İşçi mektubu: TÜPRAŞ işçisinin dediği gibi ‘Siz bir aile, biz bir aile’
Ev kiralarının en az 700-900 TL civarındayken hiçbir derdimize çare olmayan bu 600-700 TL ile ne yapacağımızı kara kara düşünüyoruz."
Fotoğraf: Petrol-İş Aliağa Şube
Mağaza çalışanı bir genç
Kocaeli
Selamlar Evrensel okurları;
Ben uzun süredir mağazada çalışan bir gencim. Ülkede yeniden sözde pandemi önlemleri adı altında alınan kararlar doğrultusunda mağazaların ve AVM’lerin çalışma süreleri kısalınca çalıştığım firma ücretsiz izne başvurdu ve nisan ayı öncesinde çalışmaya başlamış yarı zamanlı çalışanlarına bu ödenekten ücret ödeneceği, geriye kalan yarı zamanlı çalışanların ise çalışma sürecinin kısalacağı söylendi. Sebep olarak ise hem hafta içi çalışma sürelerinin kısalması hem de hafta sonu yasaklarından dolayı yaşanan ciro kaybı gösterildi. Durum böyle olunca da tüm yarı zamanlı çalışanların aylık geliri 600-700 TL’ye düşmüş oluyor. Bu paranın hiçbir karşılığı olmadığı gibi yıllardır çalıştığımız mağaza tarafından ortada bırakıldığımızı da anladık.
Aşağı yukarı ev kiralarının 700-900 TL civarında olduğunu düşündüğümüz zaman faturalar, yeme içme, yol masraflarımızı da içine katınca hiçbir derdimize çare olmayan bu 600-700 TL ile ne yapacağımızı kara kara düşünür olarak bulduk kendimizi. Bu kararı öğrendiğimiz geceden beri nasıl hayatımızı devam ettirmeye çalışacağımızı düşünürken kimimiz sabahlara kadar ağlarken kimimizin gözüne uyku girmedi. Bağlı bulunduğumuz şirket yıllarca bizim üzerimizden milyonları kazanırken gözünü bürüyen kâr hırsı bizi kış ayının ortasında gözümüzün yaşına bakmadan ülke ekonomisinde 5 kuruş karşılığı olmayan bir para ile dünyanın yenik düştüğü bir salgının ortasında bıraktı. Çalıştığımız firma yıllarca gençliğin dinamik oluşuna, atak oluşuna güvendiğini ve çalışanlarına bir aile olarak baktığını söylemişti.
Biz de tam bu aile kavramının bir zıtlık olduğunu düşünürken TÜPRAŞ işçisinin yine Evrensel’e yazdığı mektupta dediği gibi “Siz bir aile, biz bir aile” tanımının cuk oturduğu kanısına vardık. Her geçen gün daha derinleşen kriz karşısında biz işçi ve emekçilerin kendi ailemizde kendi safımızda bir araya gelerek mücadele ederek bizlere ödetilmek istenen krizin faturasını ödemeyi reddetmemiz gerekiyor. Unutmayalım ki ülkenin yarınları diye adlandırılan biz gençler 2 bin 300 lira altında bile ücret almamıza rağmen aldığımız ücrette vergi kesintisi uygulayan bu hükümet bizi ortada bırakan şirketlerin milyon liralık vergi borçlarını bir gecede gözünü kırpmadan silmiştir. Bu da bize gösteriyor ki devlet bizim değil patronların devletidir. Maden işçisinin dediği gibi devlet gücünü bizim üzerimizde denerken bir avuç patronun önünde el pençe olmuş, bu ülkenin işçisini emekçisini sömürmesini daha nasıl katmerleştiririm diye çabalamaktadır. Bizim birleşmekten başka çaremiz yoktur.