Arçelik işçisi yazdı: Test sonucu için hastane değil Arçelik aradı
"10 günlük karantina süresi bitince, Arçelik’in anlaşmış olduğu özel hastanede test yaptırdım. Beni Arçelik’ten aradılar “Negatife döndün işe gelip çalışman lazım” diye..."
Fotoğraf: DHA
Arçelik İşçisi
Eskişehir
Bir gün işe gittim öyle halsizim ki; hareket edecek halim yoktu. Telefona mesaj gelmişti “Eğer korona belirtileriniz varsa reviri arayın” diye. Aradım. Ters ters konuştu yine doktor. “Madem öyle niye geldin buraya hastaneye git” dedi.
Toplu taşımayla hastaneye gittim. 12 saat sonra aradılar, “Pozitifsin.” Evde karantinada kaldım. Evde kaldığım süre boyunca fabrika doktoru sık sık aradı. Beni merak ettiğinden değil tabii, çalışabilecek durumda mıyım onu yokluyor.
10 günlük karantina süresi bitince, Arçelik’in anlaşmış olduğu özel hastanede test yaptırdım. “Sonucum ne zaman çıkar?” diye sorduğumda bir şey söylemediler. “E-nabız’a gireceğiz oradan bakarsın” dediler. Hastaneyi arıyorum. Bilgi vermiyorlar. Beni Arçelik’ten aradılar “Negatife döndün işe gelip çalışman lazım” diye. Belirtiler hâlâ varken çalışmaya başladığımda pozitif miyim, negatif miyim ortada hiçbir şey yok o şekilde çalıştım. Bir hafta geçti üzerinden hâlâ sonucum yoktu e-nabız’da. Bilgi vermedikleri için pozitifmişim gibi davrandım, aileme bulaştırmamak için de dikkat ettim. Karantina sürecinde olan belirtiler devam ediyordu. Zaten beni de Arçelik aradı hastanenin araması gerekirken. İşe başladıktan yaklaşık 10 gün sonra internetten öğrendim negatif olduğumu.
İŞÇİYİ TERSLİYORLAR
Karantina sürecinde param tam yatmamış. Devletin yatırdığı var sadece altı günlük. Konuştuğum çoğu arkadaşın da karantina parası yatmamış. Bunun için konuşmaya gittim “Halledeceğiz” dediler. Biz gidip görüşmesek, para yatıracakları yok. Ters ters konuşuyorlar “Hallederiz, bakarız” diyorlar. Anlamadığımız bir şeyi sorduğumuzda “Ben sana tekrar anlatıyorum, ya sen anlamak istemiyorsun ya da ben mi anlatamıyorum” diye sert sert konuşuyorlar. Bizim fabrikada 2-3 defa korona olanlar var. Fabrika kaynıyor yani. Giriş çıkışlarda vücut sıcaklığı kontrolü yapılıyor. Onların hiçbir işe yaradığı yok. Güvenlik görevlileri izliyor biz girip çıkarken. Derece sınırını 40-41’e çıkarmış olabilirler, öyle bir oyunu olabilir, çünkü “üretim çok yavaş” adam lazım. Çünkü çoğu kişi karantinada. Fabrikada ciddi bir azalma var. Vardiya amirleri, mühendisler geliyor “Hadi hızlanın, hadi hızlanın” ya motor mu takacağız nasıl hızlanalım!
Üretimden sorumlu beyaz yaka ve masterların yeleklerinde isimleri var. İsimlerini kapatıyorlar. Sert davrandıklarından dolayı gizliyorlar. Odalarını görseniz camlarını falan kapatmışlar. Bize karşı sert tepkileri var. Maskesi çenesinin altında gezen var. Bize diyorlar ki “Maskenizi takın.” Kendileri öyle geziyorlar, tabii bir şey diyemiyoruz. Biz takamayınca maskenizi takın şöyle yapın böyle yapmayın. Önceden her yemeğe çıktığımızda üçer tane maske veriliyordu. Şimdi sınırlı sayıda maske veriliyor bize yetmiyor. Yeteri kadar dağıtmaları lazım, dağıtmıyorlar. Fazla mesai de yaparsam 11-12 saat bir maskeyle çalışıyorum yani. Maskeyi kendi cebimizden alacağız galiba, işlerine gelmiyor işte.
ÖNLEM ÜRETİM İÇİN İŞÇİ İÇİN DEĞİL
Önlemler “Üretim durmasın” diye alınıyor. İşçilerin sağlığı için değil. Mesela ağustos ayında işçi servisi kaza yapmıştı. Ölü ve yaralılar vardı. O servisteki işçiler o gün bile çalışmıştı. Zorla çalıştırıyorlar işte. Evde kal diye bir şey yok. Kafamızı bile kaşıyamıyoruz. Zaten yeni yasaklar geldi. Bildirmişler üretimler aksamayacak şekilde evde kalabilirsiniz. Bu mümkün mü? Bir de; zorunlu fazla mesai var. Hangi gün zorunlu fazla mesai yapacağımız bile belirsiz. Bir gün öncesinden de belli oluyor, bir-iki saat kala da. O kadar geç söylüyorlar ki; işimiz var mı yok mu onlar için önemli değil. Zorunlu fazla mesai yaptığımız günler eve gitmemizle birlikte 12 saati buluyor. Yeri geliyor 4-12 çalışıyoruz, 3 üç saat zorunlu fazla mesai yaptırıyorlar, işten çıkıyoruz, eve gidiyoruz, 3 saatlik uykuyla tekrardan işe gidiyoruz. Çünkü 8-4 vardiyasına çağırıyor. 3 saatlik uykuyla işe gidiyoruz.
Koronavirüsten dolayı yemekhane kapalı. Her gün ekmek arası veriliyor. Evden kendi yemeğini getirenler de oluyor. Yemek yemezsen yemeğin parası verilmiyor. Her gün katı yiyorsun hiç sulu yemek yok. Mecbur yiyoruz. Aç aç çalışan da var, bir de buz gibi soğuk soğuk dağıtıyorlar. Arkadaşlardan biri tost makinesi getirmiş verilen ekmek arasını ısıtmak için. Virüsten dolayı çay, kahve de vermiyorlar. Su ısıtıcısı getiren de var. 10 dakika molamız var. Tam tamına bekliyorlar başımızda. Zaten dışarı çıkmamız 2-3 dakika sürüyor. Bize 7 dakika mola kalıyor.
Sözleşmeli olarak çalışanların ne olacağı belli değil. “Düzgün çalışırsanız, hareketlerinize dikkat ederseniz kalırsınız” diyorlar. Kalınması da imkansız gibi bir şey. 4-5 senedir sözleşmeli girip çıkan arkadaşlarımız var. “Kalırsınız” dediler ama yalan. Sözleşme uzar belki.