TİS sürecindeki belediye işçileri hem can hem ekmek derdinde
Genel-İş İstanbul Anadolu Yakası 1 No'lu Şube'nin örgütlü olduğu Kadıköy, Ataşehir ve Kartal belediyelerinde toplu sözleşmesi süreci devam ediyor.
Fotoğraf: Evrensel
Yasemin TİRYAKİ
İstanbul
DİSK/Genel-İş İstanbul Anadolu Yakası 1 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Kadıköy, Ataşehir ve Kartal Belediyelerinde çalışan binlerce şirket işçisinin sözleşme süreci devam ediyor. Ara bulucu aşamasına gelen sözleşme görüşmeleri sürerken, asgari ücret görüşmeleri de başladı. Asgari ücretin yukarı çekilmesinin sözleşmede ellerini güçlendireceğine dikkat çeken şube yöneticileri, topyekün mücadele gerektiğine dikkat çekti. İşçilerin pandemi nedeniyle canlarından endişe ettiklerini, bir yandan da geçim derdine düştüğünü aktaran şube yöneticileri, sözleşme sürecinin tamamını işçilerle birlikte yürüttüklerini ifade etti.
Belediyelerde pandemiden önce de dış birimlerde personel eksikliği olduğunu söyleyen DİSK/Genel-İş İstanbul Anadolu Yakası 1 No’lu Şube Başkanı Ahmet Arıkan, “Yalnız zaten eksik olan sayı pandemi döneminde daha da eksildi. Evde çalışmanın mümkün olmadığı alanlar var. İlk zamanlar üçlerle beşlerle ifade edilen pozitif vakalar şu an 300’lere çıktı. Hastalığı atlatıp tekrar hastalığa yakalanan arkadaşlar var. Virüse yakalanan şube yöneticileri, temsilciler var. Biz işçiler olarak bu koşullarda hem canımızı kurtarmanın derdindeyiz, hem de ekmek derdindeyiz” diye konuştu. Bu süreçte bazı belediyelerin kısa çalışma ödeneğine başvurarak hak kayıplarına yol açtığı bilgisini veren Arıkan, kayıpların önlenmesi için şube ve temsilciler olarak ciddi bir çaba sarf ettiklerini dile getirdi.
ARA BULUCU AŞAMASINDA
CHP’nin yönetimde olduğu Kadıköy, Ataşehir ve Kartal Belediyelerinde çalışan kadrolu işçilerin sözleşme sürecini şirket çalışanı işçi ve temsilcilerin desteğiyle kadrolu işçilerin kabul edeceği düzeyde tamamladıklarını hatırlatan Arıkan, şöyle devam etti: “Şu an ise 3 belediyede şirket çalışanı arkadaşların toplu sözleşme süreci devam ediyor. Sayısal anlamda çok daha fazla işçiye tekabül ediyor. Bu 3 ayrı işyeri için temsilci arkadaşların da katılımıyla alandan gelen taleplerle birlikte ortak bir taslak hazırlandı.” 3 belediyede de 60 günlük sürenin tamamlandığını ve ara bulucu sürecine geçildiğini aktaran Arıkan, “Kadıköy Belediyesine bağlı Kastaş şirketinde ara bulucu görevlendirmesi yapıldı. Tebliği birkaç güne kadar elimize ulaşır. Ataşehir’de de ara bulucu görevlendirmesi yapıldı, Kartal’da ise yazısı yazıldı ve birkaç gün içerisinde ara bulucu seçimi yapılması bekleniyor. Ara bulucu süreci 1 ila 3 hafta arası sürecek” diye konuştu.
‘TEMSİLCİLERLE DEĞERLENDİRİYORUZ’
CHP’li belediye yönetimlerinin SODEM-SEN adında işveren sendikası kurduğunu hatırlatan Arıkan, “Kadıköy Belediyesinde süreci tamamen SODEM-SEN ile götürüyoruz. Kartalda yetki SODEM-SEN’de fakat görüşmeler Belediye yönetimiyle gerçekleşiyor. Ataşehir’de ise yetki de sözleşme süreci de belediye yönetimiyle ilerliyor” bilgisini verdi. Arıkan sözleşme sürecini nasıl yürüttüklerine ilişkin ise şunları anlattı: “İşçilerden gelen taleplerden geçen maddeler dışında yüz yüze görüşmektense işveren tarafından yazılı teklif istiyoruz. Bu teklifi önce şube yönetimi ve hukukçularımızla değerlendiriyoruz. Sonra temsilci arkadaşlarla toplantılar yapıp, kabul edilebilecek maddeler varsa kabul edip kabul edilmeyecekler veya aynı kalması gerekenleri değerlendirerek hazırlıklı bir şekilde gidiyoruz.”
Hükümetin ve sermayenin pandemi dönemini işçi haklarını gasbetmenin fırsatı haline getirdiğini ifade eden Arıkan, “En son çıkarmaya çalışılan torba yasadaki kıdem tazminatı meselesi bunun en çarpıcı örneği. Biz bu süreçte DİSK olarak alanlardaydık ve eylemler yaptık. Bu yasanın geri çekilmesinde önemli bir rol oynadık. Önemli bir kazanım ama bitmiş değil. Fırsat kolluyorlar, bir fırsat bulunduğunda yeniden gündeme getirilecek. Biz işçinin hak kaybına neden olan hiçbir şeye onay vermeyeceğiz” dedi.
‘ASGARİ ÜCRET İÇİN TÜM İŞÇİLER ORTAK MÜCADELE ETMELİ’
DİSK/Genel İş İstanbul Anadolu Yakası 1 No’lu Şube Sekreteri Cem Karasoy ve Şube Mali Sekreteri Murat Aktemur asgari ücrete ilişkin sorumuzu yanıtladı.
Asgari ücret sözleşme sürecini nasıl etkiler,sürece ilişkin çalışmanız var mı, işçilerin talepleri nelerdir?
Murat Aktemur: Bizim önceliğimiz toplu sözleşmeler. Toplu sözleşmelerin ilerlemesi açısından asgari ücretin artırılması bizim için önemli bir dayanak teşkil ediyor. Ancak devletin çok fazla bir artış yapacağını düşünmüyorum. Tüm sendikalı ve sendikasız işçiler olarak birleşip güçlü bir şekilde ses çıkarmak gerekiyor. Nasıl ki torba yasada kıdem tazminatını ilgilendiren maddeyi mücadeleyle geri çektirdiysek aynı kararlılıkla asgari ücret için de sisteme karşı mücadelemizi vermeliyiz.
Cem Karasoy: 2 Nisan 2018 itibari ile kadro olarak bahsedilen ama kadroyla uzaktan yakından hiçbir alakası olmayan bir kararla belediye şirketlerine geçtiğimiz zaman asgari ücret farkından yararlanmamaya başladık. Bu tarihten önce biz her yılbaşında asgari ücrete gelen fark oranında zam alıyorduk. Bu TİS sürecinde 3 belediyede bulunan işçi arkadaşlarımıza ilk kez taban ücreti getireceğiz. Asgari ücrete gelen zam üzerinden TİS masalarında aynı oran işveren tarafından bize dayatılmaya çalışılacaktır.
Ama asgari ücret asgari yaşam demektir. 7 bin lira yoksulluk sınırı olan bir ülkede 2 bin 300 lira gibi rakamlar komiktir. Asgari ücret için komisyon bugün toplanacak ve görüşmeler sonunda çıkacak rakamın en fazla 2 bin 600 olacağını ön görüyorum. Bu rakam da işçileri asla tatmin etmeyecek. Asgari ücret her şeyden önce vergiden muaf olmalıdır. Bununla alakalı toplanan komisyondan bir sonuç çıkacağını düşünmüyorum. Asgari ücret konusunda sadece DİSK olarak değil, Türk-İş, Hak-İş de dahil sendikalı ve sendikasız ayrımı yapmadan topyekün mücadele edilmeli. Bu ülkede 20 milyon işçi var ve bunun sadece 2 milyonu sendikalı. Sendikalı olan işçilerin de sadece 500 bini toplu iş sözleşmelerinden faydalanabilmekte. Bu yüzden bu 20 milyonun sokaklara inip mücadele etmesi gerekiyor.
‘EVDE KAL DİYENLER İŞÇİNİN ÜCRETİNE GÖZ DİKİYOR’
DİSK/Genel İş İstanbul Anadolu Yakası 1 No’lu Şube Yöneticileri Tahsin Aydın ve Ali Ekber Erarslan’a da hükümetin acı reçete açıklamasını sorduk.
Hükümetin acı reçete açıklaması TİS sürecine nasıl yansıdı?
Tahsin Aydın: Pandemi sürecinde işçilerin zaten vahim olan durumu daha da vahimleşti. “Belediye işçileri canla başla bu süreçte çalıştı. Altında kalmayacağız” diyen belediye yöneticileri hükümetin ortaya koyduğu ne kadar hak gasbı varsa hepsini uygulamaya çalışıyor. Dönüşümlü çalışmayla işçilerin ücretlerinde ciddi bir azalma oldu. Bir yandan evde kal denirken bir yandan da çalışanın ücretine göz dikiliyor. Biz çalışmazsak evimize nasıl ekmek götüreceğiz? Hiçbir zaman işveren işçiden yana olmaz. Biz bunu biliyoruz. Buna karşın işçilerin daha politik olması lazım. Topyekün tüm sendikaların işçileri bilinçlendirmesi şart.
Ali Ekber Erarslan: İşverenin gerçek yüzü sözleşme masalarında ortaya çıkıyor. İşçinin karar verici noktada olması çok önemli. Şubemizin tavrı da bu şekilde. Biz sınıf sendikacılığı şiarıyla 3 belediyede ne kadar örgütlüysek işveren de kendi çapında örgütlü. Ama bizim herhangi bir endişemiz yok. Tek endişemiz virüsle bağlantılı birtakım sorunlar yaşamamız.
Asgari ücret için de yoksulluk sınırının altında bir talebimiz olmamalı. Bu rakamı gerçekçi bulmayanlara karşı benim sözüm, aslında tamamen gerçeği yansıttığıdır. İşçiye verilen ücretten ve zamlardan kaynaklı ne devlet çöker, ne de belediyeler zarar eder. Belediyeler zarar ediyorsa başka hatalarından dolayı ediyor. Asgari ücret için ilk temel şart vergiden muaf olmalıdır. İkinci kural ise asgari ücreti kim belirliyor sorunudur. Şu anki asgari ücret açlık sınırının bile altında. Bunu belirleyecek olan insanlar vicdanlarını yoklamalılar.