Avrupa'nın Gündemi | Birleşik Krallık aşı için acele mi etti?
Birleşik Krallık korona aşısı için onay veren ilk ülke oldu. Aşı salı günü insanlara yapılmaya başlanacak. Ancak hükümetin “Başarılı” görünmek için aşı konusunda acele ettiği eleştirileri yapılıyor.
Fotoğraf: Envato | Kolaj: Evrensel
Birleşik Krallık bir koronavirüs aşısı ruhsatı çıkaran ilk ülke oldu. Pfizer/BioNTech aşısı salı gününden itibaren belirlenen öncelikli gruplara vurulmaya başlanacak. Pandemi sürecinin yönetimindeki hantallık, yandaşçılık ve başarısızlıkları nedeniyle sürekli olarak eleştirilen Boris Johnson hükümeti “Avrupa’sız daha başarılıyız” mesajı vermek için fırsata çevirmeye çalıştığı bu acele kararla yine tepkileri üzerine çekti.
İngiltere’nin Muhafazakar Parti hükümetinin bu yaklaşımı tüm Avrupa’da eleştiriyle karşılandı. Birçok bilim insanı bu hızlandırılmış izin prosedürün doğru olmadığını savunurken, bir kısım ise aşının yan etkilerinin somut olarak İngiltere’nin başlatacağı aşı kampanyasıyla ortaya çıkacağını, bundan dolayı yakından takip edilmesi gerektiğini savunuyor.
Almanya’da parlamento bütçe konusunda 11 Aralık’ta karar alacak. Askeri bütçenin 46.8 milyar avroya çıkarılması planlanıyor. Barış hareketi silahlanma yerine silahsızlanma adında bir kampanyayla paranın militarizme değil eğitim, sağlık ve sosyal alana aktarılmasını talep ediyor. Alman Barış Konseyi Sözcüsü Willy van Ooyen Frankfuter Rundscha gazetesindeki konuk yorumunda kampanya ve hedeflerini anlattı.
BİRLEŞİK KRALLIK İÇİN ÇABUK RUHSAT ÇIKARMAK
KAMU GÜVENLİĞİNDEN DAHA ÖNEMLİ
Daniel BOFFEY
The Guardian
Avrupa İlaç Kurumu (EMA) koronavirüs aşısı ruhsatı çıkartılmasında Britanya regülatörlerinin ilk Batılı ülke olmak için kamunun güvenini sağlamak yerine çabuk ruhsat çıkarmaya öncelik verdiğini iddia etti.
Britanya İlaç ve Sağlık Ürünleri Düzenleme Otoritesi (MHRA) tarafından Pfizer/BioNTech aşısının kullanımı için acil ruhsat verildiğini açıklamasını takiben AB kurumu kendi “aşıya olan güvene dayalı” yaklaşımını savundu.
Çarşamba sabahı medyada bir seri demeç veren Birleşik Krallık Sağlık Bakanı Matt Hancock, acil ruhsat verme olanağının “Brexit sayesinde” mümkün olduğu yanlış beyanında bulunurken, Birleşik Krallık yöntemini “Biraz daha yavaş hareket eden Avrupa’nın hızı” ile karşılaştırdı.
EMA, AB bloku ilkelerinin de aynı acil ruhsat hakkına sahip olduğunu, fakat kendi yaklaşımlarının “Tüm AB vatandaşlarının aşıya ulaşabilmesi ve geniş çaplı aşı kampanyalarının dayanağını oluşturacak, günümüz pandemi koşullarına uygun en iyi düzenleme” olduğunu beyan etti.
Almanya Sağlık Bakanı Jens Spahn, Birleşik Krallık’ın kullandığı ve AB yasalarının da mümkün kıldığı hızlı-ruhsat mekanizmasını kullanmayı değerlendirdiklerini fakat aşının güvenli olduğuna halkı ikna etmenin önemli olduğunu belirtirken “Amaç birinci olmak değil, asıl amaç piyasaya güvenli ve etkili aşılar sürmek ve halkın bu aşılara güvenini sağlamak; aşılar konusunda en önemli hedef güven sağlamak olmalıdır” dedi.
Spahn tüm Avrupa ülkelerinin aşıyı aynı zamanda piyasaya sürmeyi amaçladığını da belirtirken “Aynı acil ruhsat hakkına sahibiz fakat biz ortak bir Avrupalı yaklaşımda karar kıldık” dedi.
EMA açıklamasında, ek kontroller ve delil toplamaya dayalı, koşullu piyasa ruhsatı yaklaşımının “Geniş çaplı bir aşı kampanyası sürecinde vatandaşların güvenliğini sağlayacak gerekli temel ögeler” içerdiğine dikkat çekildi. EMA kendi değerlendirmesinin 29 Aralık’a kadar tamamlanacağını ve Birleşik Krallık ve AB ruhsat zamanlamalarındaki farklılığın “Aşının mevcut olması koşullarını çok etkilemeyeceğini” açıkladı. Acil ruhsat mekanizması dahilinde zaten sınırlı oranda aşı elde edilebiliyor.
Birleşik Krallık Ticaret Bakanı Alok Sharma ruhsat kararının bir Britanya başarı hikayesi olduğunu iddia ederken “Gelecek senelerde bu an Birleşik Krallığın virüse karşı taarruza önderlik ettiği gün olarak hatırlanacak” dedi.
Bu beyana Almanya’nın Britanya Ateşesi Andreas Michaelis’ten sert bir cevap geldi. Michaelis Twitter mesajında “Bu önemli adımı enternasyonal bir çaba ve başarı olarak görmek neden bu kadar zor? Bunun ulusal bir hikaye olduğunu düşünmüyorum. Bir Alman şirketi olan BioNTech’in katkılarına rağmen bu Avrupalı ve transatlantik bir başarı” dedi.
AB Sağlık Bakanları toplantısını takiben Spahn “Brexit üzerine yorumlar görmüş olabiliriz: BioNTech AB tarafından finansal destek sağlanan bir Avrupa girişimidir. AB’nin bir ürününün Birleşik Krallık’ta çabucak ruhsat alması bu kriz sürecinde AB çapında ve enternasyonal iş birliğinin önemine işaret etmektedir” mesajı verdi.
EMA Pfizer/BioNTech aşı denemeleri üzerine veri tabanının periyodik incelemesine 6 Ekim’de başlamıştı. Birleşik Krallık ise benzeri bir süreci 30 Ekim’de başlatmasına rağmen daha az veriyi inceleyerek daha çabuk karara ulaştı.
EMA Eski Başkanı Guido Rasi, Reuters’e verdiği demeçte “Onların yaptığı gibi verinin bir bölümünü göz önüne alırsanız daha fazla risk alırsınız. Ben şahsen elde olan tüm verileri değerlendiren güvenli bir yaklaşımı tercih ederdim; Britanya hükümeti, Avrupa’dan bağımsız birinci geldik diyebilmek için bunu yapmamayı tercih etti” dedi.
MHRA Başkanı June Raine ise kurumunun verdiği kararı savunurken “MHRA’nın çalışma yöntemi tüm uluslararası standartlara uygundur” açıklamasında bulundu.
(Çeviren: Haldun Sonkaynar)
BİRLEŞİK KRALLIK AŞININ ACİL KULLANILMASINA
İZİN VEREN İLK BATI ÜLKESİ OLDU
Thomas LEMAHIEU
L’Humanite
Aylardır büyük kapitalist güçlerin ilk aşıyı ele geçirme yarışını İngiltere kazandı. 66 milyonluk nüfusu için yarışa katılan çok uluslu farklı şirketlerden 350 milyondan fazla (ve seçenek olarak da artı 150 milyon) aşı -yani kişi başına iki aşı ile tüm nüfusu için gerekli olan hacimden 4 kat daha fazla- ön siparişi verdikten sonra, Birleşik Krallık çarşamba sabahı kovid-19’a karşı ilk bulunan aşıya, Amerikan laboratuvarı Pfizer ve Alman biyo-teknoloji şirketi BioNTeck’in aşısına, acil olarak kullanım izni veren ilk Batı ülkesi oldu.
Muhafazakar Parti hHükümetinin Şefi Boris Johnson “mükemmel” bir haber diye duyurdu kararı. Pfizer’in CEO’su Albert Bourla “Kovid-19’a karşı mücadelede tarihsel bir an”dan bahsediyor. Britanya Sağlık Bakanı Matt Hancock’a göre, Birleşik Krallık’ın ön alım yaptığı 40 milyon dozun 800 bini Belçika’daki üretim fabrikasından temin edilecek ve gelecek hafta kullanım için hazır olacak.
Fakat ihtiyatlı davranmak gerekir. Johnson, karantinadan çıkan Britanyalıları dikkatli davranmaya davet ediyor, Hancock ise sorulan bir soruda, yıl başından itibaren kaç yurttaşının aşı olabileceği konusundan hiçbir fikrinin olmadığını kabul etmek zorunda kaldı. Konuşmasında “Üretilen toplam dozun sayısı çok net değil. Zira üretilmesi zor çünkü üretilen kimyasal değil biyolojik bir ürün” dedi. Tüm bunlar Muhafazakar Partililerin, aşıya verilen hızlandırılmış onayı Avrupa Birliği’nden çıkmanın lehine yazarak milliyetçi bir zaferciliği beslemelerine engel olmadı, zira Avrupa regülasyon müdürlüğü salı günü Pfizer-BioNTech ve rakibi Moderna’nın izin başvurularına “en geç” aralık sonu ile ocak 2021 başında cevap verme sözü vermişti. Matt Hancock “Hepimiz aynı güvenlik kontrolünü yapıyoruz, aynı prosedürü izliyoruz, fakat bizler bunları Brexit sayesinde hızlandırabildik” diye lafi kesiyor. Şirketlerden sorumlu meslektaşı Alok Sharma ise, sanki ülkesi sihirli bir ilaç keşfetmiş gibi, bu yaklaşıma bir kat daha ekliyor: “Gelecek yıllarda bugün Birleşik Krallık’ın insanlığı bu hastalıktan kurtarmak için önderlik ettiği gün olarak hatırlanacaktır”.
Almanya’nın Londra Elçisi Andreas Michealis of çekiyor: “Atılan bu önemli adımı büyük bir uluslararası başarı olarak kabul etmek neden bu kadar zor ki? Alman BioNTeck şirketinin önemli katkılarına rağmen söz konusu olan milli bir mesele değildir, adım Avrupa ve Atlantik ötesi bir adımdır”.
Fakat İngilizler için daha fazla can sıkıcı başka bir şey ise olumlu haber vermesi beklenen diğer bir şirket olan AstraZeneca, hazırladığı aşıya dair abartılı övücü veriler sunma konsunda suç üstü yakalandı ve bugün bilim insanları topluluğu çok uluslu tekelin izlediği protokolün ve klinik deneylerin sonuçlarının tümünü yayımlamadan aşının başarısına dair övücü açıklamalar yapmasını ifşa ediyor. Çarşamba günü şeffaflık eksikliği eleştirisi altında Avrupa ilaç ajansı Birleşik Krallık’ın hızlandırılmış izin prosedürünü doğrudan eleştirdi. Reuters’a verilen bir demeçte “Piyasaya sürülme konusunda koşullu izin verilmesinin var olan pandemiye karşı en doğru regülasyon mekanizması olduğunu düşünüyoruz” diye belirtildi. “Birleşik Krallık’ın seçtiği acil prosedüre göre bu mekanizma daha fazla kanıt ve denetim üzerine kuruludur”.
(Çeviren: Deniz Uztopal)
SİLAHLANMA YERİNE SİLAHSIZLANMA
Willi van OOYEN*
Frankfurter Rundschau
2021 federal bütçesi 11 Aralık Cuma günü kabul edilecek. Savunma bütçesinin resmi olarak 46.8 milyar avroya çıkarılması, yani 2020 bütçesinden 1.2 milyar avro fazla olması planlanıyor.
Federal hükümetin bazı kesimleri, NATO’nun üye ülkelerinin savunma bütçesinin gayrisafi yurt içi hasılasının (GSYİH) yüzde 2’sine çıkarılması kararına verdiği onaya uyumlu olarak önümüzdeki yıllarda bütçedeki silahlanma payını artırmayı planlıyor. Almanya için GSYİH’nin 2024 yılında 4.1 trilyon avro olacağından yola çıkılarak askeri harcamalar 80 milyarın üzerine çıkarılacak.
Pandeminin açıkça gösterdiği gibi, tüm sivil alanlarda para eksikliği var: Okullarda, kreşlerde, sosyal konutlarda, sağlıkta, yaşlılık güvencesinde, ekolojik yenileme ve iklim adaletinde.
Servetin yeni dağıtımı mücadeleleri tehdidi ile karşı karşıyayız; ulusal düzeyde, Avrupa çapında, küresel boyutta… İklim krizi insanlığı tehdit ediyor. Savaşlar ve doğanın tahrip edilmesi, kaçış ve yerinden edilmenin belirleyici nedenleri olarak ortaya çıkıyor. Zamanımızın büyük zorlukları, siyasi diyalog ve müzakere sürecine sahip farklı bir politika gerektiriyor.
Silahsızlanma, güvenlik ve güven yaratır. Yeni bir silahlanma yarışı ve kullanımı denenmekte olan yeni nükleer silahlar bunu sağlamaz. Kapsamlı ve sürdürülebilir bir barış yaratmak uluslararası iş birliğine bağlıdır.
Güçlü bir sivil toplum, Birleşmiş Milletlerin talep ettiği gibi küresel bir ateşkes ve bizim çabaladığımız, bölünme ve dışlamayı reddeden ve kesinlikle yeni bir milliyetçilik için uğraşılmayan yeni bir yumuşama politikası için gereklidir.
Bu nedenle, ortak güvenlik ve kontrollü silahsızlanma sistemi istiyoruz. Bu, Avrupa’nın en kalabalık ülkesi olan Rusya’ya karşı politikanın değiştirilmesiyle sınırlı değildir. Silah satışları durdurulmalıdır. Almanya’nın nükleer silahlardan muaf olmasını istiyoruz ve otonom silah sistemlerinin dünya çapında yasaklanmasından yanayız. Almanya, Nükleer Silahların Yasaklanması Anlaşmasına katılmalı ve yurt dışındaki askeri operasyonları sona erdirmelidir.
Barış inisiyatifleri kasım 1980’i hatırlıyor. Krefeld Çağrısı 40 yıl önce sunuldu. Beş milyon vatandaş onu destekledi. O sırada barış hareketi, Avrupa’da yeni orta menzilli nükleer füzelerin konuşlandırılmasını reddetti. Bunu bugün de talep ediyoruz. 40 yıl önceki bu çağrı, pasifizmi Almanya’da sosyal olarak kabul edilebilir kılmak için belirleyici bir katkı oldu. Bugün bile, o dönemde ortaya çıkan birçok barış inisiyatifi, ülke çapındaki çeşitli barış eylemlerinin temelini oluşturuyor.
“Silahlanma Yerine Silahsızlanma” inisiyatifinde, taleplerimizin umut verici olduğundan ve topluma yeni çapta kök salacağımızdan eminiz. Siyasi durumu analiz etmek ve fırsatlarımızı silahsızlanma için daha fazla eylem ve etkinlik yapmak için kullanmak üzere inisiyatif alıyoruz. Barış ve silahsızlanma olmadan sosyoekolojik dönüşümün mümkün olmadığını biliyoruz. Barışın ön şartı dönüşümdür.
“Silahlanma Yerine Silahsızlanma” kampanyasını genişletirken, bunu Alman Sendikalar Birliğinin (DGB) sekiz başkanı ve tek tek sendikalar dahil olmak üzere 180 bin kişinin imzaladığı itiraz üzerine inşa etmek istedik. Barış hareketinin çok sayıda örgütü ve taban grubu da kampanyaya katılıyor. Barış, yumuşama ve Avrupa siyasetinin daha fazla askerileşmesine karşı somut talepler geliştirmek istiyoruz.
Bu iç görüleri toplumumuzda yaymak, halkı savaşa ve silahlanmaya karşı harekete katmak istiyoruz.
* Alman Barış Konseyi Sözcüsü
(Çeviren: Semra Çelik)