30 Kasım 2020 22:56

Şair Oğulcan Kütük: Benim sokağımda herkes özgür

Şair Oğulcan Kütük’le yeni kitabı “Oğlan Çıkmazı”nı konuştuk.

Fotoğraf: Oğulcan Kütük arşivi | Kolaj: Evrensel

Paylaş

Ege KARACAN

Şair Oğulcan Kütük’ün ikinci şiir kitabı “Oğlan Çıkmazı” okuruyla buluştu… “Davanın Kabulüne”, “Oğlan Çıkmazı” ve “Uzak Çocuklar İçin Kabul Mektupları” isimli üç bölümden oluşan kitapta şairin varoluşsal sorgulamalarına ve özgürlük arayışına tanıklık ediyoruz. Kimi zaman bir mahkeme atmosferinde, kimi zaman cevabını beklemediği mektuplar yazarak…

Oğulcan Kütük’le yeni kitabını konuştuk. Şiirlerinde erkeği arkalayan düzenle hesaplaşmaya çalıştığını belirten Kütük, “Sahiden biz çarpışarak yaşadık, biz yazmazsak kim yazacak?​” diye soruyor. “Öteki”lerin özgürce dolaştığı sokakları hayal ederek…

Kitabın ismi “Oğlan Çıkmazı” … Şairi çıkışsızlık hissiyle baş başa bırakan, varoluşsal sorgulamalara iten duygular nelerdir? Biraz daha açarsak “Oğlan Çıkmazı”yla “Oğulcan Çıkmazı” arasındaki ilişkiyi nasıl açıklarsınız?

Oğlanı da Oğulcan’ı da elbette aynı kan besliyor ama farklı damarlardan. Bu ayrılık ve aynılığın bir arada durması gerekiyordu; öteki türlüsü sadece hatıra yazmak olacak çünkü ve ben bunu istemiyorum. Otobiyografik yansımalar yer yer olmak zorunda ama ne kadar kaçsam o kadar iyi. Kardeşimin de çıkmazı var bu kitapta, uzakta bir çocuğun da. Onların gözünden çıkmazlar. İkinci bölümde biraz daha kişiselleşiyor. İşte orada Oğulcan’la ilgilendim. Leylâ Erbil’in basitçe soruverdiği “Hiç yaşamamış mı sayacaklar bizi?​” sorusu muazzam bir etki yarattı bende. Onun büyük erdemi burada galiba. Sahiden biz çarpışarak yaşadık, biz yazmazsak kim yazacak?

“Davanın Kabulüne” isimli bölümle başlıyor kitap… Ölüm ve yaşam çatışmasını işleyen dizeler yer alıyor… Bölümün toplamında bir davanın içinde buluyor okur kendini… Gereğini tekrar düşünürsek, “Adındaki canı sildiren” tarihselliği nasıl yorumlarsınız?

Hesaplaşma şiirleri. Az önce bahsettiğin Oğulcan’ın yanında erkle­/erkeklikle, aslında erkeği arkalayan düzenle hesaplaşan şiirler. Dava havası bu yüzden. Öte yandan hem babayla hem de patriyarkanın atadığı “baba figürü”yle uğraşmam lazımdı benim. Bunu yalnızca Oğulcan olarak yapsaydım kendi babamla hesaplaştığımla kalırdım. Ben kuyumu içeri doğru devirmeye çalıştım. Adımdaki can silindiğinde ‘oğul’ konuşuyor, o benden daha cesaretli.

 “Uzak Çocuklar İçin Kabul Mektupları” isimli son bölümde mektup üçlemesi bulunuyor. Artık günümüzün iletişim aracı değil mektup…  Sizin için mektup ne anlam ifade ediyor?

Yazdıkça sevdim. Epey önce mektuba benzeyen iki şiir yazdım. Cevap beklemeyen mektuplar bunlar. Deneyime açık varlıklarız. Yaşarken keşfediyoruz kendimizi ve aşk, insanın kendini keşfetme yollarından en güzel olanı. Aşık olduğunda rastgele yaşamıyorsun artık, insan başka bir disiplin içinde buluyor kendini. -En azından benim için öyle- Şanslıyım, hep dorukta yaşadım aşkı da ayrılığı da. Sulu bir duyarlılığa girmeden cevap vermeye çalışıyorum. Malum, çok sevmek kışkırtan bir şey.

İlk kitabın ismi “Ecza Kışı”ydı… “Oğlan Çıkmazı”nda da tıbbi kavramlarla karşılaşıyoruz. Şiirde tıbbi kavramları tercih etmenizin nedenleri nelerdir? Tıbbi kavramlar sizde nasıl çağrışımlar yaratıyor?

Okuduğum bölümde üç yıl anatomi ve sağlık eğitimi aldım ben. Bir sürü tıbbi terim yerleşiyor ister istemez ve bunun dile sirayet etmesini engellemem için çaba sarf etmem gerek. İyi ki de yerleşiyor. İnsan gövdesinin uçsuz bucaksız olduğunu bilmek heyecanlandırıyor beni ve tıbbın dışardan müdahalesi de bu heyecanı arttırmak için var biraz. Misal Cıpralex’in midede çözüldüğü andan itibaren, kana karışıp insan beynine nasıl müdahale ettiğine tanıklık etmek, bir yanıyla ürpertici. Bunu şiire dahil etme fikri de ürpertici.

Kitap “Prospektüs” şiiriyle bitiyor. Şiirinizin isminden esinlenerek sormak istiyorum… “Oğlan Çıkmazı”nın etken maddeleri nelerdir, yan etkileri var mıdır? 

Yan etkisi varsa eğer okurdan duymak isterim. Çıkmazda ise şarkılar var, uzun uzun çalan bir ut taksimi var. Elim boş döndüğüm bir otobüs yolculuğu ve kabul var. “-Neler geldi başımıza gördün mü” diye sorup, derdimi kendi derdi yapan arkadaşım var. Erken biten bir yaz var. Kavga sesleri yükselen bir ev de var, dik yokuşlu mahalle de var. Yazıp yollayamadığım bir mail, yeteri kadar sabır var. Ama en çok üstü aranırken gölgesine basılan oğlanlar var. Aforoz edilmeye çalışılan, itilip kakılan, mecburen yasaların etrafında dolaşan, ‘öteki’ oğlanlar... Benim sokağımda hepsi özgür. İşte en çok onlardan var.

ÖNCEKİ HABER

Emek Partisi Kayseri İl Örgütü "asgari ücret anketi" başlattı

SONRAKİ HABER

Eğitim Sen kongresinde yaşanan gelişmeler gerçekte nedir, ne değildir?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa