin ivedilikle dikkate alınmasını istiyoruz. Son derece yaşamsal olan bu taleplerimiz bir an önce yerine getirilmelidir. Çünkü YAŞAMAK İSTİYORUZ. Bir an önce gerekli tedbirleri alın.

Yarın çok geç olabilir...”

Kovid-19 - Koronavirüs salgınında son durum

ÖNCEKİ HABER

Dersim’de tarikat örgütlenmeleri arttı

SONRAKİ HABER

63. Grammy Ödülleri'nin adayları açıklandı, Beyonce 9 kategoride aday

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa