09 Aralık 2020 00:33

Liseli’nin gerçeği pandeminin asıl gerçeği!

Liseli gençliğin pandemi sürecinde ne kadar yıprandığını görmeyen hükümet ve bir diğer yandan dayanışma ile vücut bulma.

Görsel: Stories/Freepik

Paylaş
Berfin TEPELİ
Sultangazi

Vaka sayıları gizlendi, Türkiye pandemi ile başa çıkabiliyormuş gibi gösterildi. Hastanede yer olmadığı için hayatını kaybeden onca insana karşı hastanelerin dolu olmadığı iddia edildi. Daha ilk haftadan okullarda vakalar görülmeye başlanmasına rağmen okulların açılmasının vaka sayısını etkilemediği söylendi. Pandeminin başından beri yüz yüze eğitim veren özel okullar eğitimlerine devam ederken, biz devlet okullarına giden öğrenciler en temel hakkımızdan mahrum kaldık. Vaka sayıları gizlenerek, okullarda gerekli önlemler alınmayarak, her hafta bir günü dezenfekte edilmeye ayrılan okullarımızda o güne de ders ve sınav koyularak hayatlarımız hiçe sayıldı. Halka yalan söylemeyi bir kenara bırakıp, içi boş açıklamalar yapmayı kesip, geleceğimizle ve hayatlarımızla oynamayı bırakıp gereken önlemleri alsalardı biz de şu an eğitimimize devam ediyor olurduk. Özel okullara yapılan vergi indirimleri ve teşvikler, biz devlete giden öğrencilerin eğitimini devam ettirebilmesi için kullanılsaydı biz şu an sohbet ettiğimiz her arkadaşımızdan kinle, nefretle; yorgunluk ve stresle söylenen “hiçbir şey anlamıyorum derslerden, bıktım artık” cümlesini duymazdık.

BU YÜK ÇOK FAZLA

Anadolu lisesinde okuyan, aynı zamanda da dershaneye giden bir arkadaş “Vaka sayılarının gizlendiğinin çoktandır farkındaydık” diyor. İktidara karşı pek çok konuda güvensiz olduklarını belirten liseli genç, söz konusu sağlık olduğunda daha korkutucu bir güvensizlik olduğunu söylüyor. Alınan önlemlere dair ise “Günde 30 bin vaka varken ve Avrupa'nın pik merkeziyken getirilen ‘kısıtlamaların’ sadece iki gün sokağa çıkma yasağı olmasını anlayamıyorum.” diyor ve ekliyor “Yine işçilerin çoğu işe gitmek zorunda kalıyor. Fahrettin Koca kusura bakmasın ama bu işçileri kalabalık otobüse binmezse zaten işten çıkartılacak. İş beğenmeyen işçiler, işe geç kalmamak uğruna hayatlarını yok sayıyor.” Konu yapılan açıklamalara, atılan tweetlere geldiğinde Türkiye'nin geleceği olan gençlerin, bu süreçte nasıl yalnız bırakıldıklarına değinerek “Zaten sorunlu bir sistem içinde gelecek kaygısı ile karşı karşıyayken, gençler olarak uzaktan eğitimden hiçbir verim alamadığımızı haykırsak da tek başımıza bırakılıyoruz.” Milli eğitim bakanının “Gençlerin aleyhine hiçbir karar alınmayacak” demesine karşın, sistemin en başından beri gençlerin aleyhine olduğunu ve bunlar söylendikten sonra sınavların ertelenmesinin asla gençlerin lehine olmadığını dile getirdi.

GELECEĞİMİZ NE OLACAK?

Şimdi de 3 saatlik bir sınav sonrasına sıkıştırılmış geleceğine gittikçe yaklaşan bir arkadaşımızla sohbetimize bakalım. Son sınıf bir meslek liseli olan arkadaşımız “Pandemi nedeniyle evde kalmam gerekirken, hafta içi üç gün staja gidiyorum. Bunun dışında hafta içi iki gün de ek olarak çalışıyorum. Çalışmak zorundayım çünkü; ben bir öğrenciyim, sürekli toplu taşıma kullanıyorum, çalışırken sabah kahvaltımı ve öğlen yemeğimi kendim karşılıyorum.” Tüm bunların yanında bir de üniversiteye hazırlandığını ancak kaynakların çok pahalı olduğunu, sırf bu yüzden bile çalışmak zorunda olduğunu dile getiriyor. Her daim faturanın halka kesildiğini dile getiren liseli arkadaşımız “Dünya da en çok vergi veren ülkelerden biri olmamıza rağmen, o vergiler bizim yararımıza değil; sarayın harcamalarına gidiyor. Türk lirası her geçen gün değer kaybediyor. Çünkü yönetemiyorlar! Ve bunun faturasını da halka kesiyorlar.” Konu tekrar eğitime geldiğinde ise pandemide bu kadar sorunla baş ederken bir de YKS’de tüm müfredattan sorumlu olduklarını söylüyor. “Gördüğümüz 2,5 yıllık eğitimin aksine 4 yıldan sorumlu olduğumuzu açıkladılar” diyen arkadaşımız bunun kendisi ve diğer meslek liseliler için daha sıkıntılı olduğunu söyledi. Staj saatleri ile ders saatlerinin çakıştığını, bu yüzden çoğu derse giremediklerini belirterek üniversiteye değil ucuz iş gücü olarak çalışmaya hazırlandıklarını söyledi. Kendisinin de diğer gençlerin de bir gelecekleri olacağına dair, parasız ve bilimsel bir eğitim göreceklerine dair umutları olmadığını söyleyen arkadaşımız “Bu zor şartlarda mezun olsak dahi, işçi sınıfının da değer görmediği bu sistemi değiştirmeliyiz. Bunca yükün, bunca şeyin faturası halka kesilmemeli! Bu ülkede öğrenci ve işçi, iktidarın umurunda değil!

DAYANIŞMA İLE BÜYÜMEYE

Daha sonra konuştuğumuz birkaç liseli genç ise bazı hocalarının derse girmeyenleri sınavdan bırakmakla tehdit ettiğini, “4 Ocak’ta görüşelim” dediğini, aynı öğretmenlerin ders kitapları eksik olan ve daha yeni temin edilen öğrencileri “Sonuçta sınavdan önce geldi kitaplarınız” diyerek avuttuğunu söylüyorlar. Ekipman yetersizliğinden dolayı derslere yeni yeni giren bir arkadaş da canlı derslerin zaman kaybı olduğunu ve kendin çalıştığında daha verimli olduğunu söylüyor. Sınavların ertelenmesinin konuların birikeceğinin ve o kadar konuyu yetiştirmenin imkânsız olduğunu söylüyorlar. “Ne eğitim verdiler ki neyin sınavını yapıyorlar?​” diyerek sitem ediyor arkadaş, bir diğeri ise sınav olmaması gerektiğini söylüyor. Tüm bu belirsizlikten; hayatlarına dair olan belirsizlikten de sınavlara dair olan belirsizlikten de bıkmış durumdalar. Gençler her zamankinden daha kaygılı, daha umutsuz ancak diğer bir yandan da tüm bu yalanlara karınları doymuş, bıkkınlıkla bakan gözleri kin ve nefrete dönmüş durumda. Gençler bu umutsuzluğu, bu kaygıyı ve korkuyu yenmek için mücadele etmeye hazır. Bu mücadele örneklerinden biri de geçen sayıda da bahsettiğimiz dayanışma kampanyası kapsamında bir araya gelerek kendi ders çalışma ortamlarımızı oluşturuyor ve ders çalışacak alanlar talep ediyoruz. Dayanışmamızın giderek büyüyeceğini yazmıştık bir önceki sayıda, bu sayıda da bugün sevdiğimiz şeylerden, hobilerimizden uzaklaşıyorken “Böyle Gitmez” diyerek başlattığımız müzik atölyemizle büyüyen dayanışmamızı anlatıyoruz sizlere. Enstrümanını alıp gelen arkadaşlarla bir araya gelip, birlikte bir şeyler üreterek tüm bu sürece ve sisteme karşı her alanda, her şekilde bir araya gelebileceğimizi sizlere de göstermek istedik.

ÖNCEKİ HABER

İSİG: Kasım ayında en az 294, yılın ilk 11 ayında en az 2032 işçi hayatını kaybetti

SONRAKİ HABER

TTB: Marmara Bölgesi'nde yoğun bakımlar doldu, hastalar sedyede sıra bekliyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa