Genç Komünist Erdal Eren
Dün Erdal’ın gördüğünü bugün bizim görmemiz gerekir yani kaderimizin işçi sınıfıyla bir olduğunu, kurtuluşun işçi sınıfı mücadelesiyle birleşmekten geçtiğini...
Görsel: Ressam Uygur Orhan'ın kaleme aldığı portre
Mert SAMYELİ
Kocaeli
Türkiye’nin 70’li yıllarda içerisinde bulunduğu koşullar; on binlerce işçinin örgütlediği grevler, halkın ve gençlerin geleceği için baskı ve sömürüye karşı mücadelesi dönemin karakterini belirlemektedir. İşte böyle bir dönemde 25 Eylül 1964’de Giresun’un Şebinkarahisar ilçesinde doğdu Erdal. Ailesiyle birlikte 1977’de Ankara’ya gelmiştir. Henüz 14 yaşında Yapı Meslek Lisesi öğrencisiyken, emekçi halkın çocuklarının eşit ve parasız eğitim alabilmesi, yüksek öğrenim hakkı etrafında faaliyet yürüten Ankara Orta Öğrenimliler Derneği (ANOD) bünyesinde faaliyet yürütmeye başlar. Ankara’daki liselerin neredeyse tamamında güçlü bir etkiye ve örgütlülüğe sahip olan ANOD, çeşitli boykotlar ve gösteriler ile orta öğrenim gençliğiyle bütünleşmiş, istek ve özlemleri için mücadelenin bir aracı haline gelmiştir. Erdal ise bu çalışmalara en önden katılmış, aldığı sorumlulukları yerine getirmiştir. Erdal kendi kaderini işçi sınıfının kaderiyle birleştirmiş ve bir “Genç Komünist” olarak mücadelenin ön saflarında yer almıştı.
12 Eylül 1980 askeri darbesi bütün bu hareketin bastırılması için dizayn edilmiş ve faşist cunta iktidarı başa gelmiştir. Kenan Evren’in “Asmayalım da besleyelim mi” sözü karşılığında burjuva hukukunu bile ağlatan bir kararla 17 yaşındaki “Genç Komünist Erdal” idam sehpasına götürüldü. Erdal idam sehpasına götürülürken örgütlü bir tepkinin getirisi olarak İspanya’dan Ekvador’a, Yunanistan’dan Danimarka’ya idam kararının durdurulması için kampanyalar ve protestolar başlamıştı, Erdal için marşlar bestelenmişti ve çocuklara isimler verilmişti. Erdal Eren, tüm dünyada demokrasi ve özgürlük mücadelesinin, antifaşist mücadelenin bir simgesi haline gelmişti.
Bugün Türkiye’de bu düzenden bıkmış, iktidarın bu politikalarının karşısında duran, tüm haksızlık ve hukuksuzluğun karşısında yer alan tüm gençler birer Erdal olarak bu düzene karşı durmalı ve mücadele etmelidir. Dün Erdal’ın gördüğünü bugün bizim görmemiz gerekir yani kaderimizin işçi sınıfıyla bir olduğunu, kurtuluşun işçi sınıfı mücadelesiyle birleşmekten geçtiğini... Yani bugün sendikalaştıkları için işten atılan metal işçilerinin yürüyüşüne koyulan barikatın karşısında, Somalı ve Ermenekli maden işçilerinin her adımında önlerini kesen alay komutanlarının karşısında, kıdem tazminatının torba yasayla meclisten geçirilmesine karşı meydanları dolduran işçilerle birlikte aynı safta yer almak Erdal’ın mücadelesinden bize kalandır. Dünyanın tüm değerlerini üreten eller Genç Erdallar ile birlikte yarının dünyasını kuracaktır.