İskender Bayhan: Oruç Reis diplomasisi, Oruç Reis antiemperyalizmi

Gazeteci İskender Bayhan, 10-11 Aralık'ta yapılacak AB Liderler Zirvesi'ni Gündem Özel'de değerlendirdi.

07 Aralık 2020 13:00
Son Güncellenme Tarihi: 07 Aralık 2020 17:06
Paylaş

Avrupa Birliği'ne (AB) üye devlet başkanlarının bir araya geldiği AB Liderler Zirvesi 10-11 Aralık'ta yapılacak. Zirvede resmi gündemin en önemli başlıklarından biri Doğu Akdeniz’deki gelişmeler ve AB’nin Türkiye’nin faaliyetlerine dönük alacağı kararlar da görüşülecek.

Gazeteci İskender Bayhan AB Liderler Zirvesi öncesi Gündem Özel'de değerlendirmelerde bulundu.

İskender Bayhan'ın değerlendirmelerinden satır başları şöyle:

Avrupa Birliği (AB) esas olarak, Almanya’nın ve Fransa’nın başını çektiği ve 1950’li yıllardan itibaren Avrupa’daki emperyalist ülkelerin, kapitalist ülkelerin ekonomik işbirliği temelinde geliştirdikleri ortaklıkların devamı olarak şekillenmiş ve nihayetinde 1992’de Maastricht Zirvesi’nde AB ismini almış bir ekonomik ittifak. Avrupalı kapitalist devletlerin ekonomik ittifakı diyebiliriz.

TÜRKİYE, ORUÇ REİS DİPLOMASİSİ YAPIYOR

(AB Zirvesi’nden çıkması beklenen yaptırımlar konusunda) Türkiye’nin Akdeniz politikası kendi ayağına dolandı belli açılardan. Türkiye dış politikasında uzun süredir uluslararası emperyalist güç merkezlerinin çelişkilerinden çatışmalarından yararlanıyor. Bunu da antiemperyalist dış politika diye yutturuyor. Akdeniz’de Türkiye Oruç Reis diplomasisi yapıyor. Erdoğan AB’ye daha ilerden katılabilmek üzere bu süreci yürütüyor.

Türkiye toplam ithalatı ve ihracatı açısından dünyada birinci sırada Avrupa Birliği ülkeleri. Türkiye bağımlı kapitalist bir ülke ve bunun merkezinde duranlardan birisi de Avrupa Birliği ekonomisi. AB’den gelecek herhangi bir ekonomik yaptırım Türkiye burjuvazisini allak bullak edebilir. Türkiye bu bağımlılığın iki taraflı olduğunu bildiği için burada AB de kaybeder. Onun için Erdoğan sürekli ‘kazan kazan yapalım beni masaya koyun’ diyor.

MÜLTECİ MESELESİ HEP MASADA

Erdoğan Zirve’ye daha yumuşak bir yaklaşımla ilerlemeye çalışıyor. Bir tek Fransa’ya, Macron’a sert mesajlar veriyor. (Zaten Macron’un da kendi ülkesinde durumu iyi değil.) Mülteci meselesinde sert mesajlar vermemesi bunun masada olmadığı anlamına gelmiyor. Aksine Erdoğan Türkiye’nin AB pazarı olarak pozisyonunu, ucuz iş gücünü, Avrupa’daki nüfus ve Türkiye’nin göçmen nüfusunun yoğunluğunu ve bunların hem ekonomik hem sosyal konularını, göçmen işçiler konusunu, yeniden paylaşımda kendi jeopolitiğini, jeostratejini masaya koyarak oturuyor. Bunlar hep masadadır. Sadece bunları bazen tehdit, bazen pazarlık, bazen yumuşak diplomasi olarak kullanıyor.

TÜRKİYE KAPİTALİZMİNİN YÜZÜ AB'YE DÖNÜK

Türkiye burjuvazisi, Türkiye kapitalizmi zaten AB’ye yüzü dönük. Sadece ne kadar yüz bulduğu konusunda sıkıntıları var. Oruç Reis antiemperyalizmi yapıyor Erdoğan. Emperyalistler karşısında Türkiye halklarının, bölge halklarının çıkarlarını savunuyormuş gibi görünen noktada duruyor. Erdoğan ne zaman Avrupa’ya rest çekiyor görünse ya da yumuşak davranıyor görünse de hep emperyalizme bağlılığı artıran politikalar izliyor. Erdoğan AB konusunda çok bağırınca işçi ve emekçiler şöyle düşünmeli: Bizim AB’ye bağımlılığımız artıyor.

AB’ye üye devletlerin burjuvazisiyle Türkiye’nin tek adam hükümetinin ilişkilerinden işçi emekçi lehine sonuçlar gelişmesi mümkün değil. Türkiye Erdoğan öncülüğündeki AB ilişkisi ekonomik alandan da siyasi alandan da en gerici bağımlı ve kötü sonuçlar doğuran siyasettir ve antiemperyalizmi tamamen sahtedir. (Evrensel/WebTV)

ÖNCEKİ HABER

Muğla Fethiye’de kadın cinayeti

SONRAKİ HABER

2020 Kadın Hakları Deklarasyonu yayımlandı: Haklarımız pazarlık konusu değildir

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa