08 Aralık 2020 23:54

Yargıda reform emekçilere ne vaat etmiyor?

Reformların halklara çare değil acı reçeteler sunduğu bu düzenin sorumlularını ve kendisini değiştirmek üzere bir araya gelmek bugün tek çare olarak karşımızda duruyor.

İllustrasyon: Pixabay

Paylaş
Cemre KAVALA
Kocaeli

Reform kelimesi düzeltim, iyileştirme, yeniden biçimlendirme anlamlarını taşıyor. Bu kelime ile tarih derslerinde, romanlarda, makalelerde sıklıkla karşılaşırız. Son dönemdeki reform tartışmalarıyla beraber biz bu kelimeyi son zamanlarda daha sık duyar hale geldik.

AKP iktidara geldiği günden beri her alanda reformlar yapacağını çokça dile getirdi. Bu reformların ana konusu genellikle hukuk alanı oldu. Mecliste bütçe görüşmelerinin ardından yeni düzenlemeler ile hukuk alanında reform yapılacağı da yeniden gündemimize oturmuş oldu. Bu reformlarla ifade özgürlüğü, AYM ve AİHM kararlarının uygulanmasını da temin edeceklerini açıkladılar. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül geçtiğimiz hafta meclisin İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda bir toplantı yaparak milletvekillerinin görüş ve önerilerini dinledi. Böylelikle ilk adımlar atılmış oldu.

Yargıda gerçekleşecek reform tartışmaları gündemimize yeni yeni girmeye başlamışken Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Bülent Arınç, Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala’nın tutuklu bulunmalarına dair görüşlerini dile getirdi ve Demirtaş ve Kavala’nın tahliye edilmesini gerektiğini söyledi. İddianameleri de “Çocuk bile yazmaz” diyerek eleştirdi. Arınç’ın bu sözleri yanıtsız kalmadı, Cumhurbaşkanı Erdoğan “Geçmişte birlikte çalışmış olsak bile hiç kimsenin şahsi ifadeleri, Cumhurbaşkanı ile, hükümetimiz ile, partimiz ile ilişkili hale getirilemez. Bizim ne dediğimiz, nerede durduğumuz, nereye gittiğimiz bellidir ve istikametimizde en küçük bir değişiklik yoktur” diyerek tam gaz rotalarına devam edeceklerini belirtmiş oldu. Bu açıklamanın ardından Bülent Arınç istifa etti.

Erdoğan’ın sözleri hukuk alanında geldiğimiz noktayı görmek açısından önemli bir yerde duruyor. İfade özgürlüğü alanında adımlar atılacağı belirtilen bir reform tartışmasında Cumhurbaşkanı kişisel görüşleri yok sayarak, hatta kendini öncelleyerek bu görüşü reddetti. İstikametlerinde en küçük bir değişikliğin olmayacağının altını bir kez daha çizdi.

SERMAYE İÇİN REFORM, EMEKÇİLER İÇİN ACI REÇETE

Yargıda reform açıklamasının ardından yaşanan olaylardan sonra sıra bu reform için yapılacak görüşmelere geldi. Reformun yargı alanında yapılacağını düşündüğümüzde ilk görüşmenin barolar ile yapılmasını beklememiz çok doğal. Ancak öyle olmadı. Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan ile Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün gerçekleştirdiği hem yeni ekonomi politikalarını hem de yargı reformunu konuşacakları görüşmeler ilk olarak TÜSİAD ile başladı. Arkasından TOBB, MÜSİAD ile görüşüldü ve önümüzdeki günlerde diğer sermaye grupları ile görüşmelerini sürdürecekler. Şu ana kadar yapılan üç toplantıya dair birkaç önemli nokta var. Toplantılar basına kapalı gerçekleşti ve sonrasında yapılan açıklamalar “Toplantımız çok verimli geçti, güzel katkılar sunuldu, bu yenilikleri destekliyoruz” dan öteye gitmedi. Ancak önemli birkaç yeri var. Üç kurum da yapılacak yeniliklere desteklerini sunmaktan çekinmediklerini üstüne basarak belirtiyor. Diğer yandan da bakanlar bu kurumların görüşlerinin, fikirlerinin atılacak adımlarda çok önemli bir yer tuttuğunu her seferinde belirtiyor. Yani patronlar ve AKP oturup birlikte hem hukuk alanında hem de ekonomik alanda olacak her değişikliğe birlikte karar veriyorlar. Bu tartışmalar başta barolar olmak üzere emekçilerden, halktan tamamen kopuk olarak ilerliyor. İktidara geldiği günden bu yana işçi ve emekçilerin değil ama sermayenin isteklerini, çıkarlarını gerçekleştirmekte kendinden önceki burjuva hükumetlerin bile eline su dökemeyeceği AKP, bugün de patronlarla iş birliği yapma, onların çıkarlarını gerçekleştirme istikametlerinden yine vazgeçmiyor.

Tek adam rejiminin inşasından bu yana hukuksuzluklar birikerek artıyor. Kadın cinayetlerinden iş cinayetlerine, belediyelere atanan kayyumlardan rektörlük atamalarına kadar hayatımızın her bir noktasına müdahale eden tek adam yargıyı da tekleştirmenin yollarını arıyor.  2017 yılında Cumhurbaşkanına kararname çıkarma yetkisi tanınmış, AYM’ye de bunların Anayasaya uygunluğunu denetleme görevi verilmişti. Bu düzenleme için AYM’ye iptal davası açabilme hakkı da Cumhurbaşkanı, mecliste en fazla koltuğa sahip iki siyasi partiye ve TBMM üye tamsayısının en az beşte biri tutarındaki üyelere verildi. Alınan bu karar yargının tekleştirmeye giden yoldaki önemli adımlardan biriydi. Çünkü yapılan bu değişikliler ile AYM bileşimini ve yetkilerini de düzenliyor. Diğer bir yandan AYM’ye müdahale edilemeyince yerel mahkemeler ile baskı oluşturulmaya çalışıyorlar. Enis Berberoğlu’nun yeniden yargılanma kararının tanınmaması* yakın dönemdeki örneklerden biri.

Uyguladığı reformlarla tek adam rejimini güçlendirmenin adımını atan iktidar bugün yargıya güvenin kalmamasına da neden olmuştur. Çünkü her reformun mevcut durumu daha da kötüleştirdiğini gördük. Yapılan reformlarda el ele verdiği sermayeden ve kendi iktidarlarından başka kazanan ve bu reformlardan faydalanabilen olmadı. Şimdi oluşan güvensizlik de bu yüzden oluşuyor. Tek adam rejiminin de köklü reformların sonucunda inşa edildiğini düşünürsek, işçi ve emekçileri canından, cebinden eden bu düzenin AKP’nin reformlarıyla düzelecek bir yanı yoktur. Oluşan bu öfke bugün reformlarla kısıtlanan ve tekleştirilen bir sistemde değil, eşit ve adil bir düzende dinecektir.

Yargının alacağı kararların tek adamın elinde olmadığı bir düzen için ise ihtiyacımız olan şey öfkemizi iradeye dönüştürebilmek. Tıpkı sendikalaştıkları için işten atılan metal işçilerinin Gebze’den Ankara’ya yürümek isterken valiliğin yasağına, önlerine kurulan barikata aldırış etmeden direnmelerinde gösterdikleri irade gibi. Tıpkı Somalı ve Ermenekli maden işçilerinin her adımında karşısına çıkan kolluk kuvvetlerine rağmen yılmadan yürüyüşe devam etme iradesi gibi, tıpkı pandemi koşullarına rağmen 25 Kasım’da sokaklarda, meydanlarda şiddete karşı ses çıkartmaktan geri durmayan kadınlar gibi. Sözün özü reformların halklara çare değil acı reçeteler sunduğu bu düzenin sorumlularını ve kendisini değiştirmek üzere bir araya gelmek bugün tek çare olarak karşımızda duruyor.

 

*https://www.evrensel.net/haber/416413/yerel-mahkeme-aymnin-enis-berberoglu-hakkindaki-hak-ihlali-kararini-tanimadi

 

 

ÖNCEKİ HABER

Genç Komünist Erdal Eren

SONRAKİ HABER

Maradona’nın bıraktığı miras

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa