08 Aralık 2020 05:58

İTÜ’de yoğunluk, öğrencilerin hem fiziksel hem psikolojik olarak belini büküyor

Metin Berk Süer, İTÜ'lü öğrencilerle online eğitime dair neler düşündüklerini ve bu sürecin gidişatının nasıl olması gerektiğini konuştu.

Fotoğraf: Taha Erdem Öztürk/Wikimedia Commons(CC BY-SA 4.0)

Paylaş

Metin Berk SÜER
İTÜ

İstanbul Teknik Üniversitesi’nde uzaktan eğitim sürecinde yaşanan birçok sorunun öğrencilerin hayatına olumsuz yansıdığı geçen döneme kıyasla öğrenciler açısından başka olumsuzlukların ön plana çıktığı bir güz dönemi yaşanıyor. Öğrenciler açısından oldukça önemli olan uzaktan ders kayıtlarının silinmesine çözümün çok geç bulunması, bir dersten geçilemediği takdirde öğrencinin tekrar sınava girebilmesine olanak sağlayan Ek-1 ve Ek-2 sınavlarının kaldırılması gibi olumsuzluklar uzaktan eğitimin halen öğrenciyi hedefleyen bir şekilde koordine edilemediği bir İTÜ çıkarıyor karışımıza. Bunlar haricinde dönemin geçmiş dönemlere oranla çok daha yoğun olmasının yansımaları ise bambaşka.

Okul yönetimi tarafından derslerde devam zorunluluğu gözetilmediği, vizelerin yapılmadığı ve derse katılımların düştüğü geçen dönem bir performans düşüşü olarak kabul edilmiş durumda. Bu performans düşüşünü tekrar yükseltebilmek ve öğrencileri derslere bağlı kılabilmek adına okulun bulduğu çözüm ise hocalara gönderilen ve uygulanması istenen bazı kıstaslar. Bu kıstaslara göre hocalardan derslerini performans ölçebilmek adına daha da aktif duruma getirmeleri isteniyor. Geçen dönemlerde derslerin çoğunluğunda vize-ödev-final şeklinde düzenlenen dönemlik program bu dönem ise ödev-sunum-quiz-rapor-vize-final gibi çok daha yoğunlaştırılmış bir hale getirilmiş durumda. Hal böyle olunca da öğrenciler açısından aldıkları her derste yaşanılan bu yoğunluk neredeyse tüm günlerinin bilgisayar başında okulun yönergesi doğrultusunda artırılan sorumlulukları yerine getirmekle geçmesine neden oluyor. Uzun zamandır okulun sosyal medya gruplarında ve derslerin WhatsApp gruplarında öğrencilerin bu yoğunluktan dolayı fiziksel ve psikolojik olarak bunlarla baş etmekte zorlandıklarını belirten gönderiler paylaşmaları ve pandemi döneminde vakaların bu kadar arttığı bir süreçte evden çıkamayıp bilgisayar başından kalkamamanın verdiği rahatsızlık hissi hiç olmadığı kadar artmış durumda. Bizler de İTÜ öğrencileri ile yaşanan bu sürece dair neler düşündüklerini ve bu sürecin gidişatının nasıl olması gerektiğini konuştuk.

GEÇEN DÖNEMDEN BU DÖNEME NELER DEĞİŞTİ?

İlk olarak bu dönemde eğitimin nasıl geçtiğini ve geçen döneme oranla nelerin değiştiğini soruyoruz arkadaşlarımıza.

Şehir ve Bölge Planlama Bölümü 4. sınıf öğrencisi İlayda, yeni dönemde hocaların sistemi daha iyi kavradığını ve kendi dersleri açısından daha anlayışlı olduklarını düşündüğünü belirterek başlıyor sözlerine. “Derslerde süre daha iyi kullanılıyor, yaşanan teknik aksaklıklar bir nebze daha göz ardı ediliyor fakat şöyle dezavantajlı bir durum var. Kovid-19 vakalarının 2020 sonbahar-kış döneminde çok fazla artmasıyla artık bütün arkadaşlarımızın ailesinde veya yakınlarında virüse yakalanma durumunun yaşandığını bilmekteyiz. Bu durum ve mecburen evde kapalı kalma hali hepimizin mental sağlığını zaten olumsuz etkilerken hocaların sürekli ödev-quiz dayatmaları öğrencileri kesinlikle çok daha zor duruma soktuğunu düşünmekteyim” diyerek sözlerine devam ediyor. Her zaman dersin ödev yaparak daha iyi öğrenildiğini ve kavrandığını düşünse de öğrencilere aşırı yükleme yapılması, çoğu öğrenciyi eğitimden soğutup artık isyan etme boyutuna getirdiğini ekleyen İlayda, “Maalesef bu durumda da bu online dönemi daha donanımlı öğrenciler yaratmak yerine geride enkazlar bırakacak seviyeye geldi” diyerek görüşlerini noktaladı.

YOĞUN VE ZORLAYICI

Maden Mühendisliği 3. sınıf öğrencisi Özge, İTÜ'de yeni dönemin önceki döneme kıyasla çok daha iyi geçtiğini çünkü geçen dönem sürekli bir belirsizlik ortamı olduğunu ve kimsenin ne yapması gerektiğini tam bilmediğini belirtiyor. Bu dönem açısından ise “Hocalar online sisteme daha hakim ve istikrarlı şekilde başladılar. Yapılacaklar ve sistem belli bir şekilde ilerledi. Daha sık ödev ve quizlerle ders devamlılığı sağlanmaya başlandı. Ama bu dönemin çok daha yoğun ve zorlayıcı geçtiğini düşünüyorum” diye belirtti. 

Makina Mühendisliği 2. sınıf öğrencisi Esra ise “İTÜ’de yeni dönem eğitim; öğrencilerin özel hayatı göz ardı edilerek ödevler, quizler, vizeler, raporlar, finaller ve benzeri yükümlülükleri yetiştirmeye çalışmak ile geçiyor” diyerek okulun yoğunluğuna değindi.

İç Mimarlık Bölümü son sınıf öğrencisi bir arkadaşımız, İTÜ de yeni dönemde uzaktan eğitimin, öğrencilerin hem fiziksel hem ruhsal sağlığına zarar vererek geçtiğini söylüyor. Geçen dönem içinde bulunduğumuz zorlu duruma karşı anlayışın daha çok olduğunu belirten arkadaşımız, “Bu dönem insanlar normalleşme olmuş gibi, geçen dönemin aksine karantinaya girmeyip hayatlarına devam etmek zorunda kaldı fakat bu süreç sanki öğrencilerin seçimiymiş edasıyla davranılmaya başlandı. Geçen dönem korona olsam anlayış gösterileceğinden çok eminken; bu dönem korona olmama rağmen ödevlerimi ve sunumlarımı yapmak, jüriye katılmak zorunda kaldım. Çünkü bunları aksatırsam bütün dönem notlarım riske girecekti. Hocalar tarafından anlayışla karşılanmayacağımı bilmek kendimi yıpratmamla sağlığımız için girdiğimiz bu süreçte kendi sağlığımın önüne geçti” diyerek dönemin şartlarını ifade ediyor.

Bu yoğunluğun İTÜ’ye özgü olduğunu düşündüğünü belirten Moda Tasarımı Bölümü’nden 1. sınıf öğrencisi Deniz ise “Her ne kadar yoğun bir dönem geçiriyor olsak da gelecekte meyvelerini toplayacağımdan emin olduğum için biraz mutluyum ancak bu dönem için aynısını diyemeyeceğim. Herkesin evden çalıştığı bu dönemde online eğitim her ne kadar dışarıdan kolay gözükse de bizi başta psikolojik olarak, sonrasında ise fiziksel olarak yoruyor ve yıpratıyor. Bununla birlikte tabi ki de aldığımız verim de azalıyor” diye değerlendirdi.

İç Mimarlık ve Mimarlık 4. sınıf öğrencisi Dilara, bu dönem öğrenci odaklı alternatif çözüm önerileri geliştirilmediği gibi derslerdeki olası değerlendirme kriterlerinin somut ders çıktılarına (proje-ödev-sınav-quiz) daha çok bağlandığı bir sisteme maruz kaldıklarını belirtti. Dilara, “Geçen dönemin online kısmıyla bu dönemi kıyasladığımızda asla iyileştirilmiş bir sistemden bahsedemeyiz; öğrencilerin mecbur bırakıldığı bu sistemde her şey daha zor, sıkışmış ve yoğun bir şekilde karşımıza çıktı bu dönem” dedi. 

BU YOĞUNLUK ÖĞRENCİLERİN GELECEĞİ İÇİN İYİ Mİ?

İkinci olarak bu dönemin bu kadar yoğun olmasının sebebinin ne olduğunu, bu yoğunluğun öğrencilerin eğitim hayatını nasıl etkilediğini sorarak başlıyoruz sohbetimize. Bunun ardından ayrıca bu yoğunluğun bu dönemki hayatlarına ve gelecek planlarına olumlu mu olumsuz mu yansıdığını soruyoruz arkadaşlarımıza.

Maden Mühendisliği 3. sınıf öğrencisi Özge başlıyor ilk olarak sözlerine. Geçen dönemin çoğu kişi için dersleri geçme konusunda nispeten rahat bir dönem olduğunu ve hocaların bu dönem bu rahatlığa karşı daha da zorlamaya başladıklarını; bu nedenle öğrencileri yoğun bir çalışma temposuna soktuklarını düşündüğünü söyleyerek başladı sözlerine. “Online eğitimde öğrenci takibi kolay yapılamadığı için hocaların kopya ihtimaline karşı sürekli bir önlem alma çabası oluşuyor ve bu da daha çok zorlamalarına sebep oluyor. Derse katılımı artırmak amaçlı katılımın takip edilmesi sürekli quiz yapılması bu dönemin yoğun olma sebepleri fikrimce” diyerek dönemin genel yoğunluğuna dair nedenlere değiniyor arkadaşımız. Yaşananların eğitim hayatını iyi yönde etkilemediğini, insanın üstünde sürekli yapılacak bir ödev ya da quiz stresi oluştuğunu ve bu durumun hayat kalitesini ve insan psikolojisini kötü etkilediğini ekliyor. “Bu yoğunluk hayatıma olumsuz yansıyor. Geçen döneme kıyasla daha çok bağlıyım derslere fakat kendi bölümüm adına uygulamalı, yüz yüze görmem gereken derslerin bu şekilde gösterilmesi ne kadar ödev ya da quiz yapılırsa yapılsın öğretici olmuyor. Teorik bilgimin çok iyi pekiştirilip; uygulama bilgimin çok az olduğu şekilde dersleri bitirmemin ilerisi için de bana bir faydası olmayacaktır” diyerek görüşlerini noktalıyor.

Şehir ve Bölge Planlama Bölümü 4. sınıf öğrencisi İlayda, hocaların öğrenciler üzerindeki görüşlerine dair izlenimini “Sanırım bazı hocalarımızda ‘öğrenciler zaten evdeler, ödevleri yapmak için önlerinde bir engel yok’ gibi bir düşünce var. Bu dönemki ödev ve quiz yoğunluğunu bağlayabildiğim tek olgu bu fakat belirttiğim gibi bu dönem neredeyse hepimiz sağlık açısından daha zor zamanlar geçiriyoruz” diyerek aktardı. Öğrencileri bu denli yükün altına sokmanın herkesi eğitimden soğuttuğunu, herkesin artık depresif moda bürünmüş olduğunu ve bıkmış olduğunu rahatlıkla söyleyebileceğimizi ekleyerek “Ne yazık ki öğrenciler bu yüklerin altında eziliyorlar ve kimse seslerini duymuyor. Hatta seslerini duymayı bırakın hocalar tabiri yerindeyse ‘gümbür gümbür geliyoruz’ der gibi ödevler yağdırmaya devam ediyor. Bu dönemle normal dönemler arasında çok büyük bir motivasyon farkı var. Normal dönemde bu ödevler-quizlerin öğrencileri bu kadar zora sokacağını düşünmüyorum” dedi. İlayda, “Bu dönemde öğrencilerin yaşadığı problemler, derslerdeki kazanımların ve alınan verimin düşmesine neden oldu. Bu maalesef bir kayıp ve bu kaybı gidermek yine öğrencilerin görevi olduğu için gelecek dönemlerde ekstra bir çabaya ihtiyaç duyacaklarını düşünüyorum” diye vurguladı.

"SORUMLULUKLARI ROBOT GİBİ YERİNE GETİRİYORUZ"

Makina Mühendisliği 2. sınıf öğrencisi Esra online eğitimin bu kadar yoğun olmasının sebeplerinden bir tanesinin öğretim görevlileri ve öğrenciler arasındaki güven ile iletişiminin yetersiz olmasından kaynaklı olduğunu düşündüğünü söylüyor. Hocaların öğrenciyi denetleme amacıyla sürekli bir sorumluluk (ödev, quiz, rapor...) vermek istemesi yüzünden ciddi bir yoğunluk oluştuğunu belirten Esra “Bu sebeple öğrencinin kendine ayıracağı bir zaman kalmadığı için öğrenciler öğrenme motivasyonunu düşürüp kendine verilen sorumlukları robot gibi yerine getiriyor. Bu yoğunluk böyle devam ederse verimli bir eğitim hayatının ortaya çıkmayacağı aşikardır. Bu şekilde süren bir eğitimle düşünme üzerine değil de sadece not kaygısı üzerine bir öğrenci kitlesi ortaya çıkacaktır” diye ifade etti.

İç Mimarlık Bölümü son sınıf öğrencisi bir arkadaşımız ise “Nasıl olsa online, nasıl olsa kopya çekiyorsunuz, yattığınız yerden derse katılıyorsunuz düşüncesiyle her dersten her hafta ödev verilmeye, vize ve finale ek olarak quizler de yapılmaya başlandı” diyerek öncesinde öğrencilerin boş zamanlarında sürekli gezdiğini, sinemaya ya da tiyatroya gittiğini düşünen hocaların “zaten evdesiniz çok boş vaktiniz kalıyordur” yanılgısıyla öğrencilerden insanüstü bir çaba beklediklerini söyledi. Mahkeme katibiymişçesine her şeyi dijital olarak not almayanın asla yapamayacağı zorlukta bir dönem olduğu değerlendirmesini yapan arkadaşımız “Ayrıca her dersi mola vermeden bilgisayar başından kalkmadan dinlemek ve sürekli bilgisayar başında her dersten her hafta ödev yapıyor olmak zorunda kalarak sürekli sırt, bel, boyun, göz, baş ve bilek ağrıları çekmeye başladık” diyerek rahatsızlıklarını dile getirdi.

"VERİM ALINACAĞINI DÜŞÜNMÜYORUM"

Moda Tasarımı Bölümü’nden 1. sınıf öğrencisi Deniz, okula gidip bir eğitim almak yerine online olarak her şeyi anlamaya çalıştıklarını aktarıyor. Verilen dersleri anlamadıkları halde bir sürü ödev, proje verildiğini ve bunların tesliminin düzgün olmadığı durumlarda ise hatalı tarafın öğrenciler olarak adlandırıldığını belirterek “Şu an görüşlerimi bile acele yazmaya çalıştığımı fark ettim çünkü birçok proje ve sınav beni bekliyor. Bizim ders dışında da bir hayatımız olduğunu anlamaları gerekiyor, bizler birer robot değiliz. Biz de birer insanız, bir ödevi anlamadan bir diğerine geçmek yanlış. Hocayla birebir irtibatımız olamadığı için bu dönemden pek bir verim alınabileceğini düşünmüyorum.” diyerek görüşlerini noktalıyor.

"YARATICILIK VE VERİMLİLİK DÜŞTÜ"

İç Mimarlık ve Mimarlık 4. sınıf öğrencisi Dilara da mimarlık fakültesi öğrencisi olarak pandemi öncesi zaten yoğun olan dönemlerinin, diğer derslerin de ödevleriyle altından kalkamadıkları bir hal aldığını ifade ederek “Böylesi monoton, öğrenci çalışmasına odaklı, yoğun bir dönemde yaratıcı ve üretken olmamızın beklendiği kritik tasarım derslerinden aldığımız ve verdiğimiz verim düştü. Ödevlere dayalı değerlendirme şekli yıpratıcı bir rekabet ortamı da yaratıyor. Kimileri bu sürece entegre olurken kimileri psikolojik, fiziksel koşulları sebebiyle geride ya da sistemin dışında kalıyor. İlerisini öngöremiyorum, eğitim hayatımızı zehir ettiler. Sistemden hocalara kadar her şey çok talepkar, sürekli bir sömürü içerisindeyiz” diye belirtti. 

BU YANLIŞLAR NASIL DÜZELİR, NELER YAPILMALI?

Son olarak bu dönem yaşanan ödev, quiz ve sınav yoğunluğu hayatlarını olumsuz etkiliyorsa bu konuda okulun eğitiminde nasıl bir değişiklik olması gerektiğini, neler yapılabileceğini konuşuyoruz arkadaşlarımızla.

Maden Mühendisliği 3. sınıf öğrencisi Özge, aynı anda her öğrencinin ortalama 8-9 ders aldığı bir dönemde, tek ders yoğunluğu gibi düzenlenmiş bir sistem yerine düzgün bir sistemin getirilmesi ve ödev-sınav oranlarının belirlenmesi gerektiğini belirtti. Özge, anlaşılabilir bir yoğunluğun nasıl mümkün olabileceğini şu ifadelerle dile getirdi: “Sınav haftalarına ödev vs. verilmemeli, yeni kullanılan sistemler öğrenciyi de mağdur etmeyecek bir düzen içinde oluşturulmalı ve verilen ödev süreleri kısıtlı olmamalı.”

Bu dönemki olağanüstü durum göz önüne alınarak öğrencinin üstündeki yüklerin azaltılması gerektiğini düşündüğünü belirten Makina Mühendisliği 2. sınıf öğrencisi Esra, “Bunun anlamı öğrenciye hiçbir ödev vb. verilmemesi değil; öğrenciye baş edebileceği insancıl sorumluluğunun yüklenmesidir” dedi.

Şehir ve Bölge Planlama Bölümü 4. sınıf öğrencisi İlayda, bir dersin öğrenilmesindeki en büyük faktörün o derse yönelik araştırma/ödev yapmak olduğunu fakat bunun fazlasının getirdiği sonuçların bu dönem gözlemlendiğini belirterek “Ben ailesinde art arda Kovid-19 vakaları yaşanmış ve bundan çok kötü etkilenmiş bir kişiyim. Bu durum zaten çok kötüyken üstüne ödevlerimi yapacak gücü ve motivasyonu bulamadığım için 2 dersimi bırakmak zorunda kaldım. Ders hocalarım her zaman anlayışlıydı, hiç umursamaz bir tavır sergilemediler fakat dediğim gibi ben kendimde o gücü bulamadığım için FF yolunu seçtim. Bu ödev yüklerinin altındaki arkadaşlarıma maalesef önerebileceğim bir seçenek yok. Hocalarımın tabi ki daha insaflı olmalarını ve öğrencileri düşünerek hareket etmelerini diliyorum çünkü öğrencileri okuldan nefret edecek kadar zorlamanın kimseye faydası yok” diye vurguladı.

YOĞUNLUK AZALTILABİLİR

İç Mimarlık Bölümü son sınıf öğrencisi bir arkadaşımız, ödev, quiz ve sınav yoğunluğu azaltılabileceğini, sınavlarda daha insancıl bir süre verilebileceğini belirterek “Okulun sergilediği tutumun Kovid-19 pozitif olanları da okula devam etmek zorunda bırakmayan daha anlayışlı bir şekilde olabilirdi” diyerek görüşlerini noktaladı.

Moda Tasarımı Bölümü’nden 1. sınıf öğrencisi Deniz de "Disiplin bozulmadan biraz daha esnekleştirilerek ödevi yapıp bitirmenin değil önceliklerinin bizim anlamamız gerektiğini ya da öğrenmemiz gerektiği bir sistem olmalı diye düşünüyorum" dedi. 

İç Mimarlık ve Mimarlık 4. sınıf öğrencisi Dilara, İTÜ’nün kendini online eğitimde en başarılı devlet okulları arasında saydığını fakat başarı olarak belirtilen sistemin öğrencilerin zorunda bırakıldığı ve kendi kendini kurtardığı bir sistem halini aldığını söyledi. Dilara, “Pass/fail sistemine geçilmeli ve derslerin değerlendirme kriterleri esnetilmeli, öğrenci başarısı böylesi zorlayıcı sistem çerçevesinde belirlenmemeli” diyerek geleceğe yönelik çözüm önerilerini sıraladı. 

BİRİNCİ SINIFLAR DA YOĞUNLUĞA ALIŞMAKTA ZORLANIYOR

Her ne kadar 2, 3 ve 4. sınıf öğrencileri okulun yüz yüze ve online eğitim arasındaki yoğunluğun farkına daha çok varabilse de lisans eğitimine bu sene başlayan 1. sınıf öğrencileri de müfredatın yoğunluğu içerisinde sıkışmış durumdalar. Bu sene Şehir ve Bölge Planlama Bölümü lisans eğitimine başlayan Cansu da ilk kez gördüğü eğitime dair görüşlerini şöyle aktardı: “Ben İstanbul Teknik Üniversitesi’nde birinci sınıf öğrencisiyim, geçen yıl hazırlık okudum. Lisans senelerinin hazırlıktan yoğun olacağını zaten biliyor ve bekliyordum ancak dönemin pandemi şartlarınca evden olması bu yoğunluğu daha da arttırdı. Bu ödev ve quiz yoğunluğunun bizi meslek alanımıza daha iyi hazırladığını düşünsem de bu yoğunluk neredeyse tüm zamanımızı alıyor. Bunun yanı sıra pandemi şartlarında bizi bir nebze rahatlatacak etkinlikleri de yapmamız mümkün olmadığı için bu sorumluluk yoğunluğu içinde ruh sağlığımızı kontrol altında tutmak ve süreci idare etmek kolay olmuyor. Kendi şubemdeki hocalarımızın bizi tanıma ve iletişim kurma gayretini görüyorum ancak başka şubelerdeki arkadaşlarım bu konuda sıkıntı yaşayabiliyor. Yüz yüze iletişimin sağlanamadığı bu dönemde hocaların öğrencileri tanımak ve onları canlı tutmak adına bir şeyler yapabileceğini düşünüyorum. Son olarak verilen ödevlerin alacağı zamanın göz önünde bulundurulmasını ve sayısının öğrencilerin kendisine zaman ayırmasını sağlayacak şekilde belirlenmesini isterdim.” 

ÖNCEKİ HABER

İngiltere, Pfizer BioNTech'in Kovid-19 aşısının yaygın kullanımına başladı

SONRAKİ HABER

Türk Yoğun Bakım Derneği uyardı: Uçurumun kenarındayız

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa