Pandemi önlemleri dışında bırakılan işçiler: Fabrikalarda çalışanlar insan değil mi?
Açıklanan pandemi önlemlerinde kapsam dışı bırakılan işçilerin tepkileri sürüyor.
Fotoğraf: Pixabay
Koronavirüs vakalarının artmasıyla birlikte açıklanan yeni tedbirler kapsamına alınmayan işçiler duruma tepkili. Yasakların fabrikalara gelmediğini belirten Denizlili işçiler, “Fabrikalarda çalışanlar insan değil mi” diyor.
Menderes Tekstil’de çalışan bir kadın işçi artan vakalarla birlikte vardiyada neredeyse çalışacak insan kalmadığını söyledi. İşçi, “Benim görüşüme göre en büyük yanlış yasaklarda fabrikaların kapatılmaması. Zaten fabrikalarda binlerce insan var, risk daha fazla ve ne kadar önlem alınsa da artık işe yaramıyor. Her gün onlarca vaka çıkıyor, korona olan insanlar da ‘Bir daha olursam’ korkusu yaşıyor. İşe tedirgin gidiyorlar. Yasaklar neden fabrikalara gelmiyor, onlar insan değil mi” sözleriyle tepkisini dile getirdi.
“Aslında en çok virüse neden olan yerler fabrikalar” diyen işçi şöyle devam etti: “Virüse yakalanıyorsun ve bilmeden geziyorsun. Sonra da kaç kişiye bulaşıyor haberin bile olmuyor. Bizler de korunmak istiyoruz. Fabrikaya gitmeye korkuyorum. Çalışacak insan kalmadı neyin mücadelesini veriyorlar anlamıyorum. Biraz kapatsalar en azından insanlar kendilerini toparlarlar.”
Denizli’de yaklaşık 40 kişinin çalıştığı kapı, dolap vb. üretim yapan BRL Orman Ürünlerinde çalışan genç işçi de “Mesai saatleri 1 saat uzadı. Zaten gereğinden fazla ve düşük ücrete çalışan işçiler daha fazla çalıştırılacak. Bunlardan biri de benim çalıştığım fabrika. İşçilerle konuştum ama hepsi işsiz kalma korkusu yaşıyor. Çıkarmalar yasak olmasına rağmen” diye konuştu. (Denizli/EVRENSEL)
TALEPLERİMİZİN MALİYETİ, PATRONLARA AKTARILANLARIN YANINDA HİÇ
Metal İşçisi
İzmir
Koronavirüsle mücadele kapsamında açıklanan tedbirlerde yine işçiler emekçiler için önlem yok. Bir kez daha bizleri çarklar dönsün uğruna salgınla baş başa bırakıyor ve ölüme terk ediyorlar. Her koşulda üretim, lojistik, tedarik gibi iş kollarında çarklar ne olursa olsun dönsün de ölen ölür kalan sağlar bizim olur anlayışına terk ediliyoruz. Açıklanan yasaklamalar gösteriyor ki iktidarın salgın karşısında tüm olanakları kullanarak koruduğu tek kısım patronlar.
Aman patronlara zarar gelmesin diye İşsizlik Fonu talan ediliyor, patronlara teşvik üstüne teşvik veriliyor ama bizler geçim derdinde salgın koşullarında çalışmaya ve yaşamaya zorlanıyoruz. Alınan tedbirlerin sadece patronların talepleri olduğu aşikardır. Çünkü salgın döneminde açıklanan veriler patronların kâr üstüne kâr kattığı ve sermayenin zenginleşme rekoru kırdığını gösteriyor. Fabrikalar sermayenin kârına kâr katmak için üretime devam ediyor. Bir eli yağda bir eli balda olanlar, bir parça ekmeğe muhtaç olanlara evde kal diyor ama biz valilikten alınan bir kağıt parçasıyla işe çağrılıyoruz.
Bugün fabrikalarda artan koranavirüs vakalarına tanıklık ediyoruz. Son 2 haftada Pınarbaşı Sanayi havzası başta olmak üzere İzmir’de birçok büyük kurumsal fabrikada vakaların mantar gibi arttığını duyuyoruz. Fabrikalarda yayılan salgın evlere sıçrıyor ve işçi semtleri Wuhan banliyölerine dönüyor. Hareketliliği azaltmak uğruna yapılan kısıtlamalar ya da sokağa çıkma yasakları hareketliliğin en yoğun olduğu üretimi kapsam dışında tutarak salgın kamplarına dönüştürüyor.
Fabrikada işçilerin siyasi görüşü ne olursa olsun, inanç, mezhep ayrımı olmaksızın ortaklaştığı tek konu salgın yönetiminin beceriksiz olduğu ve alınan önlemlerin yetersiz kaldığı. Bugün işçiler emekçiler olarak bizlerin talebi; zorunlu işler dışında (gıda, tedarik gibi) çalışanlara ücretli izin hakkı tanınarak en az 21 günlük tam karantina uygulanmalı, ücretsiz yaygın test yapılmalı, temel tüketim mallarından KDV kaldırılmalı, elektrik, su, doğal gaz, internet ücretsiz sağlanmalı, patronlara verilen teşvikler son bulmalı ve halka dağıtılmalı, çalışanlardan yapılan vergi kesintileri son bulmalı. Aslında tüm bu talepler patronlara peşkeş çekilen paraların yanında maliyet olarak hiç kalır.
Ekonomik kriz ve salgın döneminde sınıflar arasında uçurum derinleşiyor. Zengin daha çok zenginleşirken yoksullar, işçiler, emekçiler her geçen gün artan geçim cenderesinde boğuşuyor. İktidar patronların yanında olduğunu açıkça gösterirken bizim de bugün vereceğimiz mücadele tam karşısında olmalı, örgütlü olmalı ve daha çok ses çıkarmalıyız.
ÖLÜM İŞÇİLER VE YOKSULLAR İÇİN Mİ?
Cüneyt BİNİCİ
İstanbul
Yeni koronavirüs tedbirleri, önceki açıklanan tedbirlerden çok farklı değil. İşçiler ve yoksullar için alınan bir tedbir yok. Alınması gereken tedbir 21 gün karantina, işçilere ücretli izin ve ücretsiz yaygın test olmalıdır.
65 üstü ve 20 yaş altı evde kalsın ama çalışan işçiler işe gitsin demek, işçiler virüsü kapıp evdekilere bulaştırsın demektir. Bu tedbirler biz işçilere siz çalışın ekonominin çarkı dönsün, ölüm işçiler ve yoksul halk içindir demektir.
Saat 21.00’den sonra fabrikada ofiste veya evde çalışan bizlerin yorgunluktan mecali mi kalıyor ki dışarı çıksın? Biz çalışanlar virüsü işe giderken otobüste, fabrikada çalışırken diğer çalışan işçi arkadaşımızdan ya da kapalı havasız ofislerde çalışan arkadaşlarımızdan kapıyoruz ya da biz bulaştırıyoruz.
Sağlık Bakanı her defasında “Evde kalın; mesafe, maske, temas çok önemli” diyor. Evet otobüste mesafeyi nasıl koruyacağız ya da kapalı havasız 30 kişinin çalıştığı bir ofiste maske takınca hasta olmamızı kim engelleyecek? Evde kalınca da ev kirasını faturaları mutfak masraflarını kim karşılayacak?
Bizleri korumayan kararlarla önlem alıyorum diyerek bizleri kandıranlar, patronları koruyor aynı zamanda bizleri ölüme terk ediyorlar.
Ölüm kader değil çözüm örgütlü mücadelede.